Probiyotikler herkes için güvenli olmayabilir

Sağlık
Probiyotikler herkes için güvenli olmayabilir

Uzmanlar probiyotikleri doğal olarak içermeyen besinlere probiyotik eklemenin ürünleri daha sağlıklı, daha yararlı kılmadığını ileri sürüyor. Oysa bugünlerde “İyi bakteriler” diş macunundan çikolataya, meyve sularından tahıllara uzanan çok çeşitli ürünlerde karşımıza çıkıyorlar.

Boston’daki MassGeneral Çocuk Hastanesi pediatri ve genel sağlık uzmanlarından Dr. Patricia Hibberd, bu yararlı bakterileri doğal olarak içermeyen besinlere probiyotikler eklemenin ürünleri daha sağlıklı, daha nitelikli kılmadığını ve beslenme düzenine herhangi bir katkıda bulunmadığını belirtiyor. Hibberd, günümüzde probiyotikler konusundaki yanıltıcı söylemlerin bilimsel verilerden çok daha ağır bastığına dikkat çekiyor. Ne var ki, tüm bu gerçekler görünürde tüketicinin probiyotiklere olan ilgisini pek de etkilemiyor.

Gerçeklerin yanıltıcı söylemlerden ayırt edilebilmesi için, tüketicilerin probiyotikli besinleri ya da destekleyici ürünleri satın alırlarken aşağıda belirtilen noktaları göz önünde bulundurmaları gerekiyor.


Probiyotikler, ilaçlar gibi resmi bir denetime tabi değil

Hibberd, destekleyici ürünlerdeki probiyotiklerin genelde oldukça güvenli olduklarını düşünüyor. Yine de, beslenmeyi destekleyici ürünler olarak satışa sunulan probiyotiklerin piyasaya sürülmeden önce herhangi bir onaydan geçmeleri gerekmiyor ve bu ürünler ilaçlar denli ciddi bir güvenlik testinden geçmiyorlar.

Bu tür ürünlerin üreticileri resmi bir onay olmaksızın ürünlerin belli hastalıklara iyi geldiği yönünde herhangi bir iddiada bulunmasalar da, söz gelimi, bir ürünün “sindirime iyi geldiği” yönünde birtakım belirsiz savlar öne sürebiliyorlar. Dahası, besinlerin ve destekleyici  ürünlerin içermeleri gereken mikropların miktarı ya da en düşük düzeyi konusunda da herhangi bir ölçüt belirlenmiş değil.

Hafif yan etkilerin yaşanması olası

İnsanlar probiyotik içeren destekleyici ürünleri tüketmeye başladıklarında, ilk birkaç gün midede gaz ve şişkinlik gibi birtakım sorunlar yaşayabilirler. Hibberd, bu tür yan etkiler yaşansa bile, belirtilerin çoğu zaman hafif seyrettiğine ve bunların genellikle iki üç gün içinde yok olduklarına dikkat çekiyor.

Probiyotikli yiyeceklerin tümü birbirinin aynısı değildir

Probiyotik açısından zengin besinler arasında kefir, fermente süt ürünleri ve çedar, parmesan, gravyer gibi eski peynirler yer alıyor.

Süt ürünlerinin dışında, salamura turşu, sauerkraut (Alman tipi lahana turşusu), bir Kore yemeği olan kimchi, soya fasulyesinden yapılan tempeh ve yine soya fasulyesinden yapılan Japonya’ya özgü bir çeşni olan miso gibi ürünler de probiyotikler içeriyorlar.

Ayrıca, probiyotikler listesinde giderek ağırlık kazanan besinler var. Aralarında probiyotik katkılı meyve suları, tahıllar ve atıştırmalıkların yer aldığı bu tür besinler doğal olarak mayalanmış ya da kültüre edilmiş olmasalar da, bir miktar canlı organizma içerebiliyorlar.

Hibberd, besinlerdeki probiyotiklerin büyük bir bölümünün çoğu insanlar için güvenli olduğuna, ancak asıl önemli sorunun kişinin bu besinleri tükettiğinde organizmanın gerçekten canlı olup olmamasından kaynaklandığına dikkat çekiyor. Kimi durumlarda organizma çürümüş olabiliyor ve bu da onun yeterince etkili olmayacağı ve sağlığa pek bir yarar sağlamayacağı anlamına geliyor.

Probiyotikler herkes için güvenli olmayabilir

Kimi insanların besinlerdeki ya da destekleyici ürünlerdeki probiyotiklerden kesinlikle kaçınmaları gerekiyor. Hibberd, bu kişiler arasında bağışıklık sistemleri güçsüzleşen ve kemoterapi tedavisi gören kanser hastalarının olduğuna dikkat çekiyor. Organ nakli uygulanan ve bir hastalıktan ötürü sindirim borusunun bir bölümü alınan kişiler için de probiyotikler daha yüksek risk oluşturuyorlar.

Hibberd, hastanede yatan ve damar yolları açılan kişilerin yanı sıra, kalp kapakçıklarında anormallikler olan ya da kalp kapakçığı ameliyatı olması gereken  kişilerin de enfeksiyon olasılığı nedeniyle probiyotiklerden kaçınmaları gerektiğini belirtiyor.

Son kullanma tarihlerine dikkat edin

Canlı organizmaların raf ömürleri sınırlı olduğundan, insanların probiyotiklerden olabildiğince yarar sağlayabilmeleri için bunları raf ömürleri sona ermeden önce tüketmeleri gerekiyor. Organizmaların güçlerini yitirmelerini önlemek amacıyla tüketiciler ürünlerin uygun bir biçimde saklanmaları konusunda  bilgilendirilebilirler; kimi destekleyici ürünlerin buzdolabında saklanmaları gerekirken, kimilerinin oda sıcaklığında ve ışıktan uzak bir yerde saklanmaları gerekebilir.

Ürün etiketlerine dikkat edin

Bir besin ürünündeki probiyotik miktarı genelde açıkça belirtilmez. İçerikle ilgili etiketlerde organizmanın grubu ve türü belirtilse de, bakteri  sayısına çoğu zaman yer verilmez.

Destekleyici ürünler üzerindeki etiketlerde bakterinin sırasıyla soyu, türü ve suşu belirtilmelidir. Mikrop sayımı, tek bir dozdaki canlı organizma sayısını gösteren ve genellikle milyarlarla belirtilen, koloni oluşturan birim (CFU) olarak verilir.

Ürünün uygun kullanım dozu, sıklığı ve saklama koşulları konusunda paket üzerindeki yönergelere uyulmalıdır. Hibberd tüketicilere destekleyici kapsülleri açıp içeriğini süte serpiştirerek  tüketmelerini öneriyor.

Destekleyici ürünler genelde cep yakıyor

Probiyotikler en pahalı destekleyici besin türlerinden birini oluşturuyorlar. Dahası, fiyatının yüksek olması her zaman ürünün daha nitelikli olduğu anlamına da gelmiyor.

Sağlık durumunuza en uygun organizmaları seçin

Uzmanlar, belli bir rahatsızlığa probiyotiklerle çözüm getirmek isteyenlere saygın bir tıp dergisinde yayımlanmış ve olumlu sonuçları kanıtlanmış araştırmaları gözden geçirmelerini öneriyor. Bu kişilerin önerilen ürünü araştırmada belirtilen dozda, sıklıkta ve zaman aralığında tüketmeleri gerekiyor.

Kaynak: LiveScience