“Patatesin atası domates mi? Yapılan son araştırmalar, patatesin 9 milyon yıl önce antik bir domates türü ile yumrusuz bir patates benzeri bitkinin doğal olarak melezlenmesinden doğduğunu gösteriyor.”
Patatesler, dünya çapında milyonlarca insanın sofrasında baş köşede yer alsa da, kökenleri uzun süredir bilim insanları için bir sırdı. Ancak yeni bir genetik araştırma, patatesin kökenine dair ezber bozan bilgiler ortaya çıkardı: Patates, 9 milyon yıl önce antik bir domates türüyle, yumrusu (yani patates kısmı) olmayan patates benzeri bir bitkinin doğal yollarla melezlenmesinden türemiş.
Güney Amerika’daki And Dağları’nın oluştuğu dönemde, domates ailesinden bir bitkiyle, günümüz patatesine benzeyen ama toprak altında yumru oluşturmayan bir türün yolları kesişti. Bu iki farklı bitki doğal olarak çiftleşti ve ortaya, toprak altında “yumru” dediğimiz besin deposu organı geliştirebilen bir bitki çıktı. İşte günümüz patatesleri, bu tarihi melezlemenin soyundan geliyor.
Bilim insanları patatesin atalarının hem domatese hem de patatese benzeyen bitkiler olduğunu biliyordu. Ancak bu iki türün sadece uzak akrabalar olduğu düşünülüyordu. Yeni araştırma ise bu iki türün gerçekten çaprazlandığını ve tüm patateslerin atasında melez bir genetik yapı bulunduğunu gösteriyor.
Genetikteki kanıtlar
Araştırmacılar, hem günümüzde yetiştirilen patateslerin hem de doğada bulunan 180’e yakın yabani patates türünün gen haritasını inceledi. Sonuçta, her bir patatesin genlerinin yaklaşık yarısının domates hattından, diğer yarısının ise yumrusuz patates benzeri türden geldiğini tespit ettiler. Yani patatesler, iki farklı türün birleşimiyle ortaya çıkmış tek bir kökenden geliyor.
Bunu mümkün kılan, iki önemli gen:
- SP6A: Tüber (yumru) oluşumunu başlatan anahtar gen, domates kökenli.
- IT1: Toprak altında patatesin büyüdüğü sapları geliştiren gen ise diğer atadan gelmiş.
Bu genlerden biri eksik olursa, ya çok küçük yumrular oluşuyor ya da hiç patates olmuyor.
Doğal seçilim ve insan eli
Yeni oluşan melez türler genellikle kısır olur ve çoğalamaz. Ama patatesin bir avantajı vardı: Yumrular toprakta bırakıldığında yeniden bitkiye dönüşebiliyordu. Böylece, tohum gerektirmeden çoğalma şansı buldu ve zaman içinde neslini devam ettirdi.
And Dağları’ndaki yeni yaşam alanlarında hızla yayılan patates türleri, domates atalarından sıcak ve kuru iklimlere, diğer atalarından ise soğuk ve nemli ortamlara dayanıklılık kazandı. Bu “her iki dünyanın en iyisini” almak, patatesin çeşitlenmesini hızlandırdı. Bugün doğada bulunan 180’den fazla patates türünün çoğu yenmezken, yaklaşık 20.000 yıl önce And Dağları’nda yaşayan insanlar lezzetli ve güvenli bir yabani patates türünü keşfettiler. Zamanla onlarca çeşit geliştirdiler ve patates, Avrupa’ya kadar yayıldı.
Patatesin geleceği: Eski genlere yeni görevler
Modern tarımda yüksek verim ve hastalık direnci gibi özellikler için yapılan insan seçimi, patatesin genetik çeşitliliğini azalttı. Bu da onu sıcaklık artışı, sel gibi çevresel değişikliklere karşı savunmasız hale getirdi.
Fakat bu yeni genetik bulgular sayesinde bilim insanları, patatesin kaybolan faydalı özelliklerini bulup, geleneksel ıslah veya genetik mühendislik yoluyla tekrar kazandırabilirler. Böylece, daha dayanıklı ve verimli patates çeşitleri yetiştirmek mümkün olabilir.
Kaynak:
https://www.sci.news/genetics/potato-tuberization-14116.html