Muhammed Ali ve Parkinson

Mustafa Çetiner
Muhammed Ali ve Parkinson

Alanya yakınlarında bir oteldeydik, 1974 yılıydı, sabahın ilk ışıkları ile uyandırmıştı babam.

Kardeşim, babam, amcam ve ben kaldığımız otelin oyun salonundaki Shaub Lorenz marka siyah beyaz TV’nin karşısına oturmuş ve Muhammed Ali’nin Foreman ile olan maçını izlemiştik.

Henüz 10 yaşındaydım, benden kilometrelerce uzakta, Afrika’da, Zaire’nin başkentinde devasa bir futbol stadyumunun ortasında kurulan bir ringte dövüşmüşlerdi. Bahisçiler, kurt köpeklerini de kendisiyle beraber Zaire’ye getiren ve herkesin favorisi George Foreman’a 1’e 8 veriyordu.


Zaireliler kurt köpeklerini iyi bilirlerdi, onları yıllarca üzerlerine salan sömürgecileri de. Zaireliler ve dünyanın tüm ezilen insanları Muhammed Ali'yi destekliyordu.

Muhammed Ali maçın ilk 6 raundunda dayak yedi, hırpalandı. Koskoca stadyum bu duruma hiç aldırmıyor ve Muhammed Ali’ye nefesleri kesilinceye dek bağırıyordu.

“Ali Bomaye” yani “Ali öldür onu...”

Yedinci rauntta Foreman’ı yere seren yumruk dünya üzerinde ezilen, aşağılanan tüm insanların yumruğu gibiydi sanki.

Bu unutulmaz maç, spor tarihine “The Rumble in the Jungle” olarak geçmiştir. Yani “ormanda sokak kavgası” veya “ormanda haykırış” her iki çeviri de uygun bence.

Bu seyrettiğim ilk ve son boks maçıydı ancak Muhammed Ali’yi izlemeye devam ettim.

Çünkü kız kardeşine “melek olmak için neden yüzünü beyaza boyadın, meleklerin beyaz olduğunu kim söyledi sana, belki melekler siyahtır” diyen adam sade bir boksör değil, benim çocukluk kahramanımdı.

Muhammed Ali, izleyen yıllarda Parkinson hastalığına yakalandı ve yaşamının 32 yılını bu hastalıkla geçirdi.

Kafaya alınan darbeler ile Parkinson hastalığı arasında bir ilişki olduğunu düşünenlerin esin kaynaklarından biri eminim ki Muhammed Ali’dir.

Çok değil daha bir kaç yıl önce “Head Injuries and Parkinson's Disease in a Case-Control Study” ismiyle yayınlanan bir çalışma, beyin sarsıntısına neden olan kafa travmaları ile Parkinson hastalığı arasında bir ilişki olduğunu ileri sürdü. Bu sonucu destekleyen bir çok başka makale de var.

Beyin sarsıntısı ve şuur kaybına neden olacak kadar ciddi kafa travması geçirenlerin Parkinson hastalığına yakalanma oranının, geçirmeyenlere göre %50 daha yüksek olduğu söyleniyor.

Genetik yatkınlığın da Parkinson hastalığı gelişiminde büyük rolü olduğunu unutmamak lazım. Tüm Parkinson hastalarının %10 kadarı doğrudan genetik yatkınlık nedeniyle bu hastalığa yakalanıyor.

Muhammed Ali’nin uzun yıllar yanında olan ve hekimliğini de yapan Dr. Michael Okun, onun yakınmalarının emekli olduktan 3 yıl sonra ortaya çıktığını ama dövüşürken de Parkinson hastalığı ile ilişkili olabilecek bulgular saptadığını söylüyor.

Doktorunun açıklaması Ali’nin hastalığa genetik yatkınlığının olduğunu gösteriyor. Yani dövüş sırasında aldığı darbeler sadece hastalığın ortaya çıkışını kolaylaştırmış, hepsi o kadar. Herhalde erken emekli olmayıp dövüşmeye devam etseydi büyük olasılıkla daha fazla darbe nedeniyle çok daha ağır bir hasta olacaktı.

Ali’ye rağmen boks ile Parkinson arasında net bir ilişkiden halen söz edemeyiz, yeterli kanıt yok çünkü.

Böcek ilaçlarının, kırsal kesimde yaşıyor olmanın, kuyu suyu kullanmanın, kafa içi enfeksiyonların, damar sertliğinin (ateroskleroz) hastalık gelişimine etkisi olduğu da söyleniyor.

Muhammed Ali, ABD Phoneix’de Parkinson konusunda araştırmalar yapan “Muhammed Ali Parkinson Merkezi” isimli bir enstitü kurmuş. Tam Muhammed Ali’ye uygun bir girişim.

Ne demişti bize?

"Rüyalarınızı gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır."

 Bu inanılmaz adam ben henüz 10 yaşındayken yüreğime girdi ve bir daha hiç çıkmadı.

Mustafa Çetiner / [email protected]


Mercan Bursali