58 Nobel’den sadece 2’si kadınlara

Öne Çıkanlar Toplum
58 Nobel’den sadece 2’si kadınlara

Modern çağda üretilen her çalışmanın kendi aralarında derecelendirilmesi, sonuçlarının önemlerinin karşılaştırılması zor ve uzun süren gözlemler gerektiren bir durum. Her toplumun büyük bir kısmı tarafından bilinen Nobel Ödülleri, bilim dünyasına büyük yenilikler getiren çalışmaların hem takdir edilmesi hem de dünyaya tanıtılması için önemli bir araç.

Bugün Nobel Ödülleri, Fizik, Kimya, Ekonomik Bilimler, Barış ve Tıp veya Fizyoloji başlıkları altında veriliyor. Bu ödüller, Tıp veya Fizyoloji adı altında 1901’den beri veriliyor, fakat aslen ödüller Alfred Nobel’in vasiyeti üzerine 1895’te dağıtılmaya başlanıyor.

İnfeksiyon Hastalıkları alanında yapılmış çalışmaların günümüze kadar nasıl ilerlediklerini veya odak noktalarının nasıl değiştiğini izlemenin bir yolu da bu ödülleri irdelemek. Bunun aslında iki sebebi var, birincisi, Nobel Ödüllerinin şu ana kadar ilki ve sonuncusunun İnfeksiyon Hastalıkları alanına dahil edilebilecek ödüller olması, ikincisi ise 115 yıllık tarihinin %31’lik azımsanamayacak bir kısmını bu alandaki çalışmaların oluşturması.


58 Nobel'den sadece 2’si kadınlara

İnfeksiyon Hastalıkları altına toplayabileceğimiz ödüllü çalışmaları epidemiyoloji, tedavi, mikrobiyoloji ve immünoloji olmak üzere 4 kategoriye ayırdık ve sahiplerinin hepsinin demografik özelliklerini ortaya çıkarmaya çalıştık. (*)

Elde ettiğimiz verilerde birkaç tane altı çizilecek özellik var. Bunlardan bir tanesi, Nobel sahiplerinin diğer tıp ödüllerinden çok da farklı olmayarak, çok küçük bir kısmının bilim kadınlarına ait olması. Bugüne kadar infeksiyon hastalıkları dalında ödül almış 58 bilim insanından sadece 2’si kadın, öyle ki Youyou Tu 2015 yılında ödül almamış olsaydı, bu alanda Françoise Barre-Sinoussi dışında bir isim olmayacaktı.

Ödül alınan yaşları incelediğimizde ise, bu alandaki en genç ismin Joshua Lederberg (32) olduğunu görüyoruz. Peyton Rous ise, infeksiyon hastalıklarına ek olarak tüm fizyoloji veya tıp ödüllerinin en ileri yaşta (87) ödül almış bilim adamı.

Mikrobiyolojiye en çok ödül

İnfeksiyon hastalıkları dalında verilmiş ödülleri immünoloji, epidemiyoloji, tedavi ve mikrobiyoloji olmak üzere 4 ana kategoriye ayrıldıktan sonra, bunları da kendi içlerinde belirli gruplara dağıttık. En çok ödül alan kategorinin her beş ödülün ikisini oluşturan mikrobiyoloji olduğunu ve ikinci sırada son katkılarının Ralph Steinman, Jules Alphonse Hoffmann ve Bruce Alan Beutler’in sırasıyla dendritik hücre ve doğal bağışıklık konularıyla yapıldığı immünoloji alanını görüyoruz.

İlgi çekici başka bir nokta ise, 1960’lara kadar artan bir tablo çizen tedavi konulu ödüller, penisilin sonrasında bir duraklama yaşaması. Bu duraklamanın sebebi, tedavi alanını canlandıran son artemisinin ve ivermektin konulu ödüllerde gizli. Bir tedavi ajanının Nobel Ödülü’ne layık görülebilmesi için, artık eskilerinden çok daha büyük bir etki getirmesi gerekiyor.

İnfeksiyon Hastalıkları alanında sahiplerini bulan ödüllerin en hızlı yükseldiği dönem ise kabaca 1976-1990 yılları arası. Ödüllerin ülkelere göre dağılımına bakıldığında şaşırtıcı olan şey ise şu: İkinci Dünya Savaşı’nın bitimini belirleyen 1945 yılından önce ABD’de yer alan kuruluşlar tek bir ödül bile kalamamışken, şu ana kadar verilmiş bütün ödüllerde açık bir fark ile ABD birinci.

Almanya’nın ödül sayısında ise 1945’ten sonra anlamlı bir azalma söz konusu. Bu da bize toplumsal olayların, ödüllerin dağılımında ne denli bir rol oynadığını açıkça gösteriyor.

Gelecek için çıkarım

Geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, Nobel Ödülleri’nin geleceği ile ilgili çıkarımlar yapılabilir. Bütün Tıp ve Fizyoloji ödülleri incelendiğinde, son yıllarda olduğu gibi İnfeksiyon Hastalıkları konusunda da bu yılın devamında bilim kadınlarının yeri giderek artacak gibi. Yeni keşfedilen antimikrobiyel ajanların, dünya üzerinde mortalite ve morbiditesi yüksek olan veya son derece yaygın bir hastalık etiyolojisinde yer almadığı sürece ödüllendirileceğini düşünmemek de yanlış olmaz. Ayrıca, HPV ve H.pylori’de olduğu gibi, bu tip hastalıklara yeni bir tedavi yaklaşımı getirebilecek ajanların bulunmasını da ekleyebiliriz.

Günümüzde sıklığı giderek artan antibiyotik direncine cevap olarak geliştirilen bir tedavi molekülü de yeni bir Nobel Ödülü sahibi olabilir. Aynı zamanda, bulaşıcı hastalıklar dışındaki hastalıklara karşı gelişen koruyucu aşı benzeri tedavi yaklaşımları da yeni bir ödüle layık görülebilir.

Kısacası, Nobel Ödülleri 115 yıllık uzun bir tarih. Ödüllerin dağıtıldığı koşullar, toplum yapıları, dönemin ihtiyaçlarının ödüllerin hem alanlarını hem de kazanan kişilerini değiştirdiği detaylıca incelendiğinde su yüzüne çıkıyor.

(*) Bu makale, uluslararası bir araştırmanın kısa bir özetidir. Koç Üniversitesi’nden Önder Ergönül ve arkadaşlarının makalesinin orijinalinin kapak görüntüsü...

Can Ege Yalçın / [email protected]