Dijital Av(cılık): Pokemon Go!

Tanol Türkoğlu
Dijital Av(cılık): Pokemon Go!

Dijital oyun çılgınlığının son halkası Pokemon Go. En önemli özelliği “artırılmış gerçeklik” (augmented reality) özelliklerine sahip olması. Yani fiziksel ile sanal gerçekliğin ilk(s)el kesişiminden istifade ediyor.

Akıllı telefonda çalışan dijital uygulama size yakalayacağınız avın koordinatlarını veriyor. O noktaya ulaştığınızda cihazın ekranında dijital avı görüyorsunuz; ama onun fiziksel izdüşümünde avı temsil eden bir “gerçeklik”, bir “nesne” yok. Avcılık gerçek, av sanal!

İyi de bu basit özellik neden gençlerin bu kadar ilgisini çekiyor? Oyunda çeşitli unsurlar var. Mesela bunlardan biri yumurta seviyesinde edinilen bir avın serpilip büyümesini sağlayabilmek. Bunun için bir kaç kilometre yürümek gerekli. Nasıl yani? Sabah kalktığında yatağını toplamayan, sağlıklı kalsın diye değil koşmak veya yürümek, kılını bile kıpırdatmayan dijital yerliler, sahip oldukları dijital yumurtaları yaşatmak için, beş kilometre, on kilometre yürümeye gönüllü mü oluyor? Evet, aynen öyle!


Dijitalleşme yaygınlaştıkça, özellikle de dış dünyaya açılmada internet öncesi araçlara (radyo, TV, vb.) binme fırsatı bulamayan kitleler kamunun  önüne, mevcut ham halleriyle çıkıyor. Bu melezleşme süreci ister istemez bazı olguların, standartların topyekun aşağı çekilmesine neden oluyor.

Mesela sözlü gelenek, Platon’dan itibaren yerini yazılı geleneğe bıraktı. Matbaanın icadıyla zirve yaptı. Önce televizyon ama özellikle internetle şimdi ikinci bir sözlü gelenekten bahsediliyor. Bu tür birincisine benzer bir üçüncü evreye geçiş başka alanlarda da tespit ediliyor. Örneğin toplumların 21. yüzyılda (belki de beklenenin tersine) ikinci bir “muhafazakarlaşma” dönemine girmesi gibi.

Pokemon Go gibi oyunlar belki de bir başka boyutta benzer bir üçüncü evre sunuyor. İnsanlık uzun zamandır “fiziken” pek kullanma gereği duymadığı bir özelliğini, “artırılmış gerçeklik” ile yeniden anımsıyor: Avcılık!

Bu kez av fiziksel değil, sanal! Ne işe yarayacağı (belki de şimdilik) belli olmayan Pokemon denilen sanal karakter avı. Av sanal ama av sahası fiziksel: Yaşadığınız köy, kasaba, şehir, bina, AVM, vb.

Oyunla ilgili sıkıntılar da var. Örneğin elindeki telefonun ekranına bakarak kendisini fiziksel dünyadan soyutlayıp dış mekanda sürekli hareket halinde olan “avcılar”ın başına kazalar gelebiliyor. Kafasını kaldırıp kendisini dört şeritli bir otobanın ortasında bulabiliyor. Son hızla bir araç üstüne gelirken...

Bir başka sıkıntı; sıkı koruma altında olan mekanların da av alanının içinde olabilmesi. Örneğin Genel Kurmay Başkanlığı’nın bahçesinde bir Pokemon varsa ne olacak? Hele hele bu günlerde!

Ülkemizde de oyunu “ha(c)klayıp”, her gün kilometrelerce yürüyen dürüst oyuncuları çileden çıkaranlar var. Şöyle ki: Oyun ağırlıklı olarak cep telefonunun GPS koordinatlarını baz alıyor. Bu koordinatları değiştiren uygulamalar mevcut. Böylece fazla av olmayan Kilyos’ta bulunan bir oyuncu bu tür bir uygulamayı kullanarak kendisini bol av olan Taksim Meydanı’na adeta ışınlayabilir ve ava oradan katılır – Kilyos’tan Taksim’e kadar gelme zahmetine katlanmadan!

Tanol Türkoğlu / [email protected]

Tanol Türkoglu