Bir Türkiye Ütopyası

Erdal Musoğlu

Sürücüsüz elektrikli aracım park yerine yönelirken ben de güzel bir İstanbul sabahının tertemiz havasını soluyarak ofisime yöneldim. Geliştirdiğimiz, yeni nesil, yüksek verimli güneş panelleri, ülkenin tüm enerji gereksiminin %80 ini sağlayan temiz ve sürdürülebilir enerji üretiminde önemli bir yer almıştı. İhracatımız da giderek artıyordu. Türkiyemizin uzun vadeli stratejik gelişme planının enerji üretim ve dağıtım hedeflerinin yıllardır aksamadan gerçekleştirilmesine katkıda bulunmak, araştırma ve geliştirmelerimize verilen destek, üniversitelerle işbirliğimizin verimliliği, hepimizin yüksek motivasyonla ve iddialı hedeflerle çalışmamızı sağlıyordu.

Öğle arasında, havanın güzelliğinden yararlanarak kısa bir yürüyüş yaptım. Biricik İstanbulumuz ne kadar güzel ve sakindi. Gerektiği gibi planlanan ve yürütülen kentsel dönüşüm projeleri bir bir tamamlanmış, hem tarihi ve doğal doku korunmuş ve öne çıkarılmış, hem insanca yerleşim ve ulaşım olanakları sağlanmış, hem de olası bir depreme karşı yapılar güçlendirilmiş ve yenilenmişti. Şehrin yeşil alanları ciddi oranda artırılmış ve her mahalle çok işlevli bir parka kavuşmuştu. Şehir nüfusunun da böylesine azalabileceğini sanmazdım doğrusu.

Üretimin ve hizmetlerin tüm ülkeye yayılması, sürdürülebilir ve organik tarımın gelişmesi ve yaygınlaşması, zorunlu olarak İstanbula ve diğer büyük şehirlere göçmüş insanlarımızın gözlerinde tüten 'memleket'lerine geri dönmelerini sağlamıştı. Gereksiz ve anlamsız 'dev' projeler sonlandırılmış, İstanbul ormanlarına kavuşmuş, ayrılan kaynaklar çok daha etkin ve verimli kullanılmıştı.


Bir üretim patlaması hayali

Boğaz kıyısında yürürken, rüzgarın, gülüşen gençlerin ve derinden işitilen Fazıl Say bestesi bir ezginin seslerinden başka hiçbir deniz ya da kara aracı sesi gelmiyordu. Tüm dünyada olduğu gibi bizde de özel araçlar giderek azalıyor, toplu taşımacılık ön plana çıkıyordu. Fosil yakıt kullanan araçların yerini elektrikli ya da yakıt hücreli araçlar almıştı. Türkiyenin, kompozit malzemeler, nanoteknoloji ve yüksek güç elektroniği alanlarındaki atılımları onu bu dallarda öncü bir ülke konumuna getirmişti. Bir zamanlar, nedensiz ve fizibilitesiz bir biçimde 'Baba Yiğitlere' yerli araç yaptırmaya çalışılırken, şimdi dünya araç üreticilerinin vazgeçemedikleri bir ileri teknoloji merkezi olmuştu Türkiyemiz.

İstanbulun gürültü kirliliğinden arınmasına sevinirken, kızlı erkekli öğrencilerin bir arada şakalaşarak yürümeleri ve artık mimari estetikleri ile ön plana çıkan camilerden gelen hafif ve ahenkli ezan sesleri bana ülkemizin en önemli başarıyı din ve ahlak alanında sağladığını hatırlattı. 21 yüzyıl başındaki muhafazakar baskı dönemi bitince, Türkiye İslamda reformu başlatmış ve din, tüm felsefesini muhafaza ederek, binlerce yıldır gelişen ve evrilen insanlığa ve uygarlığa uygun biçimde yeniden yorumlanmıştı. Özellikle, ahlak'ın, korku ve cezaya dayalı ve kadınların 'namusu'na indirgenmiş ilkel yorumundan kurtulunmuş, onun yerini, bilinçli ve eşit bireylerin sorumluluklarına dayalı laik ahlak almıştı. Ülkemize gelen huzur, güven ve refah ortamı hızla diğer İslam ülkelerine de örnek olmuş ve onlar da bu dini reformları uygulamaya başlamışlardı.

Enerji üretim çiftliği

İşe dönüp 'Güney Doğu Anadolu Güneş Enerjisi Üretim Çiftliği' projesi üzerinde çalışmayı sürdürdüm. Bu dev proje sağlayacağı 4GW güç yanında, ülkenin sürdürülebilir enerjilere göre yenilenmiş ve tüm komşu ülkelerle bağlantılı elektrik şebekesi sayesinde rüzgar ve hidroelektrik santralları ile uyumlu biçimde çalışacaktı. Ülkenin doğusunda uzun yıllar boyunca sürmüş çatışma ortamı, yepyeni ve özgürlükçü bir anayasa, dengeli bir yerinden yönetim sistemi ve ülkenin tamamına yayılan eğitim ve refah sayesinde artık geride kalmıştı.

Ülke insanları, kökenleri ve geçmişleri ne olursa olsun, içlerine sindirdikleri ve üzerinde anlaştıkları bir sosyal kontrat içerisinde eşit ve geleceklerine umut ve güvenle bakan bireylerdi artık. 35 yaşındaki başbakanımız, ülkemizi, güçler ayrılığının en etkin biçimde işlediği demokrasimizin ve laik cumhuriyetimizin üzerine titreyerek yönetiyordu. Yurtta sulh, cihanda sulh ilkesinden ise asla şaşılmıyordu.

Ve diğer düşler

İşten çıkıp evimize yaklaştığımızda çocukları elektrikli bisikletleri ile okuldan dönerken gördüm. Çevre mükemmel biçimde düzenlenmiş, yollarda gerekli uyarlamalar yapılmış, tüm araç sürücüleri gerektiği gibi eğitilmiş olduğundan iki tekerlekli araçlar da her yere ulaşım için güvenle kullanılabiliyordu. Kızım özellikle heyecanlı idi, çünkü gelecek haftayı Yozgat Köy Enstitüsündeki hocaları ve arkadaşları ile geçirecekti. Efsanevi köy enstitülerinin güncellenerek yeniden kurulmaları, ülkemizin çağdaşlaşması ve atılımının en önemli itici gücü olmuştu.

Enstitüler, yalnız çok yönlü, üretken ve idealist öğretmenler yetiştirmekle kalmıyor, yeni teknolojilerin çok etkin biçimde kullanılması ile yurt içi ve yurt dışı eğitim ağının bir parçası oluyorlardı. Ayrıca, kızımızın da katıldığı, öğrenci değişim programları ile, özellikle büyük şehirlerde yaşayan öğrencilerin, küçük yaştan, Anadolu'nun doğasını, yaşamını ve en önemlisi güzel insanlarını tanımaları sağlanıyordu. Bana öyle geliyor ki, bu gidişle, ileride, büyük şehirlerimiz daha da boşalacaklar ....

Akşam yemeğinde, artık tertemiz olan Marmara denizinde avlanmış, lezzetine doyulmayan lüfer ve organik mevsim salatası vardı. Çocuklar, Aziz Sancar Araştırma Enstitüsünde genetik bilimci olan eşimi, babacığım ellerine sağlık, diye kutlarken, anneleri, ben de, ev robotumuzu programlayıp, yerli üretim holografik 3D TV'nin başına oturmuştum bile. Kanal seçimi zor olacaktı bu akşam, hepsi birbirinden düzeyli, eğitici, eğlendirici programlar arasında.

Tekdüze küresel kültüre direnen Türkiye, köklü tarihi, derin ve özgün kültürü, sıcacık insanı, yaratıcılığı ve dinamizmi ile de özenilen, örnek bir ülke olmuştu.

Uykuya dalmadan önce, her gece olduğu gibi, Atatürk'ün manevi mirasına sahip çıkmanın, aklın ve bilimin önderliğini rehber edinmenin bizleri nerelere getirdiğini düşündüm. Huzur içinde gözlerim kapanırken, O'nun tebessümünü görüyordum sanki.

Erdal Musoğlu / [email protected]

Erdal Musoğlu