Komadaki LP uyanmaya başlıyor

Edip Emil Öymen
Komadaki LP uyanmaya başlıyor

Deloitte Global’in Teknoloji, Medya, Telekomünikasyon Öngörüleri 2017 Raporu’nda sıra dışı bir konu var: Uzun çalar (LP) plak satışlarında artış.

Dijitalin yere göğe konulamadığı bir dönemde, 1900’lerden kalma bir teknoloji mezarından çıkıp yeniden nasıl satmaya başlar?

Deloitte, LP satışlarının (ve bunları çalacak cihazların) dünya çapında 1 milyar dolar değerine ulaşacağını hesaplamış. Plak satışları 7 yıldır hep artıyormuş. Bu yıl 40 milyon “yeni” plağın satılması bekleniyormuş. Bütün dünya müzik pazarının yüzde 15-18 kadarı plaktan.


33’lük 70 yaşında

Gelecek yıl, 33 devirli plağın piyasaya çıkışının 70’inci yıldönümü. 1948’de Columbia Records, 50 yıldır kullanılan 78 devirli “taş” plaklar yerine, daha yavaş dönen, daha uzun parçaların kaydedildiği 33’lüğü başarmıştı. Aynı yıllarda, bir Alman icadı olan manyetik bant (teyp) Almanya’nın işgali sırasında “keşfedilip” ABD’e götürülmüştü. Manyetik banda kaydedilen müzikte, plaktaki çıtırtı cızırtı yoktu. Amerikan film ve müzik endüstrisi manyetik bandı anlamaya çalışırken, dönemin yıldız şarkıcısı Bing Crosby, potansiyelini gördü. Ar-Ge için kendi cebinden 50 bin doları bu işe yatırdı.

Radyo programları o yıllarda canlı olmak zorundaydı. Taş plaktaki ses kalitesi yetersizdi. Bing Crosby ise, haftada 3 canlı radyo programı yapmak zorundaydı. Teyp, onu kurtardı: Kayıtları banda yükleyip, artan zamanında golf oynamaya başladı! Bunu gören film ve müzik yapımcıları, manyetik banda hücum ettiler. Alman AEG ve BASF ürünü bantlar, Amerikan oldu.

Yenilikçi tasarım albüm

Manyetik banda kayıt yapıp, bunu daha yüksek ses kaliteli 33’lük plağa aktarmak, hem pop hem senfonik müziğin çok geniş kitlelere erişimini sağladı. Bu arada 78’lik plaklar da piyasadaydı. Ve bir de 45’lik, sadece 3.5 dakikalık müzik kaydı yapılabilen “single” çıkmıştı. Kısa pop parçaları için idealdi.

33’lük plağı saklayan karton zarfın üzerine fotoğraf koymak, daha sonra resim yapmak 1960’larla akla geldi. Bunun da öncüsü, Bob Dylan’dır. Sevgilisiyle karlı bir sokakta sarmaş dolaş yürürken çekilen bir fotoğrafı “The freewheelin” albüm kapağında çıktı. Ayrıca o, 33’lük plağı bir manifesto ortamı olarak gören ilk pop sanatçısıydı: “Tasarım Albüm” fikrinin mucidi. 33’lük sayesinde, bazı eserlerini 10 dakikadan bile uzun tutabiliyordu.

Sergeant Pepper 50 yaşında

Ve zaman içinde 33’lük plak, hem içeriği (müzikte inovasyon) hem dışarığı (kapakta inovasyon) ile bir sanat eserine dönüşmeye başladı. Beatles’ın, önümüzdeki 1 Haziran’da, yayınlanmasının 50’inci yılı anılacak olan “Sgt Pepper” albüm kapağı, tasarım albümün klasik örneğidir. Beatles, bu albümde, o zamana kadar denenmemiş sesler ve armoniler kullandı. Ortaya, yenilikçi bir senfonik pop eseri çıkarttılar. Daha sonra başkaları da onları izledi. Kapak konusunda en farklısını Pink Floyd 1973’te yaptı. “Dark Side of The Moon” albümünde isim ve başlık bile yoktu. Kapak, gün ışığının prizmadan geçip, gökkuşağı renklerine ayrılmasını gösteren bir resimden ibaretti. Ama içerik o kadar güçlüydü ki, Billboard’ın en çok satan 200 albüm listesinde tam 14 yıl kaldı.

Bu arada bizde

İstanbul’da 1930’larda iki plak “fabrikası” kurulmuştu. 33’lük plak üretimi ise 30 yıl sonra, 1963’te Kayıhan Çağlayan’ın Melodi Plak’ıyla mümkün oldu. “Bundan sonra memleketimizde, çabuk kırılan, tepsi gibi kocaman 78 devirli plakların yerine, çok daha pratik, kırılmayan Long Play tipi ve 45 devirli plaklar geçecek.” Ses Dergisi bu haberi “İşte hafif müzik piyasamız için sansasyonel bir hadise” diye duyurdu.

PC geldi mertlik bozuldu

1980’lerle bilgisayar oyunları, kaset çalar, video ile birlikte, PC’lerin (hele de Apple Mackintosh) masaüstüne çıkmasıyla plakta düşüş başladı. 2000’lere kadar plağa sadece diskoteklerde DJ’ler ve meraklıları ilgi gösterdi. Ama işte, devir döner, ve eski, yeniden “yeni” olur: Şimdiki canlanma, Deloitte’in bile dikkatini çekmiş ki “Milyar dolarlık nostaljik niş” başlığı altında konuyu 2017 raporuna taşımış... İyi de nasıl oluyor? Gelecek yazının konusu...

Edip Emil Öymen

*Bu yazı 31.03.2017 tarihli Dünya gazetesinde yayınlandı.

 

Edip Emil Öymen