Göç eden beyinlerin geri dönüşü mümkün mü?

Orhan Bursalı
Göç eden beyinlerin geri dönüşü mümkün mü?

İktidar dışarıdaki beyin gücünü / göçünü ülkeye geri getirmek için bir program hazırladı. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın Yurda Dönüş Araştırma Burs Programı’nı TÜBİTAK “Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı” adı altında ilan etti.

Özü şu: Deneyimli araştırmacılara aylık 24.000 TL ve altyapı desteği 1.000.000; genç araştırmacılara 20.000 TL maaş ve alt yapı desteği 500.000 TL. Eş ve çocuklarına aylık 2.250 TL aile ödeneği ve sağlık sigorta desteği, geliş uçak biletleri..

Bu programa başvuru oldu mu, olduysa kimler, dışarıdaki başarıları ne bir şey bilmiyoruz. Belki erken henüz.


Herkese Bilim Teknoloji dergisinde ülkemizin kaliteli araştırmacılarından Prof. Metin Balcı programı değerlendiriyor. Çok önemli, bir özetini vereceğim.

  • Yurtdışında iyi araştırmacılar zaten maddi olarak bu olanaklara fazlasıyla sahipler; bu öneriler cazip gelir mi? Program 3 yıllık. Peki sonrası?
  • Çalıştıkları kurumlarda araştırma altyapısını kurmuş üretken kişiler Türkiye’ye gelip tekrar bir altyapı oluşturma zahmetine girer mi?
  • Ülke içerisinde zor koşullarda çalışan ve uluslararası düzeyde araştırma yapan başarılı araştırmacıları, bu durum rahatsız etmeyecek mi? Metin Balcı bu düşünceleri paylaştıktan sonra, işin özüne geliyor ve soruyor: 

Neden beyin göçü arttı?

Ve giderek artıyor? Bugün lise öğrencileri arasında yurtdışına gitme olanaklarını arayan çok sayıda öğrenci olduğuna dikkat çeken Balcı, ana neden olarak “son yıllarda giderek artan toplum içindeki ayrımcılık, ötekileştirme, siyasiler arasındaki gerilim, ekonomik kriz, gelecek kaygısı, yüksekokul mezunu olanların %20 civarında işsiz olmaları” diyor.

Ayrıca “birçok ailenin çocuğunu istediği devlet okuluna kaydettirememesi ve öğrencilerin İmam Hatip Liselerine gitmeye zorlanması. Bu durum aileleri ve gençleri yurtdışı imkanlarını araştırmaya yöneltmekte. Çocuğu yurtdışında olan birçok aile, aman çocuğum yurda dönmesin diyor. Bu, cümle bile ülkemizdeki eğitim ve ülke durumunu ortaya koymaktadır.”

Özgür ortamın önemi.. Balcı sürdürüyor: “Bir diğer önemli husus, gelecek araştırmacılara özgür ortamın sağlanmasıdır ki bu nokta ödenecek olan maaşlardan daha da önemli. Doğruların eleştiriler sonucunda ortaya çıktığı gerçeği göz ardı edilmemeli. Bugün maalesef üniversitelerimiz suskun. Acaba neden? Bilim insanı hür olmalı, fikirlerini serbestçe kamuoyu ile paylaşabilmelidir. Fikir özgürlüğünün olmadığı bir ortamda bilim özgürlüğü de olmaz.”

Ahbapların ekmek kapısı

“Evrensel manada üniversite; ülkenin en yetenekli ve yaratıcı kişilerinin istihdam edildiği kurumlardır. Maalesef bu tanım ülkemiz için söz konusu değil. Üniversitelerimiz çoğunlukla eş, dost ve ahbap ilişkileri ile doldurulan kişilerin ekmek kapısıdır. Durum böyle olunca kısa sürede bir kaç üniversitemizi dünyanın saygın üniversiteleri arasına sokmak, Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı ile de mümkün olmayacak.”

Balcı’nın, ne yapılmalıya yanıtları var: Akademik kariyer yapacak elemanlar kesinlikle sadakate göre değil, liyakate göre alınmalı... Devlet üniversitelerindeki öğretim üyelerinin büyük çoğunluğu araştırmadan uzaklar.. öğretim elemanlarını sorgulayan bir mekanizma yok. YÖK’ün çıkardığı bazı yönetmeliklerle üniversitelerimiz daha da geriye gitmekte: Doçentlik sınavının kaldırılması, yabancı dil puanının düşürülmesi, ULAKBİM bünyesindeki dergilerde yayın yapma zorunluluğu, doçentlik kriterlerinin iyileştirilmemesi vb. Bugün üniversitelerimizde uygulanan yükseltilme kriterleri Avrupa ülkelerinin yükseltilme kriterleri ile kıyaslandığı zaman açık ara en kötü olanıdır.

Sonuç: Sayın yetkililer, ülkedeki koşullar değişmediği müddetçe bu önlemlerin beyin göçünü önleyemeyeceğini ve göçün daha da artacağını ve dışarıdan yetenekli bilim insanlarının gelmeyeceğini düşünmekteyim.”

Orhan Bursalı

*Bu yazı, 10 Ocak 2019 tarihli Cumhuriyet Gazetesi, Bilim ve Siyaset köşesinde yayınlanmıştır.


Orhan Bursalı