Yalanın ilacı yapay zekâ

Edip Emil Öymen
Yalanın ilacı yapay zekâ

Washington’da Kongre Binası’na giden geniş Pennsylvania Avenue’de 2008 yapımı binasında Basın Müzesi (Newseum). Binanın caddeye bakan duvarında 17 Eylül 1787 tarihli Amerikan Anayasası’nın “Basın özgürdür” diyen, 1791’de Anayasa’ya Birinci Ek Madde olarak eklenen şu cümle yazılı çatıdan aşağıya doğru:

“Kongre, bir dinin kurumsallaşması ile ilgili, veya özgür ifadeden yararlanılmasını yasaklayan; veya ifade, veya basın özgürlüğünü; veya kişilerin barışçı biçimde toplanma, veya hükümete, şikayetlerine çözüm bulunması için dilekçe verme hakkını kısıtlayan hiç bir yasa yapamaz.”

1791: Osmanlı’da gazete yokken, tahtta Üçüncü Selim varken, Amerikalılar basın özgürlüğünü anayasaya koymuşlar.


Trump’ı eleştirme özgürlüğü

New York Times (NYT), Trump’ın, başkanlık kampanyası sırasında söylediği yalanları “saymayıp”, 21 Ocak 2017’de başkanlık görevine başladıktan sonra söylediği “resmi” yalanları liste halinde yayınlamıştı. Trump yandaşları gazeteye itiraz postaları göndermişler: “Bütün başkanlar yalan söyler, ne var bunda?” NYT, bu itirazlara yeni cevabını bir grafikle verdi. Yere yatay gibi giden çizgide Obama’nın 7 yıl boyunca söylediği 18 “yalan” işaretli. Göğe doğru ok gibi yükselen bir başka çizgide ise Trump’ın 11 Kasıma kadar, sadece 10 ayda söylediği 103 yalanın roket hızı görülüyor. Bu, bir göz boyamaca veya partizanlık değil: Gerçek veriye dayalı gazetecilik. (14.12.17)

30 Ocak’ta ne olacak?

Trump, 30 Ocak Salı günü Temsilciler Meclisi ve Senato’nun ortak oturumunda ilk kez Ulusa Sesleniş (Birliğin Durumu-State of the Union) konuşması yapacak. Başkan seçildikten sonra Şubat’ta ortak oturumda konuşmuştu, ama o, Ulusa Sesleniş değildi. Şimdi, Trump’ın “durduğu yerde yalan söyleme” alışkanlığını, umursamazlığını, aldırmazlığını özgür medya delik deşik etmeye hazırlanıyor.

Trump’ın konuşması sadece ABD’de değil, CNN ve diğer küresel tv ve sosyal medya kanallarıyla dünyaya canlı yayınlanacak kadar önemli olacak. Duke/Kuzey Carolina Üniversitesi sosyal siyaset hocası Bill Adair, canlı yayında Trump’ın “kıtırlarını” o an, ekranın altındaki bantta “yalan!” diye işaretleyen bir sistemi 30 Ocak’a yetiştirmeye çalışıyor. Prof. Adair, siyasetçilerin beyanlarını araştırıp, yalanlarını kamuoyuna açıklayan, bu nedenle Pulitzer Ödülü kazanan PolitiFact adlı sitenin kurucusu. Trump’ın Ulusa Sesleniş’ini anında denetlemek amacıyla, aralarında Facebook Gazetecilik Projesi de olan üç stk’dan 1.2 milyon dolar bağış alarak “otomatik yalan tarayan” bu sistemde yapay zekâ baş rolde. Ama, 30’unda işe yarayacak mı göreceğiz.

Yalancının mumu yapay zekâya kadar

ABD’de 2016 başkanlık kampanyasıyla birlikte, “alternatif gerçek” yani yalancılık, sahtecilik sanki normal bir şeymiş gibi gündelik yaşama girdi. Liberal tutumuyla tanınan New Yorker dergisinde yayınlanan karikatür: Yarışma programının adı “Gerçekler Önemsizdir.” Yarışma yöneticisi, bir yarışmacıya şöyle diyor: “Sizin cevabınız doğru, ama öbürü, yanlış cevabını bağırarak verdi, puanı da o alıyor haliyle...”

Yalanın gerçek diye yutturulduğu, yalanın yalanlanmadığı, yalanın doğru sanıldığı distopik bir düzene ABD’de anayasa koruması sayesinde önlem almaya başlayanlar artıyor.

Kendilerine, Teknoloji’yle Doğrulama anlamına Tech & Check diyen yenilikçi bir platform adım adım oluşuyor:

Yazılım, yalanı yer mi?

*Texas/Arlington Üniversitesi, bir metindeki iddiaların doğruluğunu anlayacak bir yazılımı Amerikan TÜBİTAK’ı Ulusal Bilim Vakfı (NSF) desteğiyle geliştirdi (ClaimBuster).

*İnternet Arşivi adlı kurum, siyasetçilerin beyanlarını inceleyecek bir yapay zekâ sistemi üzerinde çalışıyor.

*Gerçeğin Gözlüğü (Truth Goggles) uygulaması, internette yalancılığı işaretliyor.

*California Politeknik Eyalet Üniversitesi (Cal Poly) Eyalet Meclisi’nde, 38 milyon vatandaşı ilgilendiren oturumları internetten izlenecek bir sisteme dönüştürdü. Böylece halk, onun adına yapılan tartışmaları izleyebiliyor. Görüşmeler, yapay zekâyla otomatik olarak yazıya dökülüyor: Beyanlar yanlış-doğru boyutunda hemen kontrol ediliyor.

Edip Emil Öymen

*Bu yazı 12.01.2018 tarihli Dünya gazetesinde yayınlandı.


Edip Emil Öymen