Baş düşmanımız şeker mi yağ mı?

Öne Çıkanlar Sağlık
Baş düşmanımız şeker mi yağ mı?

Britanya’da şekerli içeceklerden ek vergi alınması yönündeki uygulamanın yürürlüğe girmesinin ardından Fransa, Meksika ve Finlandiya gibi kimi başka ülkelerde de benzer bir uygulamaya gidildi. Bu ülkede kimi şekerli içecek üreticileri de ek vergi ödememek için ürünlerinde şeker yerine tatlandırıcılardan yararlanma yoluna gittiler. Ancak bu yolu izleyen şirketler de internet üzerinden şimşekleri üzerlerine çektiler.

Ne var ki, Britanya’da şekere karşı verilen savaşım bununla sınırlı değil. Şimdilerde tıp uzmanlarından oluşan bir grup, çikolata, şekerleme, kek ve kurabiye gibi şekerli yiyeceklerden de ek bir vergi alınması gerektiğini öne sürüyorlar.

Şekerli içeceklerin vücut glikozuna katkısı, tatlı atıştırmalıklardan iki kat fazla olduğundan, Londra Tropikal Tıp Okulu’ndan beslenme uzmanı Richard Smith ve arkadaşları şekerli atıştırmalıklara uygulanacak bir ek verginin bu ürünlerin tüketiminde çok daha büyük bir düşüşe yol açacağına inanıyorlar.


Baş düşmanımız şeker mi?

Beslenme düzenimizde aşırı miktarda şekere yer verilmesi günümüzde giderek yaygınlık kazanan kilo alma eğiliminin olası tek nedeni değil. Genelde işlenmiş yiyeceklerin tüketimi, aşırı yağlı yemeklerle beslenmek ve hareketsiz bir yaşam tarzı da kalori alımına katkı sağlıyor.

Uzmanlar, tek bir besin grubuna odaklanılıp buna yasaklar ve vergilerin uygulandığı bu süreçte gerçek hedefin göz ardı ediliyor olabileceğine dikkat çekiyor; okullarda yemek pişirme dersleri verilmesinin, öğrencilerin spor yapmaya özendirilmelerinin, ya da kentlerde insanların bisiklete binmelerini ve yürüyüş yapmalarına olanak tanıyacak koşulların yaratılmasının çok daha olumlu sonuçlar doğurabileceğine işaret ediyorlar.

Bir zamanlar düşmanımız yağlardı

Beslenme konusundaki araştırmaların büyük bir çoğunluğu, “gözlemsel” çalışmalardan oluşuyor. Bunlar deneklerin yalnızca yediklerinin kayda geçirildiği ve bu yüzden de önyargılara son derece açık olan araştırmalar. Bu nedenle beslenme konusundaki önerilerin zaman içinde sürekli değişmesi hiç de şaşırtıcı değil.

Yıllar boyunca beslenmemizde en büyük düşmanı yağlar, özellikle de kırmızı et ve süt ürünlerinin içerdiği doymuş yağlar oldu. Hayvansal besin ürünlerinin içerdiği yağlı bir madde olan kolesterole şeytan gözüyle bakıldı. Yumurta neredeyse yasaklı bir besine dönüştü. Oysa besinlerdeki kolesterolün kandaki kolesterol düzeylerini pek etkilemese bile, doymuş yağların etkilediği artık biliniyor. Yumurta artık aklandı ve yeniden yaşamımıza girdi.

Benzer biçimde, insanlara bir aralar tereyağının yerine bitkisel yağlar tüketmeleri önerildi. Onca yıl ekmeklerimize sürdüğümüz bitkisel yağlar ve işlenmiş unlu ürünler kalp ve damarlar için doymuş yağlardan da beter bir etki yarattığı artık bilinen trans yağlardan oluşuyordu. Şimdilerde bu tür ürünlerin büyük bir bölümünde trans yağların azaltılması yönünde birtakım değişikliklere gidildi, ama insan en başından beri tereyağına bağlı kalınsaydı daha mı iyi olurdu diye düşünmeden de edemiyor.

Şeker, yağı tahtından indirdi mi?

Günümüzde şeker, toplumun baş düşmanı olarak, yağları tahtından indirmiş gibi görünüyor. Ancak geçmişteki geriye çark etmeler düşünüldüğünde, somut bilimsel kanıtlara ulaşılmadığı sürece, hükümetlerin insanların yeme alışkanlıklarını yeniden biçimlendirirken biraz daha özenli davranmaları gerekiyor. En azından, şekerin azaltılması yönünde daha geniş kapsamlı önlemlere gidilmeden önce şekere ek vergi uygulamasının sonuçlarını beklemekte yarar var.

Rita Urgan

Kaynak 1 - 2