AB, ABD ve ABC

Bozkurt Güvenç
AB, ABD ve ABC

AB ve ABD ile ilişkilerimiz, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra gündemden düşmedi.

Bezen yaklaşıyor, bazen ayrışıyor, biz her ikisiyle anlaşsak bile onlar kendi aralarında tam uzlaşamıyor. Türkiye iki cami arasında çaresiz görünüyor.

Savaştan çıkan Avrupa’nın geleceği, ABD kapitalizmi ile SSCB sosyalizmi arasında sosyal demokrat bir barış ve güvenlik bölgesi olarak tasarlamıştı. Avrupa Birliği, üyelerin dil, din ve kültür çeşitliliğini koruyacak, resmi bir dili ve dini olmayacak, Fransız Devrimi’nin "birlik içinde çeşitlilik" ilkesi üzerine inşa edilecekti. Ortak Pazar ve Gümrük Birliği bu amaçla kurulmuş; bir bayrak altında Euro'ya geçiş yıllar sürmüştü. En başta ulusal sorunlar yaşanmıştı.


Fransa Kuzey Atlantik İttifakı (NATO)’ya katılmadığı gibi, General De Gaule, Atlantik ötesi ortaklığından tam kopamayan İngiltere Birleşik Krallığı’nın üyeliğine uzun sure direnmişti. Evdeki hesap pazara uymadı, iki nükleer güç arasındaki soğuk savaş ve SSCB’nin dağılması, üyelerin ulusal çıkarları AB’nin kuruluş ilkelerini ve alıcı-verici ilişkilerini olumsuz etkiledi. Dengeler alt üst oldu. AB’den ayrılmayı düşünen Büyük Britanya’nın ayrılma (Brexit) oylamasından sonra, kurucu Fransa’nın kopma olasılığı (Frexit), AB’yi zorluyor. Tarihin garip bir cilvesi, Alman gücüne karşı kurulan AB’yi ayakta tutma ve yaşatma görevi Şansölye Merkel’e kaldı.

Medyadaki Türkiye Nereye? sorusu, manşetlerdeki yerini AB Nereye? sorusuna bıraktı. Kendisini masum ve mazlum İslam dünyasının tek lideri olarak gören RTE, fırsatı kaçırmadı ve AB’nin Türkiye karşıtlığını islamofobi (İslam korkusu) olarak yorumladı. Ona göre AB, en baştan beri, İslam’dan korktuğu için Türkiye’nin üyeliğini erteliyordu.

Oysa, AB, İslam’dan değil, sınırlarını zorlayan sığınmacılardan korkuyor ve Türkiye’ye ciddiye alınmayan bir çözüm öneriyordu: "Sen sığınmacıları kabul et, ileride Türklere serbest dolaşım hakkı tanıdığımız zaman onlar TC vatandaşı olarak AB’ye serbestçe girebilir." Oysa savaş teröründen kaçan Müslümanlar, aslında sığınmak istemiyor, bırakın evimizde yurdumuzda yaşayalım, gücünüzün yetiyorsa bizi tehdit eden terörü yok edin, diyor.

IŞİD belki durdurulabilir ama Batı, İsrail’in güvenliğini sağlamak amacıyla tasarlanan Büyük Ortadoğu Projesi’nden, Arap Baharı’ndan, denize çıkış arayan bağımsız (!) bir Kürt Devleti’nden vazgeçebilir mi?

ABD’nin ulusal çıkarları, Ortadoğu’ya demokrasi getirmek amacıyla açılan Körfez Savaşlarını gerektiriyordu. ABD sıcak savaştan çekilirken görevi Türkiye’ye devrederek ve IŞİD’e karşı savaşa zorluyor. ABD diplomatları, 1990’larda İslamcı Gülen Cemaati’nin ortağı Müslüman Kardeşlerin güçlü liderini Türkiye’nin geleceği ilan ederken, bugün demokrasinin engeli olarak eleştiriyor. ABD, bütün egemenler gibi, amaçlarına hizmet edenleri seçer, destekler; bağımsızlık hayaline kapılanları düşürür.

Özgürlükçü (liberal) demokrasi ABD içindir; gelişmekte olan ülkeler henüz böyle bir hayale kapılmamalıdır. ABD’ye biat eden Mısır Ordusu iktidara getirilir; ama Batı sömürgeciliğine direnen TSK, kışlasına kapatılır. Reel politikada güçlünün adaleti, adaletin gücüne üstündür. Onun için geleneksel toplumların, uluslararası güçlerin yönettiği iletişim kanallarını aşarak dünya gerçeklerini öğrenmesi gerekiyor Kanunla demokrasi ve kültür olmadığına göre nasıl aşacağız bu tarihi ve teknolojik engelleri?

Kısa vadeli çıkarlarımızdan sıyrılıp gerçekleri görebilmemiz için, akıllı ve bilgisayarlı cep telefonlarıyla TV ekranlarını kapatıp okumak şart.

Onun için, Ne AB, ne ABD diyelim, ABC olarak Türk alfabesiyle okumaya başlayalım.

Bozkurt Güvenç

Bozkurt Güvenç