Kara tren turizmi diye bir şey

Edip Emil Öymen
Kara tren turizmi diye bir şey

İngiltere’de Vintage adlı tren şirketi, kömürlü lokomotif, yenilenmiş “eski” vagonlar kullanarak ana hatta tarifeli sefer yapma izni aldı. Bize “Eee?” dedirten cümlenin “orada” anlamı var: Çünkü treni icat eden, halen kara tren meraklısı bu ülkede zaten “yan hat” nostaljik tren seferleri yıllardır faal. Tarih konulu filmlerdeki kara tren görüntüleri, halen turistik amaçlı işletilen bu yan hatlarda gayet rağbet görüyor. Ana hatlarda ise kömürlü lokomotif devri İngiltere’de 1966’dan beri bitmiş, yerini dizele, elektrikli trene bırakmıştı. Ne var ki turizmde niş pazar, eskiye özlem (vintage, nostalji), lüks ayrıcalık her devirde varlıklı müşterisini hep bulmuştur. Ve işte, şimdi hızlı trenlerin hatlarını bir kara tren şirketi paylaşacak. Şu farkla: Bu trende seyahat, A’dan B’ye gitmek için değil, eski tarz seyahati deneyimlemek amacıyla zevk için, yüksek ücretle yapılacak. Tıpkı Orient Ekspres gibi.

Orient Ekspres neydi?

1883 – 1977 döneminde Paris – İstanbul arasında işleyen Orient Ekspres, zamanla uçakla rekabet edemez hale gelince yok oldu. Buna rağmen, markasını kullanan başka nostaljik tren seferleri İstanbul’a (aslında Halkalı’ya) yılda bir kere ulaşmaya devam ediyor. Ama bunun, “gerçek” Orient Ekspres’le ilgisi yok. Çünkü yolcular, o efsane trenin son istasyonunu göremiyorlar: Sirkeci kapalı... İstanbul, Avrupa’nın doğu ucunda, mutlaka varılması gereken bir son durak olarak hâlâ belleklerde. Avrupa’da her çeşit tren vızır vızır dağ, tepe, göl, deniz dinlemeden kasabalara, köylere, şehirlere ulaştığı halde İstanbul’a gelemez oldu. Turizm geliri için her çareyi arayan turizmcilerimiz, cüzdanı geniş, zevki ince, merakı engin, çevresi etkili bu nostaljik tren meraklılarını unuttular. Avrupa’da, trenle ulaşılamayan tek büyük şehrin İstanbul olduğunu da...


Wagons-Lits’den Vagon-Li’ye

1830’da Manchester-Liverpool arasında ilk ticari tren hattının açılmasından 40 yıl sonra demiryolu (yabancı sermaye yatırımıyla) İstanbul’a 27 Temmuz 1872’de ulaştı. Ama hattın Avrupa bağlantısı yoktu. Bu arada, Belçikalı Georges Nagelmackers, 1872’de Avrupa’da gece yolculuğu için “yataklı vagon” inovasyonunu başardı. Kurduğu Vagon-Li (şirket adı fazlaca uzun, ama kısaca Wagons-Lits) şirketinin trenleri, uçağın, otomobilin olmadığı o dönemde Avrupa şehirlerine gece seferleri yaptı. Paris - İstanbul arasında Orient Ekpres, işte bu şirketin ürünü: 5 Haziran 1883’te ilk “yürüyen saray otel” Paris’ten hareket etti. Ama İstanbul’a doğrudan gidemediği için, Bulgaristan’da Varna’ya. Yolcular oradan vapurla İstanbul’a taşındılar.

Paris’ten aktarmasız İstanbul

1889’da İstanbul, Avrupa’ya bağlanınca, 1 Haziran’da Paris’ten aktarmasız İstanbul seferi başladı. 67 saat 35 dakikalık lüks bir yolculuk. Zamanla Vagon-Li, İstanbul – Ankara arasında da işler oldu. Ama tren, uçağa yenik düşmeye başladıktan sonra 20 Mayıs 1977’de Paris’ten son tren İstanbul’a uğurlandı. Orient Ekspres adını kullanan başka tren seferleri Avrupa’da çoğalırken, İstanbul yolu öksüz kaldı. Trenin isim hakkı Fransız Demiryolları’nın. Halen Londra - Venedik (ve yılda tek bir gün Paris - İstanbul) seferi yapan Simplon Orient Express, bu ismi izinle kullanıyor. Tren, geçen ay Halkalı’ya kadar geldi, döndü. Yolcular, İstanbul’a otobüsle götürüldü.

Saatte 120 km hız

Küresel turizmde kara/nostaljik tren seyahati üst-lüks kategoride bir niş pazar. Bu trenlerde hız değil yavaşlık esas. İngiltere’de buharlı trenlerin hız sınırı saatte 120 kilometre, hızlı trenlerin 200. Kara tren Vintage, Shakespeare’in şehri Stratford’dan Birmingham’a 50 km hatta çalışmaya başlayacak. Sonra Londra dahil başka hatlara da geçecek. Vintage, AB destekli bir UNESCO girişimiyle eş zamanlı piyasaya çıkıyor: National Geographic ortaklığında planlanan Avrupa Kültür Mirası Programı’nda 19 ülkede 34 adrese sürdürülebilir, çevreye saygılı turizm programı 15 Eylül’de ilan edildi. UNESCO, buralara uçakla, arabayla değil, toplu taşımla ulaşmak, konaklamak, dolaşmak için herkese uygun tur rehberi hazırladı. Türkiye, AB üyesi değil, listede yok. 

Edip Emil Öymen 

*Bu yazı 12.10.2018 tarihli Dünya gazetesinde yayınlandı.

Edip Emil Öymen