Bilim ‘Güzelse Doğrudur’ diyor!

Can Gürses
Bilim ‘Güzelse Doğrudur’ diyor!

Bir insanın, bir resmin, bir bestenin güzel olduğuna nasıl karar veriyoruz? Bir varlığın güzelliğine karar verebilmemiz için illa estetikten, resimden, müzikten profesyonel olarak anlamamız şart mı?

Güzellik bakanın gözlerinde midir, yoksa evrensel güzellik diye bir şey var mıdır? Bilmiyorum!..

Güzelliğin harmoniyle, simetriyle doğrudan ilişkili olduğu bir gerçek. Altın oran kuralına uyan sanat eserlerini, yüz hatlarında bu orana sahip kişileri, belirli bir harmonik bütünlüğe sahip eserleri genel olarak daha estetik buluyoruz.


Ancak bu güzellik işinin tam anlamıyla bir matematiği var mıdır açıkçası onu da bilmiyorum...

Yalnız şu bir gerçek ki hepimizde, güzelliği görünce tanıma yetisi var!.. Daha da ötesi, sanatın hangi dalı olduğundan bağımsız olarak, güzel bir eser gördüğümüzü düşündüğümüzde beynimizin hep aynı bölgesi uyarılıyor. İster muhteşem bir parça dinliyor, ister harikulade bir resme bakıyor olalım; güzel olduklarını düşünüyorsak beynimizin mOFC adı verilen bölümünde ışıklar yanıveriyor.

Bu saydıklarının hepsi sonuçta sanatın bir dalı diyebilirsiniz. Estetik bulduğumuz, güzel olduğunu düşündüğümüz bir sanat eserinin, beynimizin hep aynı bölgesini uyarmasından daha doğal ne olabilir!.. Ancak yapılan bilimsel çalışmalar işin aslının bunun çok ötesinde olduğunu gösteriyor.

Güzelliğin matematiği mi matematiğin güzelliği mi?

Aslında güzelliğin sanatla özdeşleştirilmesi hep yaptığımız bir şeydir.

Messi’nin şiir gibi top oynadığını; Federer’in her puanının bir başyapıt olduğunu söylerken kastettiğimiz şey tam olarak oyunlarındaki sanatsallığın getirdiği güzelliktir.

Ancak ünlü nörobiyolog Semir Zeki ve efsane matematikçi Michael Atiyah’ın öncülüğünde yapılan bir çalışma, güzellik kavramının sadece sanata ait olmadığını gösteriyor.

Semir Zeki oldukça ünlü bir nörobiyolog; şimdiye dek duyguların beyindeki algısı üzerine bir çok çalışma yapmış ve bu alanın öncülerinden. Özellikle de aşkın bilimi konusunda yaptığı çalışmalarda; aşkın bir hastalık olduğu; kadınların psikolojik olarak erkeklerden çok daha güçlü olup bitmiş bir aşkı daha çabuk unuttukları; en kuvvetli aşkın bile 3 yıl sonra azalmaya başlayacağı gibi konuları bilimsel olarak ortaya çıkarması ile dünya çapında bir ün kazanmış biri.

Öncülüğünü yaptığı son çalışmada da güzellik konusunu ele alıyor ve 15 matematikçiye, matematiksel olarak güzel, sıradan ve çirkin olarak sınıflamaları için 60 tane denklem gösteriliyor. Daha sonra bu matematikçilerin güzel olarak nitelendirdikleri denklemlerin imajları kendilerine tekrar gösterildiği esnada fMRI tekniği kullanılarak beyin aktiviteleri canlı olarak izleniyor.

Anlaşılıyor ki, matematikçiler güzel denklemleri gördüklerinde beyinlerinin uyarılan kısmıyla güzel bir sanat eseri gördüklerinde uyarılan bölümü aynı!

Bir yanda duygularla yaratılan sanat eserleri diğer yanda entelektüel birikimin sonucu olarak ortaya çıkan matematiksel denklemler.

Bir yanda çoğu kez tek bakışta veya duyuşta güzelliğini anlayacağımız sanat eserleri bir yanda güzelliğini anlamak için ciddi derecede eğitim almamız gereken matematiksel denklemler. Tabii diyeceksiniz ki matematik bu, neresi güzel olabilir?!

Bir iki matematik denklemini güzel veya çirkin bulmaları tamamen o matematikçilerin sorunudur da diyebilirsiniz. Ancak eskiden bu işlere kafa yormuş biri olarak hemen söyleyebilirim ki karmaşık doğa kanunlarının aslında basit ve tek bir denklemle ifade edilebilir olduğunu görmek heyecan vericidir.

Daha da ötesi, karmaşık bir doğa kanunu açıklayabilecek milyon tane matematiksel ifadenin arasında en basitini bulup çıkarmak bir sanattır!.. Çıkan denklem de sanatçının eseridir aslında. Bilimde en basit ifade, aynı zamanda en doğru yaklaşımı da temsil eder çoğunlukla.

Doğruluğun ölçüsü güzellik mi?!

Sanat her dalıyla; hayata, doğaya bakışımızın dışa vurumu için bir araç, bil dil sonuçta.
İşin aslı, matematik de doğanın kanunlarını açıklayabilmek için kullandığımız bir araç, bir dil.
İşte bu kadar farklı görünen iki kavramın ortak noktası tam olarak bu aslında; doğanın kendisi.

Sanat eseri, belirli bir matematiğe yani güzelliğin matematiğine sahip olduğu zaman estetik; bilimsel eser de estetik bir sanat eserinin sadeliği ve basitliğine sahip olduğunda evrensel bir değer taşıyor!.. Ve beynimiz her ikisindeki güzelliği de aynı şekilde algılıyor.

O zaman çok daha temel bir soru karşımıza çıkıyor;
“Acaba güzellik, doğayı algılayış biçimimizdeki doğruluğun bir ölçüsü olabilir mi?!”

Kuantum Fiziği’nin babalarından Herman Weyl, “Yaptığım her işte doğru olanı güzel olanla birleştirmek isterim. Ancak ikisi arasında bir tercih yapmam gerekirse hep güzel olanı seçerim” demiş.

Kendi yaşamınızdan da biliyorsunuz ki, çoğu kez güzel bulduğunuz, sizi mutlu edecek aksiyonu almak yerine; size o an için doğru gelen şeyi yapıyorsunuz. Oysa ki içten içe biliyorsunuz ki o an için pratikte doğru olanı yapıp, kurallara uygun hareket etmek genel anlamıyla yaşamını asla güzelleştirmeyecek.

İşte neredeyse bilimsel olarak ispatlamışlar! Artık hayattaki tercihlerinizi güzel olandan yana kullanın ve anlık doğruları bir kenara koyun.

Çünkü güzel olan şey daha evrensel bir doğru içerir!..

Can Gürses / @canitti


Can Gürses

ODTÜ Fizik&Matematik bölümlerinden mezun. Yüksek lisansını UPenn, Princeton ve UC Davis üniversitelerinde fizik alanında yaptı. Ar-Ge ve E-Öğrenme Uzmanı / Danışmanlığı yapıyor. "Sınav Uzmanı" adlı girişimin kurucusu ve sahibi. Satranç, bilim ve matematik ile ilgileniyor.