İnsan, yüzüklerin değil, “Zaman=Değişim” gerçekliğinin efendisidir

Bozkurt Güvenç
İnsan, yüzüklerin değil, “Zaman=Değişim” gerçekliğinin efendisidir

Süreli yayınlarda yeterince “köşeli” yazılar çıkar, “köşegen” mi eksikti? Köşe yazanların adı sanı bilinen ya da geçmişi bilinmeyen birer kişiliği, dünya görüşleri; dünya görüşlerinin değişmeyen ilkeleri, bakış açıları ve söylem biçemleri vardır - okurların bağımlısı olduğu bazen okumadığı. Köşe ve kenarların sayısı arttıkça yazılar yuvarlanır ve her derde deva çemberlere dönüşür. Köşe yazanların hem okuruyla hem yayıncıyla dinamik ilişkileri vardır, Bu dönüşümde bazen köşe yazarı yayını, bazen de değişen yayıncı köşe yazarını etkiler. En sert tepkiler ise okurlardan gelir. Değişim isterler ama sevgili köşe yazarının değişmesine pek razı olmazlar.

Herkese Bilim Teknoloji dergimizin adındaki uzun ve saygın yayın geleneğinin süreceğini sanıyorum. Belli bir konu veya sorun alanında uzmanca yazmaktansa, karşıt köşeleri uzlaştıran demokratik köşegenler yazmak niyetiyle başlıyorum. Sağcılara solcu, solculara sağcı görünen bir yolculuğu; ortalama aklı bulup savunmanın kolay bir zanaat olmadığını bile bile.

Siyaset, arenadan uzak duran yazarları bir seçim yapmaya zorlar. Başkan Reagan, “İlk meslek sahiplerinin hayat kadınları olduğu söylenir, siyasetçileri  tanıdıkça birinciye ne çok benzediğini öğrendim,” diyor. Siyaset yapmadan yazmanın yolunu ararken, Şair İkbal’in “Ara bulursun” (Seek it you”ll find it) adlı şiirine rastladım. Türkçe Argosu, en eski mesleği çağrıştırıyordu.


Eğrisi doğrusuyla bir yer buldum Köşe değil köşegen! Her toplumda her zaman “ülkücü-gerçekçi” ikiliği görülmüştür. Fikirler, her zaman ya doğru ya yanlış değildir; ne doğru ne yanlış, hem doğru hem yanlış hatta ha doğru ha yanlış olabilir.

İrlandalı yazar Pinter’in “Her doğruda yanlışlar, her yanlışta doğrular var” görüşüne verilen Nobel ödülü ile uyandım. Sonra, “Her neden bir sonuç, her sonuç bir neden” çıktı geldi. Küreselleşen dünyada yaşanan bunalımlar belki de bu gerçeği görememekten kaynaklanıyor.

İletişim devrimi bir “bilgi toplumu” değil, hayret etmeyen, “Her şey olabilir” diyen bir sorumsuzlar kuşağı yarattı. Yirminci yüzyılın üç çeyreğine tanık olmuş bir  kuşağın üyesi olarak bazı bildiklerim ve inançlarım var:

  • İnsan, yüzüklerin değil, “Zaman=Değişim” gerçekliğinin efendisidir.
  • Evrim güçlünün yaşadığına, uygarlık ise adaletin gücüne tanıktır.
  • Hayatta en yaygın olan ilişki eşitlik değil eşitsizliklerdir.
  • Eşitsizlik sorunları, eşitliğe çevrilen denklemlerle çözülür.
  • Matematik dersindeki eğriler, eşitlikle eşitsizliğin sınırını belirler.
  • Sorunlarımızın kaynağında üç tarihi kurum var: Din, Bilim, Devlet.
  • Çağdaş toplumlar, inanca karşı aklın özgürlüğünü, bilimin ve bilincin tüzel özerkliğini, Din-Devlet-İnsan ilişkilerinde laikliği.
  • Özgürlük, Özerklik, Laiklik, ötekileştirmeyen demokrasinin temelidir.
  • Refah Toplumu küresel sermayenin bir yanılgısı ve aldatmacası oldu..
  • Uzaya çıkan İnsan, henüz kendi yönetim sorunlarını çözmüş değildir.
  • Yaşam küreyi tüketen Tüketim Toplumu aslında kendini tüketiyor.
  • Bilim, Mavi Gezegen’deki yıllarımızın sayılı olduğunu söylüyor.
  • Çözüm, ekranları kapatıp kitapları açmakla bulunabilir mi? Deneyelim.

Üç kulvarda şampiyonluğa koşan Fenerbahçe yenilgisinden alınacak ciddi dersler var: Hakim, hekim, hakem ve hüküm kavramları aynı hkm kökünden gelir. Ölümcül kartları olan hakemle oynanmaz ve tartışılmaz. Korkunç İvan gol atmaz ama attırabilir. Hakem hata yapabilir ama günah keçisi değildir.

Yeniden buluşuncaya değin hoşça kalın, umudunuzu yitirmeyin.

Bozkurt Güvenç

Bozkurt Güvenç