Akıl, delilik ve görelilik

Bozkurt Güvenç
Akıl, delilik ve görelilik

Yaşadığımız akıl-delilik sorunlarını Einstein’ın izafiyet kuramı dışında yorumlamak giderek zorlaşıyor. Milli Birlik ve Beraberlik mutabakatının başarısını överken, Lozan Antlaşması'nı ve Musul sorununu Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bağışlanmaz günahı olarak tartışmaya açarak toplumu, partileri, medyayı birbirine düşürmek, akılla, mantıkla bağdaşır mı? Sözü, benzer çelişkilerin doğa bilimlerindeki örneklerine değil (Bkz. Ömür Akyüz, Manyetizma ve Özel Görel(e?)lik, HBT, 14 Ekim 2016), uygarlık tarihindeki sürekliliğine getirmek istiyorum.

Yoksul sınıfların güçlü liderlere bağımlılığını açıklayan 'R-Kompleks' daha gündemden düşmeden, Ali Bulunmaz, 'Meczupluğun' Kültürel Geçmişi makalesinde, Andrew Scull’un Uygarlık ve Delilik tarihini tanıttı. (Cumh. Kitap 13 Ekim 2016).

Delilik konusu açılınca, 'dam altındakileri görmeyen' Mazhar Osman’a sitem edilir. Oysa, İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Kerim’in kişilik profilini, “Her şey olacak, Allah oldum deyince, bana getirecekler” diye çizdiği rivayet edilir. Şaka kaldırmayan evrensel bir sorundur delilik!


Rönesans filozofu Erasmus, Deliliğe Övgü (1511) eseriyle deliliği övmez; mizahi bir biçemde, Ortaçağlara egemen olan inançları eleştirir. Ansiklopedi yazarı Diderot (Ansiklopedi 1996),  "Son Kral, son Papazın kuşağı ile asılmadıkça, özgürlük bir hayaldir" deyince, devrimciler kendi krallarını asmaya başlamışlar.

Tarihçi Scull, akılcı felsefe ve bilimin, aydınlanma süreci dışında, klasik çağlardan bu yana artarak süregelen deliliğe çözüm bulamadığını savunuyor. Yoksullar ve tehlikeli deliler yine bir yerlere kapatılıyor, sinir yorgunluğu geçiren varlıklı kişiler ise turistik tatillere çıkıyor.

Akılcı Demokritos, kötülükleri neden yok etmediklerini sormuştu Olympos tanrılarına. Nietzsche'nin "Tanrı Öldü" ilanı (1871) inananları kandıramadı. Biyolog Richardson Tanrı Yanılgısı’nı (2007) yazdı; ancak, inançlarını terk etmeye razı olmayanlar, Tanrı’yı hemen tanık  kürsüsüne çıkardılar (God is Back, 2009). Din bilgini Prof. Yaşar Nuri  Öztürk, Allah ile Aldatma denemesiyle ulaştığı rekorlarını kıramadı.

İmam Ghazali, “Akıl, inanca ters düşmemeli, düşerse devlet yıkılır” diye buyurmuştu. İslam alemi bilime atılan Batı’nın sömürgesi oldu. Delilik sorununu çözemeyen uygarlık, din ve devletin yetkilerini ayıran laiklik ilkesine, demos-krasi (halk yönetimi) adını verdi. Yunus ve Mevlana gibi Sufiler'in gönlünde yaşayan Türk hümanizması, millet egemenliğini denedi. Türkiye Cumhuriyeti (Res-puplic) bir kültür devrimi yaptı.

Bütün bu gelişmelerden sonra, dini inançların küresel yükselişi nasıl açıklanabilir? National Geographic yazarı Joel Achenbach (Mart 2015), ABD’deki akıl ve bilim dışı inançların direncini, güçsüz kitlelerin yalnız kalma (yabancılaşma) korkusuna bağlıyor. Evrime inanmayan Amerikalı güçsüzler, güçlü sınıfların liderlerine sığınıyormuş. Bilinçaltındaki korkuları bilimsel kanıtlarla yenmek kolay olmuyor. Akıl ve bilim, deneyip yanıldıkça gelişiyor da; yanılma hakkı ve lüksü olmayan inançlar boşlukta kalmamak için saflarını sıklaştırıyor. Darbe girişimini izleyen OHAL kararnameleri, evrensel korkunun ayak izlerini taşıyor. Demokrasiler, ortak akıl ile değil, sandıktan çıkan inanç ortalaması ile medyadan yönetiliyor. Ciddi durumdaki bizler umuda bir çıkış kapısı arıyoruz.

Devrimci gençlerin, orta yaşlarda tutucu kimliklere dönüşümü için bkz. Bozkurt Güvenç, Sosyal Kültürel Değişim, 2015: Şekil 6-1 açıklaması.

Bozkurt Güvenç

*Aramızdan ayrılan Bozkurt Güvenç'in anısına saygıyla. Bu yazı Ekim 2016'da HBT Dergi'de yayınlanmıştır.

Bozkurt Güvenç