Sokağa çıkma yasağı, tutuklama, pencereler iptal

Editör ne diyor?

Hayır, Türkiye’den bahsetmiyoruz şüphesiz, böyle bir durum ülkemizde hiç olmasın; konu kasırgaların saatte 300 kilometre hızla birbiri ardına pek çok Atlantik adasını silip süpürdükten sonra Meksika Körfezi’ni kavurması ve Florida üzerinden ABD üzerinde bütün şiddetiyle esip gürlemesi...

5 milyonu aşkın kişinin tahliye edilmesi ne demek, bir düşünün.

Bu yazıyı yazarken Florida ve Orlando’da yaşayan Türklerden bize gelen özel izlenim ve haberleri duydukça, doğanın öfkesi – gazabı gibi sözlerle olayı ifade etmek gereğini duyduk. Sokağa çıkma yasağı, çıkanları tutuklama, evleri terk et emri, emre uymayanlar için hiç bir sorumluluk alınmayacağı açıklaması, tüm kent pençelerinin tahtalarla çivilenip kapatılması... Türkler diyor ki, bol et alıp kavurma yaptık...


Eskinin küçük rüzgârları, denizcilerin üstesinden gelebildiği, şimdi kasırgaya dönüşmüş. Önünde durmak ne mümkün, temeli olmayan tüm evleri söküp götürüyor, eğer tayfunun kasırganın içine düşmüşse. Doğanın öfkesi ve gazabı demek şüphesiz ki tartışmalı olur; bugünkü bilgilerimiz ışığında, insan faaliyetlerinin de büyük etkisiyle bozulan bir dengeden bahsedebiliriz.

Bunu 1980’li yıllarda, atmosferik yapının ne kadar kırılgan olduğunu anlatmak için Amerikalı matematikçi ve atmosfer bilimcisi, aynı zamanda kaos teorisine büyük katkı yapan Edward Norton Lorenz’in metaforunu anımsayalım: Bir kelebeğin Pekin’de kanat çırpması, New York’ta fırtınalara neden olabilir. Adam karmaşıklık teorisi uzmanı; anlatmak istediği de, atmosferde (veya bir sistemde) “başlangıç verilerinde küçük değişikliklerin, büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabileceği”dir. Atmosferde insanoğlunun olumsuz etkileri, sonuçta daha büyük kasırgalara, yıkıcı etkilere yol açıyor, diyebiliriz. Kaotik yapı büyüyerek ABD’yi kasıp kavuruyor.

Hem daha uzun süre, birbiri ardına ve daha büyük ve yıkıcı.

Umarız atmosfer “rayından çıkmaz”, yoksa çekeceğimiz var! Bu durumu gördükçe, bazı uç noktadaki bilimcilerin dünyanın bugünkü halinin en çok 100 yıl kadar ömrü var sözlerini anımsamamak mümkün değil.

Kalp üretimi

Önceliği atmosferin azgınlığına verdik, çünkü orta vadede sonuçları bizler için çok önemli. Fakat ana kapak konumuz, bilimin çok sıcak bir ilerleyişi: Kalp üretimi! Bilim insanlarının eline sihirli bir araç geçti: 3 D yazıcılar. Biyolojik bilimlerin elinde bu araç 3 boyutlu biyo-yazıcılara dönüştü. Diyorlar ki: "Organlarınız yaşlandığı için ölürsünüz. Eğer organlarınızı yenilemenin bir yolunu bulursak hayatı da uzatmış olacağız. İşte bu çok heyecan verici…"  İnsandan hastalara organ nakli ne yazık ki yetersiz verici nedeniyle sorunu çözmüyor.

Organların yenilenmesi konusunda kök hücre vb. gibi yöntemlerle tam biyolojik organ üretimi bilimin epeydir konusu iken, şimdi de çok hızlı bir teknolojik gelişme oldu. “Dünyada organ nakli sırasında bekleyenlerin bir kısmı ne yazık ki nakledilecek organ bulunmadığı için yaşamını yitiriyor. Şimdilik yalnızca doku örnekleri üretebilen 3D biyo-yazıcılar, başta kalp olmak üzere diğer organları çok da uzak olmayan bir gelecekte üretebilecek.”

Bu umudu büyüttük kapakta!

Bir değerli kayıp

Bilimi dünyamıza yaptığı büyük katkılarla tanınan ve 90 yaşında bile araştırma yapan Prof. Bahattin Baysal’ı yitirdik. Baysal popüler yazılarıyla da dergimize önemli katkılarda bulunmuştu. Baysal’ı yazdık şüphesiz. Tanol Türkoğlu’nun Dijitalem-3 özgün yazısını kaçırmayın. Üstelik Dijital Kültür köşesinde de Myanmar fotoğraflarıyla sahteciliği konusunu da işliyor.

Kuban Hoca kadınların özgürlüğü konusunu kişisel tarihi içinden örneklerle anlatıyor. Mustafa Çetiner, Beşiktaşlı bir köyde yaşadıklarını anlatırken, Müfit Akyos, ekonomik sistemi baştan değiştirecek yeni bir tahrip edici teknolojinin doğuşu beklentisinde.

Diğer ilginç köşelerimizi unutmayın: Etik konumuzda, genetik olarak çocuklara müdahalenin doğru olup olmadığı tartışılırken, artık derginizde sürekli hale getirdiğimiz “İklim değişikliği”nde her hafta bilimsel araştırmaların sonuçlarını, Reyhan Oksay sunuyor.

Hepsini burada sayamayız, HBT çok ilginç konularla dolu yine. Bilginin anahtarı, aydınlanmanın aracı, yarını kurmanın yolu... HBT yaygınlaştıkça, umut da yaygınlaşacak.

Her Cuma bizlerle olun ve okutun… Sevgiyle kalın.