İstanbul’a tren ne zaman?

Edip Emil Öymen
İstanbul’a tren ne zaman?

Turizmle ilgili kötümser ve iyimser iki haber geçen hafta bir aradaydı. Kötümser habere göre, apartman yolcu gemileri İstanbul’a bu yıl uğramayacak. Güvenlik sorunları, ayrıca Galataport inşaatı var. İyimser habere göre ise Halkalı-Sofya arasında tren seferleri nihayet yeniden başlayacak. Şimdilik sadece bir gidiş bir dönüşten ibaret. Üstelik 10 saat sürecek mütevazi bir sefer. Hem de, Sirkeci’ye değil, Halkalı’ya kadar.

İstanbul’a tren yok

İstanbul, bugün Avrupa’dan trenle ulaşılamayan tek büyük şehir. Oysa, Avrupa’da en zor hat sayılan Berlin-Moskova arasında bile doğrudan tren seferi başladı. Doğrudan derken: Rusya'daki demiryolu hat genişliği ile Avrupa’daki hat genişliği farklı. Yan yana iki rayın arasındaki uzaklık, Avrupa’ya göre Rusya’da daha geniş. Bu yüzden, Almanya’dan kalkan bir trenin yolcuları, Rusya sınırında, vagon tekerleklerinin değiştirilmesini beklerdi. Daha önceki dönemlerde ise, yolcular bir trenden inip, ötekine binerdi. Bu işin yarattığı zaman kaybı büyüktü.


İkiz tekerli vagon

Soruna ileri teknolojik yeni çözüm: Avrupa’da (ve Türkiye’de) geçerli olan 143.5 cm ray genişliği, vagon tekerleklerine “hemen” ayarlanıyor. Aynı vagon, Rusya’daki 152 cm geniş hatta da gidebiliyor. Bu yenilikçi teknolojinin sahibi İspanyol Patentes Talgo şirketi. Vagonların altına, iki farklı hat genişliğine uyacak ikiz tekerlek takıldı. Bu teknoloji öncesinde, tek bir vagonun tekerlek ayarlarını yapmak bir saat sürüyordu. Uzun bir katarda bu süre, iyice uzun bekleme gerektiriyordu. Şimdi yeni teknolojiyle süre 20 dakikaya iniyor. Berlin – Moskova arasında 5 ülkeden geçen 3,483 km yolu trenler 25 saatte alırken, yeni hızlı trenle 5 saat kısaldı. İstanbul’un ise Avrupa bağlantısı hâlâ kesik. Avrupa’nın tren turizmi listesinde İstanbul yok.

Paris’ten İstanbul’a

1830’da Manchester-Liverpool arasında ilk ticari tren hattının açılmasından 40 yıl sonra demiryolu (yabancı sermaye yatırımıyla) İstanbul’a 27 Temmuz 1872’de ulaşabildi. Tren seferleri (sadece banliyö) 1877’de başlayabildi. Ama hattın Avrupa bağlantısı yoktu. Bu arada, Belçikalı Georges Nagelmackers, 1872’de Avrupa’da gece yolculuğu için “yataklı vagon” inovasyonunu başardı. Kurduğu Vagon-Li (Wagons-Lits) şirketinin trenleri, uçağın, otomobilin olmadığı o dönemde Avrupa şehirlerine gece gündüz ulaştı.

Paris-İstanbul arasında Orient Express, işte bu şirketin ürünü: 5 Haziran 1883’te ilk Orient Express, Paris’ten hareket etti. Ama İstanbul’a değil, Bulgaristan’da Varna’ya. Yolcular oradan vapurla İstanbul’a vardılar. Çünkü Osmanlı’yı Avrupa’ya bağlayan hat eksikti. 1889’da bu hat da yapılınca Orient Express, Paris’ten Sirkeci’ye 68 saatte geldi. İstasyonu Almanlar yaptı, 3 Kasım 1890’da hizmete açtılar.

Pera Palas

İstanbul’un uluslararası nitelikte ilk oteli 1841’de Levanten James Missirie’nin girişimiyle inşa edilen Hôtel d’Angleterre’den 55 yıl sonra, Orient Express’le gelenlerin konaklaması için Pera Palas (ve başkaları: Büyük Londra, Bristol, Tokatlıyan vb) yapıldı. Pera Palas’ın mimarı İstanbul’lu Levanten Alexandre Vallaury, şehirde daha elektrik yokken otele jeneratörle elektrik sağladı. Böylece İstanbul, trenle ulaşılan, nitelikli otellerinde kalınabilen bir turizm adresi olmaya başladı.

Tren, roman oldu

İngiliz romancılar Graham Greene (Stamboul Train) ve Agatha Christie, bu trenin baş rolde olduğu romanlar yazdılar. Trenin 1929 kışında Çerkezköy’de kara saplanıp 5 gün rötar yapmasından ilham alan Christie’nin, Doğu Ekspresi’nde Cinayet’i Pera Palas’ta 411 numaralı odada yazdığı söylenir. Romandan film, tiyatro, tv dizisi, hatta bilgisayar oyunu yapıldı. Şimdi filmi yenileniyor. Yıl sonuna kadar çıkacak: Kenneth Branagh, Johnny Depp, Michelle Peiffer, Penelope Cruz, Judi Dench gibi yıldızlarla.

Trenin isim hakkı Fransız Demiryolları’nın. Halen Londra-Venedik (ve yılda tek bir gün Paris - İstanbul) seferi yapan Simplon Orient Express, bu ismi izinle kullanıyor. Tren, geçen Eylül’de İspartakule’ye kadar geldi, döndü. İstanbul’a “yeniden” tren gelirse, Orient Express de gelir.

Edip Emil Öymen

*Bu yazı 03.03.2017 tarihli Dünya gazetesinde yayınlandı.


Edip Emil Öymen