Çağın dışında kalmak olanaksızdır

Doğan Kuban
Çağın dışında kalmak olanaksızdır

Bugün bütün dünya ile birlikte yaşamanın sunduğu bütün teknolojilerden yararlanan, otomobile, uçağa, otobüse, metroya binen, AVM’lerden alışveriş yapan, cebinde telefon taşıyan, elektrik kullanan, televizyonda futbol maçı seyreden bir Türk toplumu var.

Bu toplum, bir moda olarak yinelenen tekerlemede söylendiği gibi, aptal bir toplum değil. Biz İslam dünyasında demokratik ve kültürel devrim yapan ve sömürge olmayan tek toplumuz. Türklere Arapların taktığı ‘Etrak-ı bi-idrak’ diyen Osmanlı ulemasıdır. Mustafa Kemal, Cumhuriyet devrimini yapan Türk Ulusunun zeki olduğunun altını çizen kurucu liderdir.

Ülkenin durumunu beğenmeyenlerin insanlara aptal demesi haksızlık. Türkiye’yi bugünkü duruma düşürenler de aptal değil. Bu toplum çağdaş dünyaya bilim ve kültürleriyle egemen olan güçler tarafından yönlendiriliyor. Herkes onların müşterisi.


Sömüren ve sömürülen

Bildiğimiz, kullandığımız, sahip olmaya çalıştığımız, her gün tanık olduğumuz maddi çevre çağdaş. Aptal olmadığına göre, bu halk çağdaş, yani bu dünyanın ve günün ortağı. Başka dünya yok. Fakat sömüren ve sömürülen var. Devletin uluslararası platformlarda söyledikleri de bu ortaklığın kanıtı. Nato’ya bağlı, Amerikan ilkelerine bağlı. Avrupa Birliği kapısında. Kaldı ki Amazon yerlileri bile, ilkel yaşamlarına devam ederken Hollywood filmlerinde rol alıyor.

Fakat Türkiye’de kimi gerçek cahillerin ağzında gevelediği ilginç bir tekerleme var: Bir vatandaş çıkmış 'Ben çağdaş değilim, Müslümanım!’ demiş. Oysa ‘Ben varım ama bu çağda yaşamak istemiyorum’ deseydi daha doğru olurdu. Ya da bir ormana, dağ başına gidip, eski deyimi ile inzivaya çekilip, ya da Buda gibi, dünyanın sunduklarından elini, eteğini çekseydi, ya da eski Hristiyan azizlerinin kimisi gibi bir ağacın üzerinde yaşasaydı, ortak yaşamın bütün olanaklarını reddetseydi, bu sözün bir anlamı olabilirdi. Ama bu günün Müslümanı istese de, istemese de, bu çağda yaşıyor.

Çağdaş ürünleri getiren AKP

Doğrusunu isterseniz bu vatandaşın söylemek istediği 'çağdaşlıktan söz edenlerin karşısındayım, onlar gibi düşünmüyorum' demek. Eğer çağın bütün olanaklarından yararlanarak bunu söylüyorsa, çağdaş sözcüğünün anlamını bilmiyor. Bunu, ideolojik ve Müslümanlık karşıtı bir tavır zannediyor. Olasılıkla söylemek istediği ‘Ben Cumhuriyet karşıtıyım’ demek. Daha akla uygun bir içerik, ‘Ben AKP’liyim’ deyimi.

Ne var ki bu AKP’nin yaptıklarına aykırı bir söylem. Çağdaş yaşamın temsilcileri, onun bütün ürünlerini Türkiye’ye getirenler AKP’li. Yollar, köprüler, AVM’ler, gökdelenler, televizyonlar, telefonlar, turizm, turistler, modalar, sinemalar, İngilizce öğretim, Off Shore hesapları, uluslararası ticaret, borsa, Rusya ve İsrail, Amerika ve Çin ile işbirliği.

Bu çelişkilerle yaşayan ve düşünen adamları yetiştiren bir toplum nasıl bir toplumdur? Yaptıkları ile söyledikleri birbirinin tersi olan adamlar hangi dünyanın adamlarıdır? Eğer sayıları çoksa bunları ne yapacağız? Sorunumuz bu!

Sorun: Kör cehalet

Bu sözüm ona politik tavır, kafası karışık bir cehaletin sesidir. Türkiye’nin sorunu partilerin, devlet adamlarının, çığırtkanların söylediği gibi politik değildir. Düpedüz kör cehalettir. Bunun teknoloji üretimine, eğitim ve öğretime, uluslararası ilişkilere, ekonomiye, ahlaka olumsuz etkilerinden söz edilse bile, bunların çözümü sistem, yasa değişikliği değil. İkide bir yasa değişikliği de ayni cehaletin neden olduğu bir mekanizmadır. Bunun yanıtını bulmadığımız içindir. İster şalvar giyin, ister kaftan. İster takke, ister şapka, ister çarşaf, ister mini etek. Aynı dünyayı paylaşıyoruz.

Bu çıkmazdan kurtulmanın yolu politik değildir. Bu yakın zamanlara kadar böyle değildi. Her şeyi hükümetten bekliyorduk. Şimdi güç, hiçbir yerde hükümetlerde değil. İnsanlar öyle sanmaya devam ettiği için, hükümetlerin kararlarını anlamıyor. Asker, polis, hâkim vali, muhtar, eskiden bildikleri otorite temsilcileri olarak dünyanın iplerinin kimin elinde olduğunu anlamakta zorluk çekiyorlar.

Modası geçmiş kavramlar, anlamını yitirmiş eski örnekleri anımsamak sorunu çözmeye elvermiyor. Gerçi dünyanın değiştiğini söylemek sorunları çözmek için yeterli değil. Her şeyin içi boşalmış olsa da, yaşayan kalıpları yok saymak olası değil. Çelişkiler içinde yaşamamızın nedeni bu! Daha doğrusu dünyayı anlamamış adamların söyledikleri ve yapmaları olasılığı olmayan olgu bu. Bütünleşmiş bir dünyanın parçasıyız. Fakat bu dünyanın her köşesinde tarihi yapı ve kavram olarak var. Çelişkiler içinde yaşamamızın nedeni bu iki uçluluk. Tek yönlü bilimsel ve teknolojik gelişme, dünyaya homojen olarak yayılmıyor.

Tutuculuğun nedeni Kuran değil, insanlar

Osmanlı İmparatorluğu’nun batmasının, İslam ülkelerinin bu günkü geriliklerinin ve perişan hallerinin nedeni de bu. Fakat İslam tarihi bu gericiliğin Kuran’da olmadığını ve insan gruplarının tutuculuğundan kaynaklandığını kanıtlıyor.

Abbasi halifeleri Bağdat’ta Beyt’ül Hikmet kurumunu açıp Antik çağın bilim ve felsefesini, 10-12. yüzyıllarda Arapça’ya çevirdikleri zaman, Rönesans’tan 400 yıl önce, Abbasi ya da Arap Rönesansı denen dönüşüm gerçekleşmişti. Matematikçiler, fizikçiler, doktorlar, filozoflar yetişmiş, İbn-i Sina (Avicenna), İbn-i Heysem (Alhazen) gibi bilim insanlarının yapıtları 17. yüzyıla kadar Avrupa üniversitelerinde okutulmuştu.

Bugün Avrupa üniversitelerinde okutulan bir Arap ya da Türk ders kitabı var mı acaba?

Türkiye’de matbaanın 18. yüzyıla kadar açılmasına engel olan hattatlardı. Allah sözcüğünün bir araçla basılmasının günah olduğunu söylüyorlardı. Resim yasağı da Kuran’da yoktur. Şam’da Emevi sarayında çalışan ikonoklast bir Hristiyan’ın etkisiyle uydurulan bir hadisle uygulanan yasak ise, ressamlara da tablolarına da engel olmamış, 19. yüzyıl sonunda Güzel Sanatlar Akademisi’nin açılmıştır. Bugün herkes “selfie” çekiyor. Bütün duvarları da politikacıların fotoları süslüyor. Herkes televizyonun başında. Büyük günah işlediklerini televizyonculara kim söyleyecek?

Finans pornocuları

Çağdaş yaşamla İslam arasında uyuşmazlıklar olduğunu düşünen insanlar var. Ünlü Sloven filozofu Slavoj Zizek Panama’da kara para aklamak için hesap açan iş adamlarının davranışlarına ‘Finans pornosu’ demiş. Bunların arasında bizim tanıdıklarımız da var. İslam’da porno söz konusu değil. Kuşkusuz günah. ‘Ben çağdaş değilim, Müslümanım!’ diyen vatandaş ‘porno gibi şeyler beni ilgilendirmez, bunlar çağdaş işler’ diyerek kendini kurtarabilir mi? Zizek, Panama listelerindeki İsveçli, Rus, Çinli, İranlı ya da Türklere kapitalizmin yarattığı kardeşler olarak bakıyor.

Dünyada çatışan iki büyük gerçek var: Egemen gerçek, bilim ve teknoloji üzerine kurulu çağdaş toplum. İkinci gerçek Budizm ve monoteist dinler üçlüsünün, çağdaş yaşama çoktan bağlanmış pasif direnci. Toplumların ya da küçük grupların uygarlık düzeyleri ve cehaletlerine bağlı olarak aktifleşiyor: Politik parti, Işid gibi. Bu direncin kurgusu ve parasal temeli de emperyalizm kaynaklı.

Doğan Kuban

Doğan Kuban