Üniversite niye okunur? Toplumun geneli ile akademisyenler arasında genelde bu konuda görüş birliği yoktur. Toplumun geneli, üniversitenin bir meslek edinmek için okunduğunu düşünür: Mühendislik okur mühendis olursun, tıp okur doktor olursun, hukuk okur avukat, savcı, hakim olursun. Beklenti, mesleği icra ederken ihtiyaç olan her şeyin de üniversitede öğretileceğidir.
Oysa pek de öyle olmaz: Üniversitede, temel ve sosyal bilimler ve uygulamalı branşların terminolojisi, bilgi üretme biçimleri üzerinde durulur. Amaç, bilgiye nasıl erişileceği, bilginin nasıl uygulanacağı, değiştirileceği ve üretileceğini öğretmektir. Bu nedenle, üniversite mezunları, ilk işlerine başladıklarında sudan çıkmış balık gibidir. Bir üretim tesisinde işe başlayan mühendis, iş hakkında hiçbir şey bilmez; oysa bir ustabaşı, işlerin tümüne hakimdir. O zaman üniversite okumaya ne gerek var? Dört senelik bir zaman kaybı.
Toplumdaki pek çok kişi böyle fikirlere sahip olabilir. Oysa sadece yakın çevreyi değil dünyayı anlamak, değişime uyum sağlamak, güncel bilgiyi bulup en doğru şekilde kullanmak, yenilik üretmek için üniversite eğitimi faydalıdır. Doğru kararlar, bir işin başarısı için en öncelikli faktördür. Üniversite mezununun doğru kararları vermek üzere bilgiyi kullanması beklenir.
Aradaki farkı anlamayan, üniversiteyi bir meslek okulu, alınan eğitimi de zaman kaybı olarak gören kişiler, üniversite diplomasını da “hamili kart yakınımdır” yerine geçen bir imtiyaz belgesi olarak görebilir. Onların zaten bilgiye, geniş bir dünya görüşüne, açık fikirlere, tartışıp uzlaşarak karar almaya saygısı yoktur. Patron ne derse o olur; aşağıdakiler de uygular.
Tasavvur ettikleri üniversitede de zaten böyle şeyler öğretilmez; kalıplaşmış bilgiler ezberlene ezberlene gerçek anlamlarını yitirerek tekrarlanır; dört sene sonunda da bir imtiyaz belgesi olarak gördükleri bir diploma öğ-rencinin eline verilir. O da bir imtiyaz belgesi olarak çok işe yaramaz; onun için işe girerken ancak “hamili kart” belgeleri ile birlikte kullanılabilir. Bu kafadaki kişilere göre, bir kartvizit nasıl yırtılıp atılıyorsa, diploma da yırtılıp atıldığında kişinin imtiyazı elinden alınabilir.
Diploma yırtıp atılamaz. Bir kartviziti yırtıp atar gibi, 31 sene önce alınmış bir üniversite diplomasını iptal edebilir misiniz? Bu soru bile abes; ama 41 senedir üniversitede çalışan, idarecilik yapmış bir kişi olarak cevap vereyim: Hayır, bunu yapamazsınız. Şu anda yapılmış olan şey geçmiş Anayasa Mahkemesi kararlarına, emsal oluşturan pek çok Yargıtay kararına göre hukuksuzdur; yapılış şekli usulsüzdür, bunun üniversite dışı unsurlar tarafından zorlanması da suçtur.
İşin hukuki yanı üzerine pek çok değerli hukukçu yazılar yazdı. Bilim Akademisi, bu konuda şu şekilde kısa bir açıklama yayınladı: “İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nün 35 yıl önce yatay geçiş ile üniversiteye girmiş ve başarılı bir öğrencilik dönemi sonunda diploma almış 28 kişinin diplomalarını iptal etmesini, kurumların sürekliliği ve Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin emsal kararlarında vurguladığı üzere, kişilerin kazanılmış haklarının korunması açısından yanlış buluyoruz. Öte yandan, iptal işlemi sürecinde gözlemlenen dış müdahaleler ve hukuk dışı zorlamalar üniversite özerkliğinin açık bir ihlalidir. Akademik özgürlük ve üniversite özerkliğinin tüm üniversiteler için önemini tekrar vurgulamak isteriz”.
Cumhurbaşkanı olmak için acaba üniversite diploması şart olmalı mıdır? Bir imtiyaz belgesi olarak görülen bu kâğıt parçası yerine, onun temsil ettiklerini sıralamak istiyorum: Ülkemi yönetecek kişinin doğru kararlar alabilmek için geniş bir dünya görüşü olan, değişik fikirlere, tartışıp istişare etmeye açık, değişime uyum sağlayabilen, bilgiye ve eğitimli insanlara saygılı, etrafını böyle insanlarla çevreleyen, etik değerlere sahip, insan hakları ve doğaya saygılı, güncel bilgiyi işleyerek sağlıklı kararlar alan bir kişi olmasını isterim.
Lale Akarun
Not: Bu yazı, HBT Dergi 468. sayıda yayımlanmıştır.