“HBT, umutsuzluk ve çaresizlik ortamında elle tutulur gerçek bir çözüm önerisi”

Editör ne diyor?

“Ne mutlu ki CBT’nin yerine HBT geldi! Her cuma itinayla dergimize sahip çıkıyoruz! Ve gurur duyuyoruz! Size her hafta giriş yazınızda bahsettiğiniz motivasyon ve ivmeyi onaylar ufak bir anekdot anlatmak için yazıyorum.

İlk haftalardaki karışıklıktan sonra, simdi her cuma bana en yakın Kabataş vapur iskelesi karşısındaki bayiden dergimi alıyorum. Geçenlerde bir sefer, dergi kolumun altında merdivenlerden alt geçide inerken, ters yönde çalışan yürüyen merdivende çıkmakta olan bir beyefendinin de elinde dergi olduğunu gördüm. Bir anlık gülümsemeyle kafamı kaldırdığımda onun da bana baktığını fark ettim. Dergiyi gösterir bir bakış yaptı ve ağırbaşlılıkla selam verdi.

Çok ilginç, umut ve huzur verici bir duyguydu. Heyecanınızın ve çabalarınızın boşa gitmediğinden emin olun lütfen! 


Bu acayip memleketin umutsuzluk ve çaresizlik yayan gidişatına karşı yürekten inandığım ve çıkış yolu olduğuna emin olduğum, elle tutulur gerçek bir çözüm önerisi, somut bir çıkış noktası, Herkese Bilim Teknoloji!

Dergi bence eskisinden çok daha düzenli ve doyurucu. Kendi adıma çok memnunum; her işte bir hayır vardır. Belki de böyle olması çok daha iyi oldu.

Yaygınlaştırılması ve daha fazla insana ulaştırılması için çevreye bahsetmek dışında nasıl destek olabiliriz? Aynı soruyu soranlar için düşündüğünüz öneriler varsa paylaşır mısınız?

Sevgiler, Burçak Pekin

***

Mimar Burçak Pekin’in düşünceleri tam da bu dergiyi neden ürettiğimizi anlatıyor. Sağ olsun. Benzer düşüncelerle hareket ediyoruz. HBT yeni bir Türkiye’nin nüvesini oluşturuyor. Bu çekirdeği büyütebildiğimiz sürece, gerçekten de düşlediğimiz ülke büyüyor olacak.

Biz bu sayımızla ilgili bir kaç ipucu verelim:

"Çanlar, ziller, düdükler kimler için çalıyor"

Doğan Kuban, "Dünyada çatışan iki büyük gerçek var, bilim ve teknoloji üzerinde kurulu çağdaş dünya ve Budizm ile monoteist dinler üçlüsünün çağdaş yaşama çoktan bağlanmış pasif direnci" diyor, "Çağın dışında kalmak olanaksızdır" başlıklı yazısında.

Bozkurt Güvenç hoca, "Çanlar, ziller, düdükler kimler için çalıyor" diye sorarken, saat ve gürültü metaforlarından hareketle kent kültüründe geziniyor.

Mobbing’i bir şiddete türü olarak inceleyen ve yol açtığı sağlık ve psikolojik hasarları inceleyen Derya Deniz’in yazısını şiddetle öneririz. Sağlık sayfamızda yazın neden ve hangi alerjik hastalıkların arttığını, Elif Altuğ yazdı. Önceki sayılarımızda okuduğunuz "kanser hastası oğlunu öldüren baba" üzerine ikinci bir yazı var tartışmada; bu bağlamda Berrin Atakan "cinayet, ötenazi ve ötesi"ni sorguluyor.

Meraklısına, kadınların inanç sahibi olmaya neden daha eğilimli olduğunu inceleyen yazısını önereceğiz.

Ama iki yeni köşede kısa dizilere başladık. Biri "iyi uykular" başlığı ile uyku meseleleri, ikincisi ise, yok oluşlar gerçekten yok oluş mu sorusuna çeşitli açılardan yanıt vermeyi deniyor.

Hastalıklara "kefir"

Kendi biyolojik yapımıza ilişkin 10 şey de, gözlerimizi bedenimize çevirecek. Tabii kefir "içkisi" ile hastalıklara çare konusu da var, Filiz Yarımcan Sağlam’dan…

Müfit Akyos bu kez BT konusunda kendimizi sorguluyor. Tanol Türkoğlu yaşadığımız darbe konusuna girmeden duramamış. Ama bu süreçte iletişimin nasıl işlediğini araştırıyor. Mustafa Çetiner’in Akademiyanın bilimsel araştırmada yerini sorgulayan 4.cü önemli yazısını sürdürürken, h-faktörü üzerine iki eleştirel yazıyı sunuyoruz: Mahmut Hortaçsu "ciddi sorunlar" görürken,  Sebahattin Yurdakul "Nobel hayali ve gerçekler" yazısında, "doğrucu Davut" rolünde. “Türkiye’nin turizm sektörü performansının analitik olarak” değerlendirilmesini, İbrahim Birkan yapıyor.

Daha pek çok şey…

Biz severek çalıştık, sizin de severek okumanızı, okutmanızı, salık vermenizi bekliyoruz...

Gelecek Cuma'ya kadar sevgiyle kalın.