Bilim tabanlı eğitim

Ali Akurgal Y
Bilim tabanlı eğitim

Biz aptal, aklı çalışmayan değil hâlâ kafasının içerisi öğretilmişten şüphe etmeyen algoritmalarla dolu insanlarız.

Okullar açıldı. Türk kimliği taşıyanların yabancı okullarda okumasına izin yok. Onlar mecburen “Türkümsü” okullarda okuyacaklar. Hayırlı olsun. Kim bilir, belki bir kısım veliler çocuklarını vatandaşlıktan çıkartır, gavur yaparlar; yabancı müfredâta ulaşmak için öyle gerekiyorsa öyle yapılır. İmam Hatip’lere gidenler nasıl dinden soğuyorlarsa, şimdi de, yabancı okullara gidebilmek için vatandaşlıktan çıkmak modası başlar. Böylece Türkiye’de Türklerin sayısı azalır. Belki de bizi yönetenlerin hedefi budur. Bilen var mı?

Eğitim - öğretim


Eğitmek ile öğretmek arasında derin fark var. Eğitmek, eğip büküp gençleri / çocukları belli bir kalıba sokmak anlamına geliyor. Belki kalıp demesek de yabancı dilden dilimize girmiş olan “form” desek daha açıklayıcı olur. Öğretmek ise, belli kalıplara girmiş olan öğrencilere, o kalıplara uygun bilgiler vermek, o bilgileri kullanmalarını öğretmek anlamına.

Ankara’da Kızılay’da bir park vardı. Yıkmadılarsa hâlâ orada duruyor olmalı. Ankara’nın o ilk parkında 2 güçlü heykelin altında Atatürk’ün bir sözü yazılıdır: “Türk; Öğün, Çalış, Güven” (1930). Buradaki “öğün”, her Türk’ün ilk yapması gereken şey olan “öğrenmek”tir.

Sözün özü, her Türk önce öğrenecek, sonra çalışacak ve yaptığına da güvenecektir. “Öğün” sözünü “iftihar et” anlamına gelmediğini, bizi ilkokuldayken bu parka götüren öğretmenlerimiz anlatmışlardı (1957). “Öğün”, öğretmen / öğrenim ile aynı kökten gelir. Zâten öyle sıralanınca söz bir anlam taşıyor. Günümüz yöneticileri bunu nasıl yorumlarlar merak ederim. Bir kutsal kitaptan alınma değil. Elbette, yeni müfredatı hazırlayanlar bunu kavrayamayacak olurlarsa onları “eğitim” çemberinden “öğrenim” çemberine geçmeye çağırmak en doğrusu olur. Liselerden integral almayı bile gereksiz görüp kaldıranlar bu çağrıya kulak verirler mi bilemem.

Üniversiteler

Gençlik arkadaşım Selim, lise aşamasına geldiğinde meslek lisesine girmişti. Babama “beni de meslek lisesine ver” diye rica ettiğimde kabul etmemişti. Lise ya da meslek okulu sonrasında uzmanlaşmak isteyenlerin artık eğitimleri tamamlanmış, öğrenim kanalları açılmış olmalı ki bilgi kabulüne başlasınlar. Üniversiteler, her öğrendiğini sorgulamak, geçerliliğini tartmak, karşı tezleri de dikkate almak yeri. Öğrenim böyle oluyor. Sorgulamazsanız ise ezber oluyor. Bizde üniversitelerde de sorgusuz öğrenim ağırlık kazanıyor.

Öğretmen ile öğrencinin arasında yaş farkı olması gerekmiyor. Öğretmenin öğretmesini bilmesi yeterli. Bana mesleğimi öğreten üniversite hocam benden ancak 5-6 yaş büyüktü. Bana öyle bir tez konusu vermişti ki, onunla mesleğimi 20 sene sürdürdüm. Ama rahmetli Hakkı hoca o konuyu bana vermeden önce beni esaslı incelemiş o işi yapıp yapamayacağımı görmüştü. Bana verdiği konu o kadar yeni idi ki tezimi tamamladığımda referans olarak verebildiğim 3 yayın vardı.

Öğreneceğiz de nasıl?

Şimdi öğrenme vakti. Eğitimi tamamlamış, formasyonu almış, bilgi dolduracak kanalları açmış olmalıyız ki, ezber değil, öğrenme olsun. Ezber olursa yeni bir şey tasarlayamaz, ancak tasdik edersiniz.

İnanışın temellerine dayalı öğrenim, İngilizce deyimi ile topal ördek. Çünkü burada sorgulamak yok, yasak, günaha girersiniz sorgularsanız. Bu nedenle içerisinde dayanak olarak serpiştirilmiş inanış temelli unsurlar olan bilgiler yerini bulamıyor, kök salamıyor, yaşayıp / gelişip mahsul veremiyor. Gene de siz bilirsiniz. Topal ördek mühendislikten mi diploma almak istersiniz, yoksa bilimsel bilgileri kuramsal olarak işleyip keşfedilmemiş sonuçlara ulaşmayı mı?

Bilim insanları, inanışın henüz açıklayamadığı hususları inceleyen, bunlara oluş tarzı tanımlayan kişiler. Türkiye’den mühendislik dalında çok az sayıda Nobel kazanan insan çıkmaması sizi yanıltmasın. Biz aptal, aklı çalışmayan değil hâlâ kafasının içerisi öğretilmişten şüphe etmeyen algoritmalarla dolu insanlarız.

Ali Akurgal

Ali Akurgal