Bel çevresi ile sağlık arasındaki ilişki

Öne Çıkanlar Sağlık
Bel çevresi ile sağlık arasındaki ilişki

Bel çevresi kaç santim olmalı? Kadınlar için 88 cm’i aşsın mı aşmasın mı?  88 santimetrelik bir bel çevresi sağlıklı olmanın gerçek bir göstergesi mi? Uzmanlar, tıpta temel alınan çoğu başka ilkelerde olduğu gibi, bu konuyla ilgili gerçeklerin de son derece kafa karıştırıcı olduğuna dikkat çekiyor.

Küresel Obezliği Önleme Merkezi’nin yöneticisi ve Johns Hopkins Üniversitesi uluslararası sağlık uzmanlarından Dr. Bruce Y. Lee, “Bu da daha büyük ölçekli birtakım çalışmalar sonucunda elde edilen ancak yüzde yüz bir kesinlik içermeyen bir değeri yansıtıyor. Bu durumda, bel çevresi 88 santimetre olan bir kişinin 89 santimetre olan birinden çok daha sağlıklı olduğu da söylenemez” diyor.

Lee’ye göre, bu türde genel kabul gören kurallar, binlerce kişinin imbikten geçirilmesi sonucunda elde edilen ve genellemelere dönüşen verileri temsil ediyor. Bel çevresiyle ilgili 88 santimetre ölçütü de A.B.D’de 16 yıl boyunca izlemeye alınan yaklaşık 45 bin kadından elde edilen verilere dayanıyor.


2008 yılında yayımlanan bu araştırma kapsamında bel çevresi 88 santimetreyi aşan kadınların kalp hastalıklarından ölme olasılıklarının, bel çevresi 71 santimetreden az olan kadınlara kıyasla iki kat daha yüksek olduğu görüldü.

Araştırmacılar ayrıca bel çevresiyle ilgili değerleri en yüksek olan kadınların kanser ya da başka hastalıklara bağlı olarak yaşamlarını yitirme olasılıklarının da, en düşük değerlere sahip kadınlara kıyasla, daha yüksek olduğuna tanık oldular. Öyle ki, bel çevresi genişledikçe sağlıkla ilgili çekinceler de hızla artmaktaydı.

Lee, “abdominal obezite” olarak da bilinen, bel çevresindeki aşırı miktarda yağ birikiminin tip 2 şeker hastalığı ve yüksek tansiyon ile de ilintili olduğunu belirtiyor.

A.B.D Hastalıkları Denetleme ve Önleme Merkezi’ne göre, 20 yaşın üzerindeki kadınlarda ortalama bel kalınlığı 95 santimetre. Karın bölgesindeki yağlanmanın bedenin başka yerlerindeki yağlanmaya kıyasla sağlığı neden öylesine olumsuz etkilediği kesin olarak bilinmemekle birlikte, karındaki yağlanma gerçekten de farklı bir etki yaratıyor. Kimi bilim insanları bel çevresinde biriken yağ hücrelerinin hormonların olağan dengesini bozabileceğine, insülin duyarlılığı, kan şekeri ve kan basıncı gibi unsurları olumsuz yönde etkileyebileceğine inanıyorlar.

Bu ve benzer başka araştırmalardan yola çıkan A.B.D. Kalp Birliği ve Ulusal Kalp, Akciğer ve Kan Enstitüsü gibi kurumlar sağlık açısından bel çevresinin kadınlarda 88, erkeklerde 102 santimetreyi geçmemesini öneriyorlar.

Hayır erkekte 94 cm olsun!

Uluslararası Diyabet Vakfı, daha da ileri giderek,  bel çevresiyle ilgili ölçütü Avrupalı kadınlar için 80, erkekler için de 94 santimetre olarak belirledi. Asyalı topluluklar için önerilen bel ölçülerinin daha da küçük olduğu, başka etnik topluluklarla ilgili olarak da henüz yeterince veri bulunmadığı belirtiliyor.

Bu durumda, bel çevresi 93 santimetre olanlar telaşa kapılmalı mı? Minnesota Üniversitesi Obezliği Önleme Merkezi  eş başkanı  profesör Lisa Harnack’a göre, paniğe kapılmayı gerektirecek bir durum söz konusu olmayabilir. Harnack, gerçekte kalp hastalıkları ve tip 2 şeker hastalığıyla ilgili çok sayıda risk unsuru olduğuna, bel ölçüsünün bunlardan yalnızca birini oluşturduğuna dikkat çekiyor.

Lee de bel çevresinin, tıpkı beden kitle indeksi gibi, sağlıkla ilgili çok sayıda ölçütten yalnızca birini oluşturduğunu, bu yüzden tek başına pek bir şey ifade etmeyeceğini belirtiyor.

Tek başına ele alınan sağlıkla ilgili ölçütleri hastanın içinde bulunduğu kutudaki bir iğne deliğine benzeten Lee, bu ölçütlerden her birinin kişinin genel sağlığının yalnızca küçük bir parçasına ışık tutabildiğine dikkat çekiyor.

Harnack ile Lee insanların fazla kilolu ve sağlıklı olabilecekleri gibi, zayıf ve sağlıksız da olabilecekleri görüşünde birleşiyor. Gel gelelim, genel kurala dönüş yaparak, bel çevresini önerilen ölçülere düşüren insanların genel sağlık durumlarında çok büyük bir olasılıkla olumlu değişiklikler meydana geleceğinin de altını çiziyorlar.

Kaynak: Live Science, Mart 2016