Tarımda sürdürülebilirlik… Hollanda nasıl başarıyor? Türkiye neden başaramıyor?

Editör ne diyor?

İklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinden Türkiye’nin uzak olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Hayır tam da kapımızda. Prof. Dr. Miktad Kadıoğlu yönetiminde hazırlanan Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik Raporu bizi bekleyen tehlikeyi gözler önüne seriyor: Kuraklık, gıdaya erişim sıkıntısı ve susuzluk.

Şunu unutmayalım iklim değişikliği diye de adlandırılan küresel ısınmanın sebebi doğa değil insan. Üstelik öyle bir şey ki bu, dünyanın bir yerinde yapılan tahribatın bedelini tamamen başka bir bölge ödeyebiliyor. Bu yüzden hem küresel ısınmaya yol açan CO2 salımı gibi etmenlerin azaltılması gerekiyor, hem de iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için önlemlerin alınması. Türkiye ise tam tersi bir uygulama içinde. Tarım ve orman alanlarının yok edilmesinden,  bilinçsiz sulamaya, doğal kaynakların sorumsuzca kirletilmesine kadar... Köylerin hızla boşalması, yerel üreticinin kentlere göçü de tarımın, dolayısıyla gıdaya erişimin önünde büyük bir tehdit.

Bu, altın yumurtlayan tavuğun kesilmesi gibi. 783 bin kilometre karelik bir yüzölçümü, dört iklimde bereketli topraklar, akarsular, denizler... Doğru politikalarla neler yapılabilir? Türkiye’nin yapmadığını, yapamadığını Konya büyüklüğünde bir ülke, Hollanda nasıl başarıyor? Silikon Vadisi yerine “Tarım ve Gıda Vadisi” kurarak. “Tarımda yarı yarıya az girdi kullan, ama 2 kat fazla ürün al!” hedefini koyup, gerekli uygulamaları, arkasına bilimi alarak gerçekleştirerek. Sayfalarımızda hepsini bulacaksınız...


Hazır tarım demişken, yazarımız Müfit Akyos konuya bir öneri ile yaklaşıyor: “Küçük üreticinin tarımsal değer zinciri içinde yer alması tarımdan kaçışı yavaşlatabilir” diyerek. Serhat Totan ise tam da zeytin hasadının yaşandığı bu günlerde bizi Anadolu zeytini ile tarihsel bir yolculuğa çıkartıyor.

Bu hafta Antalya önemli bir kongreye ev sahipliği yapıyor. Hastanın yaşam ile ölüm arasındaki koruyucu melekleri olan anestezistler dünyada ve Türkiye’de anesteziyolojideki gelişmeleri tartışacaklar, bilgi paylaşımında bulunacaklar. Biz de HBT olarak yanlarında olacağız tabii ki...

Sayfalarımızda yine yapay zeka ve robotlar var. Bundan sonra da bolca olacağa benziyor. Çünkü bilim ve teknoloji de bu yönde ilerlemesini sürdürüyor. Örneğin beyinde demansın erken belirtilerini yorumlayan yapay zekâ destekli bir algoritma geliştirildi. Bu sayede çağımızın hastalığı olan Alzheimer’a yakalanma  riskini taşıyanlar  2 yıllık bir zaman dilimi içinde tespit edilebilecek.  Yapay zekanın iş dünyasında  devrim yaratacağı kesin. Bu yüzden "robotlar korku değil, umut vermeli" başlıklı yazımızı okumanızı şiddetle öneririz.

Türkiye’nin yüksek teknoloji üretiminde küresel ölçekteki yeri hayli gerilerde olsa da, önemli ve güzel şeyler de oluyor. Başarılı bilim insanlarımız önemli buluşlara da imza atıyorlar. Onlardan biri Prof. Ahmet Oral’ın ODTÜ Teknokent’te geliştirdiği ve dünya pazarlarına sunduğu atomik mikroskop.

Yazarımız Tanol Türkoğlu bu hafta Dijital Kültür’de “Sorun Uber değil” diyerek taksicilik müessesinde hepimizin derdi olan kalite sorunsalına değiniyor. Mustafa Çetiner ise Akademi ve Bilim yazılarının 14.sünde bu hafta “Bilimsel bulgular ne sıklıkla değişime uğruyor ve nasıl güveneceğiz?” sorusuna yanıt arıyor. Doğan Hoca “Erbil Referandumu”ndan yola çıkarak yine bize büyük resmi olanca çıplaklığı ile özetliyor.

Bilimsel ve akademik dergiler, bilim dünyasında bilginin dolaşımını sağlayan kılcal damarlar gibidir. Türkiye’de bu dergilerin yerini Anadolu Üniversitesi’nden Prof. Nazmi Kozak yazdı.

Eğer uçuş korkunuz varsa,  Dr. Ayça Can Uz’un yazısını okuyun deriz. Çünkü uçuş fobisi tedavisi mümkün bir hastalık.

Kültür Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr saadet Uğurlu ise yeni medya ve tüketici davranışları üzerine ilginç bir yazı kaleme almış.

HBT bu hafta da dopdolu. Haftaya dek, keyifli, sağlıklı okumalar…