Ayın insanlar üzerindeki etkileri: Söylenceler ve gerçekler

Öne Çıkanlar Toplum
Ayın insanlar üzerindeki etkileri: Söylenceler ve gerçekler

İnsanoğlunun kültürel geçmişinde ayın gizemli bir yeri vardır. Öyle ki, kurt adamlardan tutun da, cinnet ve sara nöbetlerine uzanan çok farklı bağlamlarda, ayın üzerimizde yarattığı varsayılan etkileriyle ilgili sayısız söylencelerin dilden dile dolaşması hiç de şaşırtıcı olmasa gerek.

Yıllardır yapılan çok sayıda araştırma ay -özellikle de dolunay- ile insanların biyolojik yapıları ya da davranışları arasında istatistiksel herhangi bir bağlantı olup olmadığını ortaya koymaya çalışıyor. Bu konuyu derinlemesine ele alan araştırmaların büyük bir çoğunluğunda ikisi arasında herhangi bir ilintiye tanık olunmazken, kimi araştırmaların yeterince inandırıcı olmadıkları, ikisi arasında bir bağlantı olduğunu ortaya koyan kimi çalışmaların da yanlış yöntemlerden yararlanarak bu sonuca vardıkları görülüyor.

Ayın evreleri ile doğum, kalp krizi, ölüm, intihar, şiddet, akıl hastanesine yatma, sara nöbeti ve daha başka birtakım olayları karşılaştıran güvenilir araştırmalarda ikisi arasında bir bağlantı olmadığı ya da belli belirsiz bir bağlantının söz konusu olduğu birçok kez ortaya kondu.


Henüz kesin verilerle desteklenmeyi bekleyen bir varsayıma göre, ikisi arasında dolaylı tek bir bağlantı söz konusu olabilir: çağdaş aydınlatma araç ve gereçlerinin yaşamımıza girmesinden önce dolunayın ışığı insanların gece boyunca ayakta kalmalarını sağlamış ve bu da sonuçta başka ruhsal sorunlara neden olan uykusuzluğa yol açmış olabilir.

Aşağıda ayın insanlar üzerindeki etkilerinin ele alındığı ve bilimsel değerlendirmelerden geçmiş, ancak herhangi bir ilintiyi gözler önüne sermekten yoksun kimi araştırmalara yer veriliyor.

Sara: Kimi sara hastaları nöbetlerinin dolunayda tetiklendiğine inanmakla birlikte, 2004 yılında Epilepsy&Behavior dergisinde yayımlanan bir araştırma ikisi arasında hiçbir bağlantı olmadığını ortaya koydu. Araştırmacılar sara nöbetlerinin bir zamanlar cinlerin ya da şeytanın insan bedenine girmesi sonucunda yaşandığı yönünde bir inancın egemen olduğuna, bu yüzden de insanların konuya oldum olası tıbbi verilerden çok, söylencelerden yola çıkarak bir açıklama getirme eğiliminde olduklarına dikkat çekiyorlar.

Ruh hastalıkları: Mayo Kliniği araştırmacıları tarafından 2005 yılında yapılan bir araştırmada akşam saat 6 ile sabah saat 6 arasında ruh sağlığı merkezlerine başvuran hastaların sayısına odaklanıldı. Araştırmacılar dolunayın yaşandığı üç gecede bu merkezlere başvuran hasta sayısıyla öteki gecelerde başvuran hastalar arasında istatistiksel açıdan hiçbir farklılığa tanık olmadılar.

Acil servis başvuruları: 1996 yılında American Journal of Emergency Medicine dergisinde yayımlanan bir araştırmada kent dışındaki bir hastanenin acil servisine yapılan 150.999 başvuru kaydı incelendi ve inceleme sonucunda dolunayın olduğu dönemlerle öteki dönemler arasında herhangi bir farklılığa tanık olunmadı.

Ameliyat sonuçları: Dolunay dönemlerinde doktor ve hemşireler daha beceriksiz mi oluyorlar? 2009 yılında Anesthesiology dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, böyle bir durum söz konusu değil.

Araştırmacılar, ameliyat tarihi haftanın hangi gününe ya da saatine alınmış olursa olsun, gerçekte aynı çekincelerin her zaman söz konusu olduğunu ortaya koydular.

Evcil hayvan yaralanmaları: Colorado Eyalet Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde yaşanan 11.940 yaralanma olayını gözden geçiren araştırmacılar dolunay dönemlerinde acil servise başvuru oranlarında kedilerde %23, köpeklerde %28’lik bir artış meydana geldiği görüldü. Bunun nedeni evcil hayvan sahiplerinin dolunayda onları daha çok dışarı çıkartma eğiliminde olmalarından, ya da başka bir nedenden kaynaklanabilir- araştırmada herhangi bir neden belirlenemedi.

Adet görme: Bu konu farklı görüşlere en açık (kimi görüşler son derece sağlam ve inandırıcı), ancak kanıtların çok az olduğu konulardan birini oluşturuyor. Burada ayın her ay dolunay döneminden geçtiği ve kadınların da her ay adet gördükleri görüşünden yola çıkılıyor. Kadınların adet döngüleri gerçekte süre ve zamanlama açısından farklılıklar gösterse de, bu döngü ortalama olarak yaklaşık 28 günde bir yaşanıyor. Öte yandan, ayın 29,5 günlük döngüsü pek değişmiyor. 1980 yılında Winnifred B. Cutler tarafından (yalnızca 312 kadın üzerinde) yapılan ve The American Journal of Obstetrics&Gynecology dergisinde yayımlanan bir araştırma ikisi arasında bir bağlantı olduğuna işaret ediyor. Cutler deneklerin %40’ında adet döngüsünün dolunay dönemini kapsayan iki haftalık süre içinde yaşandığına tanık oldu (bu da %60’ında böyle bir durumun söz konusu olmadığı anlamına geliyor).

Çılgınlaşan hayvanlar: 2001 yılında British Medical Journal  dergisinde yayımlanan ve birbirleriyle çelişen iki araştırma daha kapsamlı çalışmaları gerektiren kuşkulara neden oluyor. Bu araştırmaların birinde Britanya’da hayvan ısırıkları nedeniyle acil servise başvuruda bulunanların dolunay dönemlerinde öteki dönemlere kıyasla iki katına çıktığına tanık olundu. Ancak Avustralya’da yapılan ikinci araştırma köpeklerin insanları ayın her gününde benzer bir sıklıkla ısırdıklarını ortaya koyuyordu. Kimi hayvanlar gerçekten de dolunay dönemlerinde farklı davranışlarda bulunabiliyorlar. Örneğin, genellikle geceleri avlanan aslanlar dolunayın ardından daha çok gündüz avlanma eğiliminde oluyorlar. Bunun nedeni, ay ışığında avlanmanın olası çekincelerinden kaçınmak olabilir.

Uykusuzluk: Bu konuda yığınla araştırma var. 1999 yılında Journal of Affective Disorders  dergisinde yayımlanan bir araştırmada uzmanlar çağdaş aydınlatma araçlarından önce “ayın uyku-uyanıklık çevrimini etkileyen önemli bir aydınlatma kaynağı” olduğuna, bu dönemsel uykusuzluğun daha duyarlı olan çift-kutuplu hastalarda mani/hipomani durumlarını ve sara hastalarında da nöbetleri tetiklemeye yeterli olabileceğine dikkat çekiyorlar. Ancak bu konuyla ilgili bilimsel veriler tarandığında böylesi bir bağlantıyı doğrulayan somut bir kanıta rastlanmadı. Bu araştırmanın ardından konuyla ilgili birkaç başka çalışma daha yapıldı.

2013 yılında topu topu 33 gönüllü deneğin katıldığı küçük çaplı bir araştırmada deneklerin, ayı görmeseler ve o anda ayın hangi evrede olduğunun ayırdında olmasalar bile, dolunay döneminde daha az uyuduklarına tanık olundu. Bir yıl sonra Max-Plank Ruhbilim Enstitüsü tarafından yapılan geniş kapsamlı bir incelemede ayın döngüleri ile uyku arasında belirgin bir bağlantıya tanık olunmadı.

Daha yakın bir geçmişte, Mart 2016’da yayımlanan ve farklı ülkelerden 9-11 yaşlar arasındaki 5.800 çocuğu kapsayan bir araştırma da dolunay döneminde çocukların 5 dakika daha az uyduklarını ortaya koydu.  Araştırmacılar 5 dakikalık farkın sağlık açısından çok da önemli bir etki yaratmayacağına dikkat çekseler de, sonucun ilginç olduğu söylenebilir. Uzmanlar bu farklılığın dolunay döneminde ayın daha parlak olmasına bağlasalar da, onca yapay ışığın ortalıkta kol gezdiği günümüzde bu açıklamanın kuşku götürür olduğuna da dikkat çekiyorlar.

Söylenceler sürüyor

Çağdaş aydınlatma araçları ve mikro panjurların insanlarda ay döngülerine bağlı çılgınlığı büyük ölçüde giderdiği düşünülürse, bu konuda ortaya atılan söylentilerin neden sonu gelmiyor?

Araştırmacılar olası bir yanıta dikkat çekiyorlar: Dolunay dönemlerinde garip olaylar yaşandığında insanlar gökyüzünde parlayan “rastlantısal” küreyi fark edip, hayrete düşüyorlar. Bu tür gariplikler ayın öteki günlerinde yaşandığı zaman insanlar bunları gariplikle karşılıyor, ancak göksel olaylara bağlamıyorlar.

Bad Science dergisinin köşe yazarlarından Benjamin Radford, “Polis ve doktorlar dolunaylı gecelerin daha olaylı geçeceği beklentisi içinde iseler, bu dönmede yaşanan travma ve krizleri her zamankinden daha aşırı olaylar olarak yorumlayabilirler. Beklentiler algıları etkiler ve bu yüzden de insanlar inançlarını doğrulayacak kanıtlar peşinde koşarlar” diyor.    

Bu da ay çılgınlığı ile ilgili söylenceler konusunda belki de en mantıklı darbeyi indirecek bir sonuca ulaşmamızı sağlıyor:

Gelgit olayı en yüksek düzeylerine yalnızca dolunayda değil, ayın dünya ile güneşin arasında kaldığı yeni ay döneminde de ulaşıyor (bu dönemde ayı göremiyoruz) ve gezegenimiz her ikisinin kütleçekim etkilerini de eşit oranda yaşıyor. Yine de, hiç kimse yeni ay ile ilgili (dolunay ve yeni ay dönemlerinde kıyıların daha kirli olduğu gerçeği dışında) saçma sapan sözler etmiyor.

Rita Urgan

Kaynak: https://www.livescience.com/7899-moon-myths-truth-lunar-effects.html