Yaratıcılık ve geliştirme faaliyetlerinde “sorumluluk” öğretilebilir mi?

Müfit Akyos
Yaratıcılık ve geliştirme faaliyetlerinde “sorumluluk” öğretilebilir mi?

Geliştirilen her teknoloji aynı zamanda politika da (güç olarak da okunabilir) içerir. Örneğin, kitlesel üretim sistemi, nano-teknoloji, otomobil, radyo-T.V., cep telefonu, insansız hava araçları gibi sistem ve ürünlerin içerdiği teknolojilerin çevreden sağlığa, iletişimden ulaşıma, eğitimden yoksulluğa yaşamımızın her alanına olumlu ya da olumsuz etkileri olabilir.

Kısacası teknolojik gelişme sürdükçe teknolojinin yaşamımızda giremeyeceği hiçbir alan yoktur. Ulusal ve uluslararası standartlar, yasalar ve kullanım düzenlemeleri ile etik değerler, insan hakları, bireysel haklar gibi etkilerle teknolojinin zararları engellenmeye ya da en aza indirilmeye çalışılıyor. Ancak “ulusal zaferler”, dev çıkarlar söz konusu olduğunda bin bir yalanla teknolojiler en zararlı yönleriyle göz kırpmadan kullanılabiliyor. Yakın tarihin atom bombaları, Irak ve Suriye savaşları bunun en kanlı kanıtları. Yani insanlık kendi koyduğu kuralları güç ve çıkar uğruna kolayca bozabiliyor.

1980-90’larda bilim ve teknoloji çevrelerinde biyoloji, genetik ve üreme teknikleri etrafında oluşan biyoetik ve bunu izleyen nanoteknolojilerin günlük yaşamda kullanılabilirliği tartışmaları günümüzde de “sorumluluğun” bilim insanları ile dışlarındaki dünya arasında hâlâ tartışma konusu olduğunu göstermektedir. Bilim insanları araştırmalarının sonuçlarının etik ikilemleri ile ve bilimin yönetişimindeki sorumluluklarıyla daha çok yüzleşmek durumunda kalmaktadırlar.


Bu bağlamda Dr. René von Schomberggünümüzün baskın varsayımına karşın yeniliğin doğrudan iyilik içermediği ve toplumsal bir sonuç oluşturmadığı” düşüncesinden hareketle “Sorumlu Araştırma ve Yenilik (SAİ) - Responsible Research and Innovation (RRI)” kavramını geliştirmiştir. SAİ, “bilimsel ve teknolojik gelişmelerin toplumla uygun bir bileşim oluşturmasını sağlamak için toplumsal aktörlerin ve yenilikçilerin etik kabuller, sürdürülebilirlik ve yenilik süreçlerinin ve pazarlanabilir ürünlerin toplumsal gerekliliği bakış açısıyla karşılıklı olarak sorumlu oldukları şeffaf ve etkileşimli bir süreç” olarak tanımlanmaktadır.

Bu kavramdan hareket ederek çocuklarımıza eğitimin ilk aşamalarından başlayarak yaratıcılık ve geliştirme faaliyetlerinde “sorumluluğu” esas almaları öğretilebilir mi? Yenilik bağlamında ele alındığında, kavram geliştirmeden başlamak üzere “teknoloji değerlendirme matrisi” ölçütleri arasına yalnızca pazar başarısını esas alan ölçütlerin yanı sıra “sorumluluk” kavramını esas alan ölçütlerin de konulması durumunda toplumsal yararın öne çıkacağı açıktır.

Toplum ile köprü oluşturmak

7. ÇP kapsamında sürmekte olan IRRESISTIBLE Projesi’nde (http://www.irresistible-project.eu/index.php/tr/) gençlerde toplum ve araştırma arasındaki ilişki konusunda farkındalığın arttırılması amacıyla farklı başlıklarda öğretim programları hazırlanmaktadır. Sorgulamaya dayalı fen eğitimi yöntemi ile güncel bilimsel araştırma konularını SAİ çerçevesinde, örgün (okul) ve yaygın (bilim merkezi, müze, şenlik vb.) eğitime dahil ederek bilim ve toplum arasında bir köprü kurmak amacıyla yola çıkan projeye 10 ülkeden 14 ortak, üniversiteleri, eğitim ve bilim enstitüleri ve bilim merkezleri ile katılıyor. Projede Türkiye’den Boğaziçi Üniversitesi ve İTÜ Bilim Merkezi yer alıyor.

Proje kapsamında Nanoteknoloji Uygulamalarında ‘Sorumlu Araştırma ve İnovasyon’ Sergisi; 16 okul, 156 öğrenci ve 65 etkileşimli ürünle 1 ve 2 Nisan 2016 tarihlerinde İTÜ Bilim Merkezinde gerçekleştirildi.

Sorgulamadan uzak eğitim sistemimize etki etmesine ne kadar izin verilir bilinmez ama çocuklarımızın çağdaş laik bir eğitim içinde bütün yaratıcılıklarını ortaya çıkartacakları bir iklimin oluşturulması ve “sorumluluk” kavramını esas alan toplumsal boyutlu bilim ve yenilik projelerini hayata geçirecekleri bir eğitim sistemini ivedilikle oluşturmak gerekiyor.

(Meraklısına: Von Schomberg, Rene ( 2013). "A vision of responsible innovation”)

Müfit Akyos

Müfit Akyos