Beyne bak, neyi seviyor: Hikaye, masal vb.

Editör ne diyor?

Harika bir iş! Rakam ve tek boyutlu anlatımlarla süslü bir yazı ve konuşma veya bir gazete haberine beynimizin ilgisi fazla değil! Beynimizin ancak iki üç yerinde “ışık” yakıyor. Ama, bir masal, öykü, roman, anlatı gibi olaylar beynimizin duruma göre bazen tamamında “ışıklar” yakıp söndürüyor; beynin büyük bölümünün ilgisini çekiyor; aktivite son derece artıyor.

Mesele beynin (şüphesiz aynı zamanda başkalarının beyninin!) mümkün olduğu kadar ilgisini çekmekse, anlatacağınız, yazacağınız şeyleri öyküyle süsleyin. Beyni uyanık tutmanın yolu yordamı...

Mesela Amerikan-Anglosakson gazeteciliğinde bir konu anlatımın veya yazımına genellikle tekil bir öykü ile başlanır. Der Spiegel dergisi de bunu ilke edinir. Eğer söz konusu bir kişi ise, onunla ilgili ilginç bir öyküyle girilir yazıya. Böylece beyinde bir uyanıklık yaratılır, arkasından gelecek olanları dinlemeye hazır hale gelir.


Masalı neden severiz? Peki dedikoduyu? Güzel bir öyküyü? Çünkü hepsi beynimizde çok yönlü çağırışımlar yapar. Çocuklar masala bayılır, biz de dedikoduya! Dedikodunun şampiyonu kadınlardır. Burada üstünlüklerini tartışamayız, yoksa erkekler beyinlerini epey tek taraflı da oluşturuyor?

Kıvılcımlı Kayabalı’nın “Beyin hikayeleri sever” yazısı, hemen herkesi okumaya çağırıyor. Beynimizi nasıl kullanmamız gerektiğine ilişkin de ipuçları sunuyor.

Biyolojide devrimler çağındayız

Geçen sayımızda CRISPR yöntemiyle, bu kez doğrudan insan genlerine kolay ve etkin müdahale ile mesela kanser ve daha pek çok hastalığa yeni tedavi yollarının açılabileceğini duyurmuştuk. Bu sayımızda da yeni bir kimyayı doğuracak gelişmeyi, yeni bir yaşama bir kapı açıldığını haber veriyoruz: yaşam, silisyum tabanlı da olabilir! Bilimciler, karbon ile silikonu birleştirmeyi başardı, “ilaçlardan LED lambalara, yarı iletkenlere ve bilgisayar ekranlarına kadar uzanan geniş yelpazede yeni ürünlerin önü açıldı.”

“Bilimsel beslenme” konusu, dergimizin kuruluşundan beri tam sayfa ayırdığı ve son araştırmaları duyurduğu önemli bir alan. İzlemeyi unutmayın sayfayı.. Aykut Göker’i bir başka dostu anlatıyor, yine sıcak bir duyguyla...

1960 başlarında hemen hemen aynı sosyo-ekonomik koşullara sahip iken, Güney Kore nasıl oldu da büyük bir atılımla bir dünya ekonomi devi oldu? Yeni ve ilginç bir karşılaştırmayı bu kez Bayram Ali Eşiyok sunuyor...

Turgut Uzel, eğitim ve toplum başlığı altında, çocuklarımızı yıpratıyoruz, diyor ve ekliyor: “İlköğretimden itibaren çocuklarımızı yıpratıyoruz. Onları, en iyi diye değerlendirdiğimiz liseye veya üniversiteye girebilmeleri için ileride işlerine yaramayacak bir sürü bilgiyle yüklüyoruz. Bahçede, parkta oyun oynaması gereken çocuklarımızı veya buluğ çağındaki gençlerimizi cendereye sokuyoruz. Böylece, üniversiteye, motivasyonunu yitirmiş ve yaratıcılığı körelmiş öğrenciler geliyor... Eğitimin amacı bu mu olmalı?”

Nükhet Yılmaz Turgut’un, ülkemizin fotoğrafını çektiği yazısının başlığı “Kandırılmamak” İçin Demokrasiye Sığınalım: Demokrasi Masal Olmasın...

Cem Say, Osmanlı’da bilime el attı ve önce şu ünlü Müneccimbaşı Takiyüddin’i inceledi. Bilmediğimiz özellikleri var. Doğan Kuban Frankurt ile İstanbul arasında İstanbullu olarak utanacağımız ilginç karşılaştırmalar yapıyor. Ali Akurgal, teknolojik olarak toplumun her birimine giren akıllı yaşam konusuna başka açılardan bakıyor... Bozkurt Güvenç, eğitime, “’zaman aşımı” açısından bakıyor ve Atatürk’ten önemli bir anımsatma yapıyor: “Öğretmenlerin maaşı milletvekili maaşlardan düşük olmasın!”

Tanol Türkoğlu’ndan bir öneri var. Amerikalılar Şükran Günü’nden sonraki günü Kara Cuma yapıyorsa, bizim “Kara Cumamız” hangi gün olmalı? Peki Mustafa Çetiner’i insan öyküleriyle etkileyen üç kitap hangisi?

***

Diyoruz ki, biz geleceği kuruyoruz HBT ile. Entelektüel kimliğimizin ayrılmaz bir parçası. Hayat boyu öğrenimin kalesi. Ülkemizin geleceği için yol gösterici ve hepimiz için esas dünya ve varlık konusu...

HBT’yi izleyin.

Hem dijital, hem de basılı dergi aboneliği için, herkesebilimteknoloji.com internet haber sitemiz sizi bekliyor.

Gelecek sayıda yeniden buluşmak dileğiyle, sevgiyle kalın...