Türkiye, teknoloji, savaş, günlük yaşam

Ali Akurgal
Türkiye, teknoloji, savaş, günlük yaşam

Savaş, insanın, yaşamı pahasına giriştiği bir eylem. Savaşı yönetenler, savaşanlara, başka yol kalmadığında “git öl” anlamına gelecek emirler verebiliyorlar. Mustafa Kemal’in Çanakkale savaşında “size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum” dediği gibi.

Askerlik görevimi yaparken, komutanım bize şu açıklamayı yapmıştı: askerlik, ölmeden öldürme sanatıdır. Kuşkusuz, benim gibi esasta barışçıl olan insanlar, askeri başarıların da başta caydırıcılık olmak üzere ölmeden ve öldürmeden elde edilmesinden yanadırlar. Cerablus’ta olduğu gibi. İşte burada teknoloji işin içine giriyor.

Savaş teknolojiniz ne kadar ileriyse, caydırıcılığınız da o kadar etkin oluyor. Teknoloji çok çok gerideyse, bu sefer beyin yıkama, inandırma yöntemleriyle “canlı bomba” tekniklerine kadar geri geri gidilebiliyor. Türkiye savaş gücü açısından teknolojisi yabana atılacak ülkelerden değil. Üstelik, ihtiyaç duyduğu teknolojinin bir kısmını da yerli olarak, son yıllarda da milli olarak geliştirebiliyor. Balyoz davası ile sarsılan savaş gemisi modernizasyonu ve yeni gemi yapımı işleri tekrar eski ivmesine doğru yükselmekte.


İnsansız hava gücü

Savunma sanayii ve uzay sanayii alanlarında “sıradan” teknolojiler ile pek bir başarı elde etmek mümkün olmadığından, yeni ve ileri teknolojiler geliştirmek gerekiyor. Bu durum, ileri teknolojiler peşinde koşan insanları, ister istemez uzay, ya da ülkemizde uzay henüz dar bir alanda olduğu için, savunma sanayiine itmekte. Sanmayın ki bu insanlar öldürmekten haz duyuyorlar. Onlar teknoloji geliştirmenin peşindeler.

Türkiye, kendi insansız hava araçlarını (İHA) uzun süredir yerli ve milli olarak, üstelik özel sektör eliyle üretebilmekte. Başta gözlem için kullanılan bu İHA’lar artık vurucu güç olarak da kullanılabiliyor. Elbette, terör olmasaydı; teknolojik ilerlemeyi İHA, ya da gemi modernizasyonu alanında değil de örneğin tıp alanında elde etseydik daha iyi idi ama, ne yazık ki, İskandinavya’da değil orta doğuda yer alıyoruz.

Bu ileri teknoloji ürünleri, TSK’nın başka silahlı kuvvetlere verilmesinde sakınca görmediği azaltılmış yeteneklerle ihraç etmeye başlarsak, teknolojiye yaptığımız yatırımdan katmerli yarar elde edeceğiz.

Yerli ürünlere destek

Savunma sanayiinde koşulların bizi yönlendirdiği yerli ve milli ürünler geliştirme ve kullanma alışkanlığına, ne yazık ki günlük yaşamda “boş verdik”. Akıllı cep telefonu seçerken, dünyada en pahalı ve elbette ithal ürünleri önde tutmamız, Türkiye’nin dış ticaret açığını artırmakta.

Hükümetin, taksit sayısında yerli tasarım ve üretim telefonlarda gevşek davranma kararını, yerli akıllı telefonların pazardaki payını artıracağı için memnuniyetle karşılamak gerek. Çeşitli uluslararası taahhütlerle başka şekilde sağlanamayan kayırmaya güzel bir yol bulmuşlar. Başta otomotiv, diğer teknolojik alanlara da benzer uygulamaların getirilmesi yerinde olur.

Ama kuşkusuz, en önde gelen yerli malı kayırma, devletin kendi ihtiyacı için yapacağı alımlarda yerli ve milli ürünleri tercih etmesi olurdu. Pek çok alanda insanımız çok yetenekli. Bunu belki de, geçenlerde dergi kapağında gördüğünüz genetik çeşitlilik rekorumuza borçluyuz.

Resmi açıklamalara göre, 15 Temmuz kalkışmasını yapanların aralarında yazışırken kullandıkları güvenlik yazılımı, bu ülke insanı tarafından yapılmış. Kötü niyetli tarafta hizmete sunulmuş olmasına karşılık, bu yazışmalardan kimse bir şey sez(e)mediğine göre oldukça da başarılı.

Kim bilir, aramalarda bulunan o “bir dolarlık banknot”ların seri numaralarını kişisel şifrenin parçası olarak kullanmışlardır. Şifrenin güçlülüğü buradan kaynaklanıyordur. “Kalkışma” yerli ve milli gizlilik kullanırken, bizim devlet içi yazışmamız, ağırlıklı olarak yabancı güvenlik yazılımlarına emanet!. Devlet bilgisayarlarının programları da ticari ve yabancı.

Şimdi bunlardan çok daha kuvvetli bir güvenlik yazılımını ve diğer programları devlet için yerli ve milli olarak ısmarlama vakti olabilir; elbette, gerekli temizlik yapıldıktan sonra!

Ali Akurgal

Ali Akurgal