Thomas Kuhn ve bilimsel bilginin gelişimi

Öne Çıkanlar Toplum
Thomas Kuhn ve bilimsel bilginin gelişimi

Epistemoloji, bilginin doğası ve kaynağı ile ilgilenen, bilgi felsefesi olarak da adlandırılan felsefe alanıdır. Bilginin gelişimi ve kaynağına yaklaşım, antik Yunan'dan itibaren değişik ekollerce akla veya gözleme dayandırılmıştır.

Ancak bilimsel devrimden sonra bilime karşı olan bakış açısı değişmiş, "bilimsel bilgi" kavramı ortaya çıkmıştır. Aydınlanma sürecinin de etkisi ile "bilimsel bilgi" kavramı giderek baskın olmaya başlamış, toplumun tüm kurumları bilimsel bilgi ışığında revize edilmeye çalışılmıştır. Bilimsel, toplumsal, kültürel ve etik bir süreç olan bilginin ilerlemesi, bilimsel bilgi birikimi ve uygulamaları sonrasında farklı bir boyutta tartışılır olmuştur.

Epistemolojinin temel kavramları olan, bilginin ne olduğu, nasıl temellendirileceği, nasıl kanıtlanacağı, neyin bilim olduğu, bilginin nasıl doğrulanacağı gibi temel noktaların yanı sıra, hümanizm anlayışının da gelişmesiyle bilginin etiğe yansıması, toplum düzenine etkileri, uygulamaya etkileri, kültürel yapıya etkileri de incelenmeye başlamıştır.


Bilgi, birikerek ilerliyor

Aydınlanma çağının temel düşüncesi, bilimsel bilginin sürekli, sonsuz bir ilerleme içinde olduğu ve birikerek ilerlediğidir. Aydınlanma döneminin temel vurgusunun "akla ve bilime uygunluk" olması; toplumun tüm alanlarında "akla uygunluk" değerlendirilmesi yapılmasını ve toplumsal kurumların mümkün olduğunca bilimsel bilgi ışığında revize edilmesi çabalarına neden olmuştur.

Zamanla bilimsel bilgi birikimi arttıkça, bilimsel bilginin doğruluğu, temeli, tanımı gibi bilim felsefesinin uğraştığı sorunlar kaçınılmaz bir şekilde bilginin sorgulanmasını doğurmuştur. Bilimsel bilgi yanı sıra, asıl olarak bilginin toplumsal hayata ve insana yansımasının sorgulanması, bilime duyulan güvenin sarsılmasına sebep olmuştur. Bu dönemde bilim, sosyal açıdan sorgulanmış ve bilimin dine karşı savaş açtığı, bilimsel gelişmelerin işsizliğe yol açtığı, insan özgürlüğünü kısıtladığı, mahremiyetin ortadan kalktığı, yabancılaşmaya sebep olduğu ve bilimsel gelişmelerin sadece aklın ve deneyin değil, duyguların etkilediği insan doğasının bir ürünü olduğu savları o dönemlerde savunulmaya başlanmıştır.

“Bilim savaşları”

1960’lı yıllarda hız kazanan bilim adamları ve bilim felsefecileri arasında yaşanan bu tartışma tarihte "bilim savaşları" olarak adlandırılmıştır. Anti-bilimciler; bilimsel buluşların çevreye ve insana verdiği zararı, bilim adamlarının ortaya koyduğu bilimsel verilerin doğruluğundan şüphe edilmesi gerektiğini savunurlarken, bilim adamları ise bilimsel yöntemlerin doğruluğu ve tutarlılığını savunup mevcut bilgi ve yöntem dağarcığı dahilinde bilgi üretmeye devam etmişlerdir.

Bilimsel bilginin gelişimi hakkında 1960'da yayınlanan Thomas Kuhn'un yazmış olduğu "Bilimsel Devrimlerin Yapısı" kitabı ile "paradigma" kavramı ortaya atılmış ve bilimsel bilginin gelişim süreci ile ilgili analiz ve hipotezler öne sürülmüştür. Kuhn'un paradigma kavramı özellikle "bilim sosyolojisi" kavramının oluşmasına katkıda bulunmuştur.

“Bilimsel Bilginin Yapısı”

Thomas Kuhn (1922-1996) tarihçi, fizikçi, bilim felsefecisidir. Bilimsel bilginin ortaya çıkış sürecini incelemiş ve 1962de yazmış olduğu Bilimsel Devrimlerin Yapısı (The Structure of Scientific Revolutions) kitabında "paradigma" kavramını tanımlamıştır. Kuhn, "Bilimsel Devrimlerin Yapısı" kitabında bilimsel bilginin gelişimin nasıl olduğunu irdelemiş ve bilim dünyasına farklı bir bakış açısı sunmuştur.

Kuhn'a göre bilimsel bilgi, aydınlanma döneminin klasik düşüncesinde olduğu şekilde doğrusal ve sürekli bir şekilde ilerlemekten ziyade, periyodik olarak sıçramalarla ilerler. Kuhn bu bilimsel "sıçramaları" "paradigma kayması" olarak adlandırır. Bu paradigma kaymaları bilim adamlarının daha önce geçerli kabul etmediği bilimsel hipotezlere karşı yeni bir anlayışın ortaya çıkmasına yol açar. Bu nedenle, bilimsel doğru kavramı tamamen nesnel, tarafsız ve objektif olamaz. O dönemin bilimsel topluluğunun düşünce birliği ve kabul ettikleri doğrular bilimsel doğrunun kabulünde büyük ölçüde etkilidir.

Bilim tamamen nesnel olabilir mi?

Kuhn'a göre rekabet eden paradigmalar kıyaslanamazlar. Çünkü paradigmalar, doğanın veya gerçekliğin rekabet eden ve uzlaştırılamaz açıklamalarıdır. Bu nedenle bilim anlayışımız asla nesnellik kavramına dayanamaz. Tüm nesnel çıkarımlar, bu çıkarımları ortaya koyan araştırmacıların ve o dönem hakim olan bilim camiasının subjektif görüşlerinden ve koşullandırılmalarından etkilendiği için bilimin tamamıyla objektif olmasi mümkün değildir.

Kuhn bilimsel bilginin araştırma sonuçları ve olguların basitçe birikmesinden değil, farklı düşünsel ortamlar ve olasılıklardan çıktığını iddia eder. Kuhn'un ifadesiyle; bilimsel devrimler eski bir bilim yapma geleneğinin yenisiyle değiştirilmesidir. Karşıt bilim görüşleri arasındaki seçim büyük ölçüde sosyal, toplumsal ve psikolojik bir süreçtir ve bilginin temeldeki evrensel niteliğinin öznel yanını oluşturur.

Üç aşama

Kuhn'a göre bilimsel bilgi üç aşamadan geçerek ortaya çıkar. Birincisi paradigma öncesi dönem olup, bütün bilimler için bir ön hazırlık dönemidir. Bu dönemde bilimsel olsun olmasın bilgi için çeşitli yöntemler ve kuramlar kullanılır.

Bu kuramlardan bir tanesi zamanla belirgin hale gelerek değer kazanır; bilimsel toplumun üyeleri bu kuramların bir tanesine yönelir ve bilimsel yöntemler, terminoloji, deney türleri üzerinde geniş mutabakat sağlarlarsa ikinci evre yani normal bilim evresi başlar.

Bu yükselen ve kabul gören kurama, Kuhn, "paradigma" der. Paradigma, belli bir bilim insan topluluğunun kabul ettiği bir bakış açısı olarak, bilimsel kuramların ve yasaların uygulanmasını gerçekleştiren yöntem veya bilimsel görüşlerdir.

Olağan bilim dönemi

İkinci dönem; olağan bilim dönemi olarak tanımlanmaktadır. Bu dönemde kabul edilen paradigmayı destekleyen araştırmalar ve çalışmalar yapılır. Bu dönemde bilim kesintisiz ilerleme sürecindedir. Olağan bilim döneminde araştırmalar çoğalır, fakat bu arada çözülemeyen sorunlar, uyuşmazlıklar da ortaya çıkar.

Kuhn bu sorunları "anomali" olarak tanımlar. Anomaliler biriktikçe bilim topluluğu bir "kriz dönemine" girer. Böylece paradigmaya duyulan inanç ve güven sarsılır. Fakat tüm aykırı verilere rağmen anomaliler ne denli çok sayıda olursa olsun, güvenilir bir seçenek ortaya çıkana kadar uygulamadaki bilim insanları mevcut paradigmaya bağlı kalır ve mevcut paradigmayı kullanarak normal bilimi sürdürürler.

Bilimsel devrim dönemi

Üçüncü dönem, bilimsel devrim dönemidir. Bütün topluluklarda çoğunluğa aykırı düşen, bunalım dönemlerinde yeni düşünce ve eylem sistemleri "paradigmalar" geliştiren bireyler bulunur. Bilim camiasında da bunalım döneminde yeni bir bilim adamı grubu çıkar ve yeni bir paradigma önerir.

Öncelikle yeni paradigma, eski paradigmayı kabul eden bilim topluluğu tarafından büyük bir tepki ile karşılanır. Ne zaman yeni paradigma eski paradigmadan daha çok bilimsel destekçiyi toplarsa yeni paradigma hakim olur ve bilimsel devrim gerçekleşir. Devrimin gerçekleşmesi ve eski pradigmanın savunucularının ortadan kalkması sonrası yeni paradigma ile tekrar olağan bilim dönemine girilir.

Kuhn, bilimsel bilginin gelişimi kavramına getirdiği yaklaşımla adeta bir devrim yaratmıştır. Bilimsel bilginin tamamen nesnel olması düşüncesi ideal ve kesin doğru gibi görünmekle birlikte; içinde insan faktörünün olduğu tüm alanlarda oluğu gibi, bilimsel bilginin üretimi sürecinde; araştırmada kullanılacak yöntem, araştırmayı yapan ve değerlendiren kişilerin bilimsel yaklaşımı, o döneme ait bilimsel otoritelerin kabul ettiği temel kavramlar ve temel düşünce sistemi, bilimsel bilgiyi verifiye eden, yanlışlayan ya da valide eden kişi veya kurumlar bilginin ortaya konması sürecinde etkili olmaktadır.

Sonuç olarak olabildiğince nesnel olunmaya çalışılsa da sosyolojik faktörler ve dolayısıyla subjektif faktörler bilimsel bilginin oluşturulmasında etkili olmaktadır. Yine bilimsel bilginin gelişiminde çağın eğilimleri ve bilim otoriteleri ve ekollerinin ön görüleri de yönlendirici olmaktadır.

Bu bağlamda Kuhn, bilimin ayrıca sosyolojik bir olgu olduğunu da paradigma kavramı ile ortaya atmış ve bilimsel bilgiye çağlar boyunca etkisi sürecek bir bakış açısı getirmiştir.

Doç. Dr. Fulya Coşan / MD PhD, Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları AD, Romatoloji BD, İmmünoloji PhD

Kaynak:

  • Kuhn T. (Çev. Kuyaş N.) Bilimsel Devrimlerin Yapısı, Kırmızı Yayınları (9. baskı)
  • Bird A. Thomas Kuhn (Princeton and London) (pdf)
  • Sardar Z. (Çev. Kılıç E) Kuhn ve Bilim Savaşları, Everest Yayınları (1. Baskı)
  • Lakatos I. Criticism And The Growth Of Knowledge, Cambridege Press (1970)