İmkânsızı istemek mi: “Bu yıl güzel şeyler olsun lütfen…”

Orhan Bursalı
İmkânsızı istemek mi: “Bu yıl güzel şeyler olsun lütfen…”

Bir okurumdan gelen bu mesaj çok etkileyiciydi. Bu kadar açık olmasa da benzer düşünce ve istekleri paylaşan çok sayıda okur oldu.

Bir okura tercüman oluyorum: “Türkiye’de olan bitenler üzerine bilinmeyen ne var, iktidar ve politikaları üzerine analizler iyi güzel de, insanların, dahası insanlığın güzel, olumlu, bugüne ve geleceğe güven verecek gelişmelere haberlere gereksinim her şeyden daha çok.”

Çok düşündürücü.


Hayır, istenen şu değil, “kötülükleri, yanlışlıkları görmeyelim, gözlerden saklayalım, halının altına süpürelim, milletin gözüne de pemboş gözlükler takalım...” Veee gelişmelerden zırnık haberi olmasın, parasından pulundan hatta canından olsun..

Böyle bir şey olamaz!

İyi ve güvenli yaşamaya ihtiyaç var

Dilek, gerçekten artık gidişatın hemen her alanda başını güzele, iyiye giden yönü çevirmesi!

İnsanların iyi yaşamaya ihtiyacı var. Mutlu ve sağlıklı olmaya. Güvene. Gelecek endişesi duymamaya. Çocuğunu gönül rahatlığıyla iyi bir eğitime göndermeye... Çatışmasızlığa. Barışa. Savaşsız bir ülkeye! Savaşsız komşuluk ilişkilerine.

İşe. Aşa. Sevgiliye. Bilgeliğe.

Güzelliğe ihtiyacı var insanoğlunun.

Akılla yönetilmeye.

Hayatıyla ilgili kararların tek kişinin veya bir çoğunlukçu iktidarının dudakları arasından çıkmasına değil, özellikle iktidar dışı kitlelerin duygu düşünce ve isteklerinin dikkate alınmasına ihtiyacı var. Çünkü:

Biz 80 milyonuz!

İnsanlığın arkasındaki bilgi birikimi, güzellik birikimi, bilim birikimi, felsefe birikimi, ortak ahlak birikimi, uygar davranışlar birikimi, sanat birikimi, müzik birikimi, resim birikimi..

Bütün bunlarla sarmaş dolaş büyümeye, yaşamaya ihtiyacı var.

İnsan gibi yaşamaya. Kadınların eşit olmaya. Çocukların güzel ve sağlıklı büyümeye… ihtiyacı var.

Geçen yıl hayatınızda belirgin güzellikler nelerdi, lütfen bir düşünün. Önünüze kâğıdı kalemi alarak alt alta yazın.

Neler var?

Beni en çok mutlu eden pek çok şey arasında, toplumsal karakterli özellikle şu 3 olayın altını çiziyorum:

Beni mutlu eden 3 olay

1) Aziz Sancar’ın Nobel Ödülü aldıktan sonra Türkiye’ye gelmesi ve estirdiği rüzgâr. Bununla bağlantılı olarak bir de şunu ekliyorum: Geçen yıla girmeden hemen önce de Stockholm’deki Nobel Ödül törenini baştan sona izlemem.

2) Aziz Sancar ve Nobel’in Öyküsü kitabını yazmam. Geniş bir okur kitlesiyle buluşmayıp ülkemizde öncü insanların bu kitabı öğrencilere gençlere özellikle okumaları ve etkilenmeleri için yaygın dağıtmaya girişmeleri! Kitabın İngilizce'ye çevriliyor olması. Yunanca’ya çevrilmesi için de öneri gelmesi.

3) Nisan ayında Herkese Bilim Teknoloji haftalık dergisinin ve aynı isimle haber sitesinin yayına başlaması. Bu yolla, ülkemizin en çok ihtiyacı olan bilim, teknoloji, sanat, düşünce alanında geniş çaplı bir yayının başlaması ve ülkemizin ileri düşünce güçlerinin bu yayınlara sahip çıkması...

Okuruyla yazarıyla el birliğiyle bu yolla geleceğin inşasına katkıda bulunuyor olmak.

İşte, toplumsal çıkar olarak mutluluk veren temel etkinliklerimiz.

Şüphesiz bu listeye yıl içinde irili ufaklı başka kişisel mutluluklar, sevinçler eklemek mümkün.

Şöyle:

Yüz binlerce insan benzer veya farklı kişisel ve toplumsal yararlı, hacmi büyük etkinliklerle, mutluluk inşasına katılabilir.

Temel meselemiz

Meselemiz şu ki, ülkemizdeki yönetim, tüm buna benzer çok daha farklı faaliyetlerle, 80 milyonun mutluluğu ve ülkemizin her yönden inşasına katkıda bulunması gerekirken...

Kendisinden olmayan herkesi mutsuz edecek, tarihte nasıl sonlandığı ve gelecekte de sonlanacağı açık, geniş çoğunlukta mutsuzluk doğuran, felaketi besleyen, ülke insanlarını ayıran, inanmadıkları düşünce ve davranışları kötüleyerek lanetleyen...

Bir yönetim biçiminde inatla sürdürüyor.

Birleştirici olmayan hiç bir iktidarın geleceği olamaz.

Birleştirilmeyen bir ülkenin ve milletin de.

Gerisi boş laftır.

Tekrarlıyorum okurumu: Bu yıl güzel şeyler olsun lütfen.

Ülkemizde bu imkânsızı istemek gibi bir olaya dönüştüğünün de farkındayım…

Orhan Bursalı

*Bu yazı, 3 Ocak 2017 tarihli Cumhuriyet Gazetesi, Bilim ve Siyaset köşesinde yayınlanmıştır.


Orhan Bursalı