Bir hayvan türünün soyu tükendiğinde ne oluyor?

Öne Çıkanlar Yaşam Bilimleri
Bir hayvan türünün soyu tükendiğinde ne oluyor?

Ekosistemler son derece karmaşıktır. Tek bir hayvan türünün dahi yok olması çok çeşitli sonuçlar doğurabiliyor. Bu sonuç yapay zeka yardımıyla alındı. Fakat araştırmacılar bu tür gelişmelerin geri döndürülebilir olduğunu da açıklıyorlar.

Bir hayvan türünün yok oluşu tüm ekosistem üzerinde zincirleme biri etki yapıyor. Bir bilgisayar modeli yardımıyla araştırmacılar, son 130.000 yılda karada yaşayan memelilerin beslenme ağı bağlantılarının yarısından fazlasının, türlerin tükenişi veya yayılım alanlarının küçülmesi yüzünden yok olduğunu buldular. ‘İnsanların ortaya çıkması ve yayılmaları, belli bölgelerdeki beslenme ağlarındaki çeşitliliğin azalmasına yol açmış ‘ diyor Evan Fricke, Science dergisinde.

Memelilerin azalışı her ne kadar çok belgelenmiş olsa da, biyolojik çeşitlilikteki azalmanın dünya genelindeki ağları ne şekilde etkilediği tam olarak bilinmiyordu. Beslenme ağı, bir coğrafi bölgedeki yırtıcı hayvanlar ve onların avları arasındaki bağlantılardır. Örneğin, bir hayvan türünün yalnızca bir veya birkaç düşmanı olduğu ya da bir yırtıcı hayvanın sadece bir av hayvanı üzerinde “uzmanlaşmış” olduğu basit sistemler vardır. Ancak örneğin bir yırtıcı hayvanın beslenme listesinde çok sayıda tür varsa o ağ karmaşık sayılıyor. Bu tür bir yırtıcı hayvanın soyu tükendiğinde, aynı zamanda çok sayıda bağlantı yok oluyor ve ağ basitleşiyor, dolayısıyla da istikrarsızlaşıyor. Hem geçmişte hem de günümüzde bu tür çok bağlantısı olan türler ölmüş.


Bir türün tükenmesi sonucunda zincirleme sonuçların ortaya çıkışı için bilinen bir örnek, deniz samurunun aşırı avlanmasıdır. Bu yırtıcı hayvanlar Alaska’nın sahil kesimine yakın bölgelerde yaşıyorlar ve beslenme zincirinin en üst seviyesinde yer alıyorlar. Neredeyse soyu tükenecek kadar avlandığında, denizkestanesi yiyen deniz samuru hemen hemen hiç kalmamıştı. Böylece denizkestaneleri hızla yayılarak, daha öncesinden çok daha fazla yosun yemeye başlamışlardı. Oysa deniz yosunu bazı türlerin yaşam alanı olduğu gibi birçok balığın da kuluçka alanıdır. Ayrıca deniz yosunu iklime zarar veren büyük miktarda CO2’yi soğurur ve kıyıları fırtınadan korur.

Geçmişte yine insan kaynaklı benzer vakalar yaşanmıştı. Afrika’da çok sayıda aslan ve çita öldürüldüğü için Habeş maymunları çoğalıp, yayılmış ve insanlarla daha fazla temas kurmaya başlamışlar. Ve bunun sonucunda da insanlara daha fazla parazit bulaşmış. Kıyıya yakın bir yerde köpekbalıklarının çok fazla avlanması yüzünden vatozlar çoğalmış ve bu durum da midye popülasyonunun azalmasına yol açmıştı. Hindistan’daki akbaba popülasyonları, sığırlarda kullanılan zehirli ağrı kesici diklofenak nedeniyle yüzde 90 veya daha fazla azaldığında, geride bırakılan kadavralar nedeniyle vahşi köpekler çoğalmış ve insanlara daha fazla kuduz bulaşmasına neden olmuştu. Bilim insanlarının sonuçları, sadece tür kaybının ekosistemlerin uzun vadeli hayatta kalması ve işleyişi üzerindeki etkilerinin altını çizmekle kalmayıp, aynı zamanda olumsuz gelişmeleri geri dönüştürme olasılığını da gösteriyor.

Besin ağındaki hesaplanan düşüşlerin yaklaşık olarak yarısı türlerin yok olmasından kaynaklansa da, diğerleri mevcut türlerin yaşam alanlarının küçülmesiyle alakalıdır. Bu türlerin özgün habitatları boyunca yeniden tanıtılması, daha karmaşık besin ağlarını onarmak için büyük bir potansiyele sahiptir diyen araştırmacıların bilgileri, genelde uzun yıllar devam eden gözlemlere, mide içeriği analizlerine ve dünya genelindeki beslenme ağlarındaki karmaşık yapıların açıklanmasına dayanıyor.

Araştırmacılar bunun için soyu tükenmiş ve var olan memelilerin coğrafi alanlarını ve avcı-av etkileşimlerinin küresel bir veri tabanını oluşturdular. Buna dayanarak da Geç Pleistosen’den bu yana karasal memelilerin küresel besin ağlarındaki değişikliklerini modellemek için bir makine eğitimi yaklaşımı kullandılar. O zamandan beri kara memeli türlerinin sadece yüzde 6’sı yok olmasına rağmen, küresel gıda ağı bağlantılarının yarısından fazlası kaybolmuş. Araştırmacıların çalışması, nelerin kaybolduğu ve nesli tehdit altında olan türlerin soyu tükenirken nelerin kaybedileceğini ölçmek için yeni araçlar sunuyor. Örneğin yerleşim projeleri sonucunda ortaya çıkabilecek ekolojik karmaşıklığı da görmek mümkün.

Nilgün Özbaşaran Dede

Kaynak