Toplumun ve Yerküre’nin dinamikleri ile oynarsanız, sonuç felâket oluyor

Editör ne diyor?

Sadece toplumlar mı kırılgan? Yerküre de bütünüyle kırılgan bir yapıya sahip.

Toplumların veya Yerküre’nin dinamikleriyle “oynarsanız”, var olan yapılar bozulur, size bazen en şiddetlisinden tepki verir. Türkiye’yi düşünün. Toplumun bütünlüğüne yönelik tüm siyasi ve şiddet hareketlerinin yarattığı derin yarılma, askeri ve siyasi şok olaylar ve saldırılar.. Şimdi soralım: Toplum ne halde? Ya ülke?

Yerküre’nin de “dinamikleri” ile oynarsanız, size hoşlanmayacağınız bir tepki ile geri döner. Deprem, şüphesiz ki “insan müdahalesi” dışında bir olay. Tamamen “Yerküre’nin kendi dinamikleri” ile gerçekleşiyor. Yıkıcı etkisi muazzam!


Fakat Yerküre’yi değiştiren insan dinamiğini hepimiz biliyoruz: Atmosferi kirletmemiz ve iklim değişimini etkilememiz... Şüphesiz Yerküre’ye olumsuz etkimiz sadece iklimle de sınırlı değil, dokunmadığımız, girmediğimiz, yok etmediğimiz, daraltmadığımız ve diğer canlıları yok etmediğimiz coğrafi bir bölge kalmadı gibi.

Bu haftaki dergimizin kapağına ana konu olarak iklim değişimini çıkarttık. Fakat ah vahlı bir yazı değil.

“İklim değişikliğini niçin engelleyemiyoruz: 10 bilişsel, 4 ideolojik, 3 sosyal, 4 ekonomik ve 3 psikolojik engel” başlığını okuduğunuzda, bunların hepsinin sizle, bizle, hepimizle birinci derecede ilgili olduğunu görüyoruz. Yani meseleyi genel bir “insan kaynaklı” olmaktan çıkartıyor ve insanın çeşitli faaliyetleri ve bilişsel algı ve düzeyiyle ilişkilendiriyor.

Şimdi soralım: Acaba saydığımız toplam 24 engelden kaçı sizlerin omuzlarınız üzerinde? Doğrudan sorumlu olduğunuz neler? Lütfen yazıyı dikkatle okuyup nesnel bir yanıt vermeye çalışın!

Deprem vurdu mu öldürüyor!

Konu yerkürenin de dinamiklerinden açılmışken, geçen hafta İtalya’yı vuran depremi burada anımsayalım. Bunu da, 15 gün önce yaşadığımız ve 17. yılını geride bıraktığımız Kocaeli – Gölcük depremini anımsamak için vesile sayalım…

Unuttuk mu? Unutabilir miyiz? İstanbul Büyükşehir’in kent içinde neredeyse tüm deprem için ayrılmış alanları yapılaşmaya sattığını da unutmayalım...

Şüphesiz, İstanbul’u vuracak en az 7.4 büyüklüğünde bir deprem beklentisi yüksek ve senaryolara göre de çok can yakacak. Bunu anımsatarak, İtalya’ya bakalım:

24 Ağustos’ta 6.2 büyüklüğünde deprem Roma’ya 112 km kadar yakın, Orta İtalya’da Amatrice ve yakınındaki kasabaları vurdu ve 250 kişi kadar öldü. Deprem, Akdeniz’in altında sismik açıdan aktif bir havza üzerinde meydana geldi. Bu bölge tarihi ve turistik bölge Norcia’ya yakın. Deprem, Roma’da hissedildi.

Aynı bölgede 2009’da da L’Aguela kentinde 6.3 büyüklüğünde, (bugünkü depremden 55 km uzaklıkta) deprem oluşmuş ve 300 kişi ölmüştü. Bu kadar değil: 1997’de 6.4 büyüklüğünde olmuştu. Bu depremler 700 yıl öncesine kadar izleniyor. Ortaçağ’da bu bölgede kitlesel göçler yaşanmış.

Şimdi yıkılan kasaba çok eski, yığma binalardan oluşuyor. Deprem bölgesi olmasına ve evlerin yenilenmesi gündemde olmasına rağmen harekete geçilmemiş. Öyle olunca da deprem gelip kasabayı ortadan kaldırmış. Ne kadar tanıdık ve bildik bir “siyasi davranış” değil mi?

Peki, bu depremi nasıl bir mekanizma harekete geçirdi? Kuzeydoğu İtalya’da Afrika ve Avrasya levhaları Alplerin altında birbirini itiyorlar. Bu, deprem üretiyor. Son depremin, çarpışma bölgesinin Güneydoğu’ya kaydığı ve bu son iki depremin bunun sonucu olabileceği belirtiliyor.

Şimdi geçelim HBT’de size başka neler sunduğumuza…

300 bilim adamı arasında bir Türk 

Bunu söylememize gerek var mı? Her hafta çok özen gösteriyoruz size farklı ve zengin bir içerik hazırlayabilmek için. Önce yazarlarımız: Doğan Kuban yeni Türkiye’yi kimlerin kuracağına ilişkin geleceğin anahtarı üzerine bir ipucu veriyor bize. Bozkurt Güvenç, Kuleli Askeri Lisesi için Eğitim Müzesi öneriyor. Müfit Akyos, evrimsiz, sorgusuz sualsiz ve dogmalarla dolu eğitim sistemini eleştiriyor. Mustafa Çetiner ve savaş ve çocuk konusunu güzel anlatıyor. Tanol Türkoğlu, internet ve şiddeti ele alıyor, ilginç saptamaları var.

Erdal Musoğlu, şu sıralarda dünyada tartışılan ve bu yıl Finlandiya ve Hollanda’da uygulama başlayacak olan Evrensel Temel Gelir’i yazıyor: Herkese, yaşam boyu, koşulsuz ve karşılıksız temel gelir, zamanı gelen bir fikir mi?

Prof. Dr. Yusuf Yağcı, Malzeme Bilim ve Mühendisliği alanında, dünyada en etkili bilimsel araştırma yapan 300 bilim insanı arasına girdi. Tebrik ediyoruz. Yağcı’nın 10 tane de patenti var, anımsatırız.

Yazacak çok konumuz var ama yerimiz daraldı. Siz en iyisi derginin sayfalarında gezinin, sizin için sürprizleri kendiniz keşfedin!

Gelecek Cuma’ya kadar, sevgiyle kalın…