Ya ‘orda’ yoksan?

Tevfik Uyar
Ya ‘orda’ yoksan?

Geçtiğimiz haftalarda ODTÜ Astrobiyoloji Konferası'nda "Bilimkurguda Dünya Dışı Yaşam" konulu bir konuşma yaptım. O günden beridir içimi kemiren, ciddi ciddi aklımı kurcalayan bir soru var.  Tam olarak bana yaşattığı duyguyu şair Cemal Safi daha iyi ifade ediyor:

"İçim ürperiyor... Ya evde yoksan?"

Yokluğu beni böylesine korkutan, mutluluğumu bir gün varlığını öğrenmeye bağladığım, umudumu yitirmekten endişe ettiğim şey dünya dışı yaşam. Yani hanımlar, beyler, bu yaşadığım şey bir "evrensel yalnızlık" korkusu!


Tamam... Kainatta milyarlarca ama milyarlarca galaksi ve bir de onların içerisinde milyarlarca ve milyarlarca yıldız, hatta bir de onların çevresinde milyarlarca ve ... ve milyarlarca gezegen var. Ancak yine de hâlâ ve hâlâ ne kadar büyük (yani... bir olasılık kesri olarak bakarsak paydası büyük...) bir kozmik tesadüfün ürünü olduğumuzu yeterince bilmiyoruz.

Dünya'daki yaşamın köklerine bakarsak, daha Dünya'da koşullar elverişli hale gelir gelmez yaşam kendini göstermiş görünüyor. Bu evrenin yaşamla dolup taştığını düşünmemize neden olabilecek, muazzam bir olgu... Ancak burada bilim insanlarının kafasını karıştıran önemli bir soru var: Madem yaşam bu kadar kolay ortaya çıkmış (hani Dünya daha soğur soğumaz olmuş ya), o halde dünyanın başka başka yerlerinde farklı farklı yaşam ortaya çıkmış olması gerekmez miydi?

Belki çıkmıştır ve bizim ökaryot dedemiz hepsinden daha başarılı olduğu için onlara yaşam şansı tanımamıştır diyelim... O halde yine de, aradan geçen dört milyar yıl içerisinde en azından bir tane daha başarılı bir form ortaya çıkmış olması gerekmiyor muydu?

Ah... Kafamda deli sorular... Bir de şuradan bakalım:

Belki de vardır! Tabir-i caizse uzaylılar (yani bizden farklı bir biyolojiye dayanan yaşam formları) zaten aramızdadır? Ancak biz dünyada (ve uzayda) canlılık ararken sadece kendimize benzeyenlere baktığımız için gözden kaçırıyoruzdur. Olamaz mı? (Biraz ümit... Biraz mutluluk...) Olabilir tabii! Ancak bu sefer de "en azından metabolik faaliyetlerinin ürünlerini görmemiz gerekmez miydi?" diye soruyor insan. Hani bir yerlerde aşırı metan üretimi, oksijen üretimi, ya da her neyse onun üretimi vardır... Ama burada "bizimle akraba bir canlı" bulamıyor oluruz ve belki bilmediğimiz bir şey vardır derken başka bir yaşam formu olduğundan şüpheleniriz filan... Ama öyle bir şeyle maalesef karşılaşmış değiliz.

Yukarıda bol milyarlı cümleler telaffuz ettim. Buradaki "bol sıfır", ümidin yanına diziliveriyor. Kainata baktıkça ümitlenmemek elde değil... Öte yandan diğer tarafta da bol sıfır var işte! Diğer taraftaki bu bol sıfıra "büyük filtre" deniyor ama ne kadar "büyük" olduğu tam kestirilemiyor. Zira şu an elimizde yaşam barındıran tek gezegen olduğu için bu büyük filtrenin nerede olduğunu da tam bilmiyoruz. Bildiklerimizden bir "konum" devşirecek olursak: Güneş Sistemi'nde bakabildiğimiz her yer çorak görünüyor. Yani filtre "YERLERDE!". Peki diğer olasılıklar neler?

Filtre kendini kopyalayan bir molekülün ortaya çıkmasında olabilir. Bu "evrende tamamen ve ilelebet yalnızız" demek.

Bu molekülün bir kılıfla kaplanıp, arkelere, basit bakterilere dönüşmesi? Belki de çok zor olan budur. Filtre eğer buranın üzerindeyse bir şekilde bir yerlerde çok basit bu canlılara rastlayabiliriz. Önümüzdeki yıl fırlatılacak James Webb Uzay Teleskobu, eğer ötegezegenlerde böyle bir yaşam formu varsa, bu formun atmosferde yarattığı biyoimzalara bakacak.

Dünyamızda arkeler ve bakteriler birleşti ve biri diğerinin mitokondrisi haline gelerek "ökaryot" dedemizi meydana getirdi. Eğer filtre buranın üzerindeyse işler biraz daha kolaylaşmaya başlıyor. Ökaryot demek umut demek. Ökaryot demek, "bir ara belki çok hücreli de olabilirim" demek. Ancak çok hücreliliğe geçişte bilmediğimiz başka zorluklar varsa, yine evrene bakınca sadece bol bol "tek hücreli yaşam" ve onların izlerini görmeyi bekleriz.

Belki bu filtre "kendi besinini sentezlemeye yarayan" kloroplastın ortaya çıkmasındadır. Belki bu filtre, sudan karaya çıkabilmededir. İki ayak üstünde doğrulma, alet kullanma, biliş devrimi gerçekleştirme, dil geliştirme, nükleer savaşlarla birbirlerini "yok etmeme" faslındadır... Eğer filtre bu saydığım yerlerden birindeyse, biz büyük bir şans eseri her birini başarıyla atlatabilmişiz demektir ve bizleri "tamamen yalnız" olmasa da "zeki, iletişim kurabilen, uzaya araç gönderebilen" yegâne tür yapar.

Tabii bu filtreden kurtulmuş değiliz. Belki hemen önümüzdedir. Eğer filtre küresel ısınmaya, doğa tahribatına neden olup gezegenini yok etme kısmındaysa yaklaştık demektir. Evrende hiçbir tür "yok olmadan" yıldızlararası seyahat kabiliyetine erişemiyordur ve bir gün çıkıp birilerinin "selam dünyalı" demesini beklemek anlamsızdır. Bu filtre yıldızlararası hıza ulaşmadaysa eğer, kendimizi yok etmesek de, birileriyle "yüzyüze" sohbet etmeyi beklemek anlamsız. Hiçbir filtre yoksa eğer, insanın aklına Enrico Fermi'nin sorusu geliyor: "Madem evren yaşamla dolup taşıyor... O halde neredeler?"

Neyse... Kısacası: Bol sıfırlı gezegen sayısına karşılık "bol sıfırlı" bir olasılık zorluğu varsa... Gerçekten de evrende yalnız olabiliriz. En azından kendimiz gibi akıllı canlıların esamesi okunmuyordur.

O yüzden diyorum ya...

İçim ürperiyor... Ya orda yoksan?

Tevfik Uyar / @tevfik_uyar

NOT: Domingo yayınevinden çıkan Uzaylılar - Bilim Soruyor: Uzaylılar Var mı? dünya dışı yaşam arayışını bilimsel ve felsefi perspektifte ele alan muazzam bir kitap. İçerisinde alanında uzman on yedi yazar, en güncel bilgileri okurla buluşturuyor. Şiddetle tavsiye ediyorum.

 

 

 

 

Tevfik Uyar

İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak Mühendisliği bölümünden mezun olmuştur. Yüksek Lisans ve Doktora derecelerini İstanbul Kültür Üniversitesi İşletme Yönetimi Anabilimdalı'ndan almıştır. Çalışmaları risk algısı, belirsizlik altında karar verme ve emniyet yönetimi üzerinedir. Açık Bilim'in kurucusu, Yalansavar editörü ve Herkese Bilim Teknoloji Dergisi yayın kurulu üyesi olan Uyar, "Astrolojinin Bilimle İmtihanı", "Safsatalar: Aklın Kırk Haramisi" gibi popüler bilim kitaplarının, “Tek Kişilik Firar”, “Kızıl Sürgün” gibi bilimkurgu eserlerin yazarı, "İrrasyonel", “Yalancılar ve Sahtekarlar Ansiklopedisi”, "Başkalarının Aklı" gibi kitapların çevirmenidir.