Osmanlı’da bilim – 3: Yıldızlara bakılmayan ülke

Cem Say
Osmanlı’da bilim – 3: Yıldızlara bakılmayan ülke

1580'de padişahın daha üç yıl önce kendi kurdurttuğu gözlemevini "meleklerin bacaklarına bakıyorlar" dedikodularına bir son vermek için top ateşiyle yıktırmasından sonra Osmanlı gökbilim konusunda (da) yüzyıllar sürecek bir karanlık çağa gömüldü.

1608'de teleskop Avrupa'da icat edilmiş, bir yıla kalmadan da Galileo tarafından astronomik gözlemlerde kullanılmaya başlamıştı. Galileo'nun yarattığı bilimsel devrimi, Papa'yla arasında yaşananları vs. duymayan kalmamıştır mı diyorsunuz? O kadar emin olmayın! Galileo'nun ölümünden 30 yıl sonra, 1672'de medreseli iki Türk astronomunun teleskoptan habersiz oldukları saptanmıştı.

1687'de Isaac Newton, gezegenlerin gökyüzündeki hareketlerini mistik güçlere bağlamadan öngörmemizi sağlayan büyük eseri Principia Mathematica'yı yayımladı. Bundan tam 29 yıl sonra, 1716’da, Avusturyalılarla yaptığımız Petrovaradin Savaşı, vezir-i azam Damat Ali Paşa’nın müneccimlere danışması sonucu yitirildi ve yıldız hesaplarını doğru yapamadığı, bu sebeple savaşın kaybedildiği iddiası ile bir molla cezalandırıldı! Alnından vurulup şehit düşen Ali Paşa’nın malları müsadere edilirken, bıraktığı kitaplardan felsefe, eski çağ tarihi ve astronomiye ait olanların genel kitaplıklara konulması Şeyhülislâm İsmail Efendi’nin fetvası ile yasaklandı. Prof. Ahmet Mumcu bu olayı "Demek ki, yıldızlara inanarak savaş yöneten Ali Paşa, devletin en saygın kişisi olan ve en bilgili adam sayılan Şeyhülislâmdan daha ileri düşünceli imiş." diye yorumluyor.


Arakel Garabet Sivaslıyan, Kayserili bir Osmanlı yurttaşıydı. Şimdiki adı Yeşilyurt olan Mancusun köyünde 1858'de doğdu. İlkokulu köyünde, ortaöğretimi de Kayseri'de Ermeni Protestan Argeus (Erciyes) Koleji'nde gördükten sonra Merzifon'daki misyonerlik amacıyla açılmış Anadolu Koleji'nde ilahiyat okudu. Mezun olduktan sonra aynı okulda matematik ve astronomi öğretmenliğine başladı.

Sivaslıyan 1890'da astronomi doktorası yapmak için eşini ve iki oğlunu memlekette bırakarak ABD'ye gitti. Güneş lekeleriyle ilgili bir çalışmanın ardından 1893'te Carleton College'ın verdiği, herhangi bir Osmanlı vatandaşının da aldığı ilk astronomi doktora derecesine "Definitive Determination of the Orbit of Comet 1892 III" ("1892 III Kurukluyıldızı'nın Yörüngesinin Kesin Saptanması") başlıklı teziyle hak kazanan Arakel Sivaslıyan, 1894'te yurda döndü ve profesörlüğe yükseltildiği Anadolu Koleji'nde çalışmaya devam etti.

İstanbul'daki Rasathane-i Amire, 1909 Nisan'ındaki gerici ayaklanma ("31 Mart Vakası") sırasında isyancı askerler tarafından içindeki gözlem aletleri ve sismograflarla birlikte tahrip edilmişti. Olaydan sonra toplanıp korunmak üzere Kabataş Lisesi'ne teslim edilen alet parçaları arasında 8 cm çaplı bir dürbün de bulunmaktaydı. Dönemin padişahı, Merkür gezegeninin güneşin önünden geçişini bu dürbünle gözlemlemişti.

Padişah Yıldız Sarayı'nda 8 cm'lik dürbünden bakarken Arakel Sivaslıyan Merzifon'daki rasathanesinde 16,5 cm'lik büyük teleskopunu kuruyordu. Sivaslıyan 21 Ağustos 1914 yılında Trabzon’dan görüleceği hesaplanan tam güneş tutulmasını teleskopuyla gözlemlemek üzere uzun süre hazırlık yaptı ama muradına eremedi. Kimi kaynaklar hava koşulları nedeniyle gözlemin başarısız olduğunu, kimileriyse okul müdürüyle birlikte Trabzon’a doğru yola çıkacakken şehirdeki huzursuzluklar yüzünden vazgeçtiklerini yazıyor.

Kaynakların uyum içinde olduğu konu ise 12 Ağustos 1915’te olanlar. Anadolu Koleji'nin tüm Ermeni çalışanları, kayıtlara göre 72 kişi, tehcir kapsamına alınmıştı. Kafilede Arakel Sivaslıyan ve eşi de vardı. Alabildikleri eşyalarını bir kağnı arabasının üzerine yerleştirerek silahlı refakatçiler eşliğinde okulda bulunan diğer Ermeni ailelerle yola koyuldular.

Bilim tarihçisi Ayşe Kökçü, bu hüzünlü hikâyenin sonunu şöyle getiriyor: "Bayan Sivasliyan’ın anlatımına göre; Sivas yakınlarında erkek ve bayanlar ayrılarak, erkeklerin elleri arkadan bağlı bir şekilde öldürülmüşlerdir. Maalesef hayatını kaybedenler arasında ilk doktoralı astronomumuz Arakel G. Sivasliyan da vardır."

Cem Say


Cem Say

1987'den beri Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'nde çalışıyor. Çalışmaları Yapay Zeka ve Kuramsal Bilgisayar Bilimi üzerine. Sahte dijital deliller üzerine incelemeleri var. Bilimkurgu, uzay yolculuğu, seçim hileleri ve başka bir çok konuya da meraklı.