Bilişsel kısa yollar ve politik seçimler 2

Özlem Kayım Yıldız
Bilişsel kısa yollar ve politik seçimler 2

Seçmenler yararcılık temelinde tercihlerden sıklıkla uzaklaşır

Önceki yazımda insanın içsel bilişsel yanlılıklarının politik seçimleri de içeren karar verme süreçleri üzerinde etkili olduğundan bahsetmiştim. Bu hafta, ideal olmayan sonuçlar ortaya çıkarması olası politik davranışların altında yatan diğer bilişsel yanlılıklardan bahsetmeye devam edeceğim.

Politik davranışın rasyonel seçim teorisine göre şekillendiği ve seçmenlerin birer müşteri gibi davranarak yararlı sonuçlar elde edecekleri seçimleri yapmaya yöneldiği yanılgısının aksine, seçmenler yararcılık temelinde tercihler yapmaktan sıklıkla uzaktırlar. Yararcılığı burada, ahlaki olan ve olmayan ikileminden bağımsız, sonuçların seçmen için yarar sağlayıcı olup olmadığı anlamında kullanıyorum. Peki, seçmeni ya da bireyi, maksimum yarar sağlayabileceği sonuçların elde edileceği tercihleri yapmaktan neler alıkoyar?


Politik seçimlerin farklı yönü

Politik seçimler, diğer karar verme problemlerinden belli başlı özellikleri ile radikal biçimde ayrılır: Oy verme, karar verici için az çaba gerektiren (zaman zaman yerine dahi getirilmesine gerek görülmeyen) bir görevdir, tüm oyların toplamının herkes üzerine büyük etkisi var olsa da her bir oyun etki gücü çok zayıftır ve sonucun kişinin istediği biçimde olup olmayacağı son derece muğlaktır.

Bu yönleriyle tipik müşteri-ürün ilişkisinden ayrılan seçen-seçilen ilişkisinde seçmen doğrudan amaca ya da sonuca yönelmeyen biçimde davranabilir. Burada, akılcı cehalet devreye girer, bilgiyi elde etme ve işlemenin yüksek bilişsel maliyeti ve her bir oyun küçük etkisi nedeniyle seçmenler oy verme sürecinde birçok bilgiyi görmezden gelir, yararcılık terk edilerek duygusal ve sezgisel tercihler yapılan ve bilişsel yanlılıkların önemli rol oynadığı bir seçme süreci devreye girer. Kritik karar verme süreçlerinde devreye giren bilişsel yanlılıklardan biri korelasyon ihmalidir. Kişi, karşılaştığı bilginin, birbirlerinden bağımsız kaynaklardan elde edildiğini düşünürse, bilgiye güveni artar. Fakat, birbirlerinden bağımsız gibi görünen birçok kanal ile yayılan bilgi gerçekte tek bir odaktan kaynaklanıyor olabilir. Bu durumda, bağımsız mecralardan elde edildiği için güvenilir kabul edilen bilgiler, aslında birbirleriyle bağlantılıdır. Korelasyon ihmalinin seçmen davranışları üzerinde etkili olduğu belirlenmiştir. Aynı manşetle yayınlanan gazeteler geliyor insanın gözünün önüne. Aşina olduğumuz bir durum. Belki de bu nedenle tek bir medya kuruluşu yetmiyor, tekrar ve tekrar ve birçok kanaldan duyurmak gerekiyor.

Bilişsel yanlılık

Sonuç yanlılığı (concision bias), kısa metinlerle, tweetlerle, kesilmiş videolarla, medya başlıklarıyla iletişim kurmaya alıştığımız günümüzde sıklıkla düştüğümüz bir yanılgı. Bağlamından, ayrıntılarından, derinliğinden ve bütünlüğünden koparılıp kolay anlaşılabilir bir biçimde sunulan kelimeler, politik kutuplaşmaları besliyor. Kimselerin hali yok uzun uzun okumaya, araştırmaya bu günlerde. Bağlamından çekilip çıkarılmış birkaç kelimeyi sloganlaştırmak daha çekici. Fakat tehlikeli de. Cımbızlanmış kelimelerin şiddet olaylarını tetiklediğini deneyimledik ne yazık ki.

Hatalı görüş birliği etkisi (false consensus effect), kişinin inançlarının, düşüncelerinin, değerlerinin büyük topluluklar tarafından paylaşıldığı yanılgısıdır. Uç politik görüşlere sahip olan kişilerin, çoğunluğun bu görüşlere sahip olduğuna inanmasının altında yatan neden bu etkidir. Ya da her adayın seçimlerde alacağı oy oranıyla ilgili gerçekçi olmayan öngörülerinin altında bu neden yatıyor olmasın?

Kayıptan kaçınma yanlılığı (loss aversion bias), kişilerin kayıplara, eşit büyüklükte kazançlardan daha çok duygusal tepki göstermesi olarak tanımlanabilecek bir bilişsel yanlılıktır ve status quo bias’ı, statükoyu korumayı, konservatif tutumları besler. Gençler bu yanılgıya yaşlılardan daha az kapılırlar. Akıl dışı olsa da mevcut durumu devam ettirme kararı verildiğinde sıklıkla devreye bu yanlılık girer. Ne de olsa “güvenli biçimde iyi olmak, tehlikeli biçimde harika olmaktan iyidir”.

Sonraki yazımda birçoğumuzun sahip olduğu bu bilişsel yanlılıklarla nasıl mücadele edilebileceğinden bahsedeceğim.

Özlem Kayım Yıldız

*Bu yazı, HBT Dergi 365. sayıda yayınlanmıştır.

Özlem Kayım Yıldız