Kurukafa biçimindeki bir asteroit, 300 metrelik yarıçapıyla Dünya’ya doğru yaklaşıyor. Boyutu hiç de küçük sayılmaz. Bu asteroit, Dünya’ya yaklaşan binlercesinden yalnızca biri. Peki, korkmamızı gerektiren bir tehlike söz konusu mu?
Dünya’ya yaklaşan asteroitler, bilim kurgu filmlerine hep konu olmuştur. Bir asteroit Dünya’ya yaklaşır, gecenin yarısında ansızın bunun farkına varan bir bilim insanı, elinden kahvesini düşürerek NASA’nın devasa büyüklükteki koridorlarında koşturur, bir yerleri arayarak yetkililere haber verir, ABD Başkanı tatlı uykusundan uyandırılır ve ilan edilen seferberliğin ardından “kahraman” astronotlar, Dünya’ya yaklaşan asteroidi yok etme misyonuyla yola çıkarlar. Nefes kesici bir yolculuğun ardından asteroit yok edilir ve Dünya kurtarılır. Mutlu son!
İşin kurgusal tarafı bir yana, gezegenimize yaklaşan asteroitlerle (NEAs’) ilgili haberleri aralıklarla duyuyoruz. Ajandamızdaki en yakın yakınlaşma tarihi ise 11 Kasım. Ancak yetkililer korkulacak bir durum olmadığını söylüyor. Zira NASA, şekil olarak kurukafayı andıran bu asteroidin, öyle düşünüldüğü gibi çok da yakından geçmeyeceğini ilan etti; 38 milyon kilometre yakınımızdan geçmesi beklenen bu asteroit, 3 yıl önce daha yakın bir mesafeden, 486 bin kilometre yakınımızdan geçerek korkulara neden olmuştu.
Yaklaşan bu asteroidi ilginç kılan asıl unsur ise şekli; tamamen siyah olan, ışığı yutmasıyla bilinen ve ölü bir kuyrukluyıldız olduğu düşünülen bu asteroit, tam anlamıyla bir kurukafayı andırıyor.
NASA’daki bilim insanları, asıl adı 2015 TB145 olan bu asteroide, bir önceki yaklaşmasının Cadılar Bayramı’na denk gelmesi sebebiyle “Büyük Balkabağı” adını vermişti. NASA’nın Jet İtki Laboratuvarı’na (JPL) göre bu asteroidin Dünya’ya bir sonraki yakın geçişi 2082 yılından önce olmayacak. Yani derin bir nefes alabiliriz. Şimdilik.
Yüzeyine inilen asteroitler
Buna benzer yakınlaşmaları zaman zaman yaşıyoruz. Hatta Dünya’ya yaklaşan asteroitlerden ikisi uzay gemileriyle ziyaret bile edildi. Bunlardan biri, NASA’nın Rendezvous sondaj aracının ziyaret ettiği 433 Eros, diğeri ise Japonya Uzay Araştırma Ajansı’nın (JAXA) Hayabusa misyonuyla ziyaret ettiği 25143 Itokawa asteroidiydi.
25143 Itokawa, ilk olarak 1998’de LINEAR tarafından (The Lincoln Near-Earth Asteroid Research – LNCOLN- Yere Yakın Asteroid Araştırmaları) keşfedilirken, Itokawa’dan örnek toplamak için tasarlanan Hayabusa uzay sondası, 2005 yılında asteroidin yörüngesine girmiş, Dünya’ya dönüşü ise 2010 yılını bulmuştu. İsmini Japon roket mühendisi Hideo Itokawa’dan (1912-1999) alan asteroitten alınan parçalar, Osaka Üniversitesi’nde değerlendirilmiş ve Itokawa’nın ana gövdesinin, yaklaşık 4,6 milyon yaşında olduğu ve 1,5 milyar yıl önce başka bir asteroitle çarpışarak dağıldığı keşfedilmişti.
433 Eros ise ilk defa 13 Ağustos 1898’de gökbilimci Gustav Witt tarafından gözlemlenirken bir uzay aracının onun için havalanması 23 Aralık 1998 tarihine rastlamıştı. Bu uzay misyonu sırasında asteroidin düşünüldüğünden daha küçük olduğu ve Dünya yüzeyiyle benzer özellikler taşıdığı bulunmuştu. NEAR Shoemaker uzay aracı, yörüngesinde bir yıl geçirdiği 433 Eros’un yüzeyine 12 Şubat 2001 inerken yörüngeye giriş tarihi 14 Şubat 2000 olduğu için asteroide Yunan aşk tanrısı Eros’un adı verilmişti.
Binlerce “dünyayı sıyıran” var
Dünya’ya yaklaşan, teğet ya da yakın geçen asteroit sayısı bugün bini bulmuş durumda. Ve bunlar sadece tespit edilmiş olanlar. NASA, 17 bin büyük asteroidin daha tespit bile edilemediğini söylüyor.
Asteroitlerin en az 10 milyon yıldır uzaydaki yörüngelerinde döndükleri düşünülüyor. Bazıları yakınlığı, bazılarıysa boyutuyla dudak uçuklatıyor. Sözgelimi, boyutu 30-40 kilometre aralığındaki (1036 Ganymed) bir asteroit bile tespit edildi.
Milyonlarca yıldır birbiriyle çarpışmaya ve uzayda salınmaya devam eden bu uzay cisimleri, kavga ve gürültüyle geçirdiğimiz ömrümüzü sadece bir göz kırpışı zaman olarak görüyor.
Yakın zamanda dünyanın yaşadığı en büyük göktaşı çarpması olayı 1908’de Sibirya’da gerçekleşmişti. Göktaşı, kilometrekarelik bir ormanı yakıp kül etmişti. Ancak göktaşının yere çarptığına ilişkin bir kanıt bulunamadı, çünkü yere çarptığına ilişkin bir, örneğin büyük bir çukur yoktu.
Bilim insanları bu konuyu hala tartışmaktadır. Göktaşının atmosfere girdiğinde parçalandığı, ancak yaydığı büyük ısı vb gibi etkilerinin yere yakın olması nedeniyle binlerce kilometrelik ormanı yakın kül ettiği görüşü genel kabul görmektedir.
Derleyen: Batuhan Sarıcan / batusarican@gmail.com
Kaynak: NASA, Science Daily, space.com