Dünya yol ayrımında: Ya barış ve işbirliği ya da kriz, açlık ve savaş

Öne Çıkanlar Toplum
Dünya yol ayrımında: Ya barış ve işbirliği ya da kriz, açlık ve savaş

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan süreç ekonomik siyasi ve jeopolitik açıdan evrilerek ilerliyor. Kimine göre bu savaş, Soğuk Savaş sonrası “liberal” uluslararası düzen için ölüm çanını simgeliyor. Kimine göre jeopolitik bir depresyon dönemi. Hatta yaşanan kriz jeopolitik bir kuantum sıçramasını temsil ediyor. Yani orta ve uzun vadeli etkileri ve önemi büyük olacak. Önümüzdeki 10 yıl içinde büyük güçler arasında sıcak bir savaş çıkıma olasılığı var, ABD – Çin arasındaki soğuk savaş rekabeti tırmanmayı sürdürecek. Tayvan da giderek artan bir şekilde parlayan bir nokta haline gelebilir. Şu anda en büyük risk, piyasaların ve siyasi analistlerin bu jeopolitik rejim değişikliğinin sonuçlarını hafife almasıdır..

Kesin olan bir şey varsa o da hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağı...

Peki durum gerçekten o kadar umutsuz mu? ABD-Rusya-Çin üçgenindeki hegemonik rekabet gerçeğinin farkında olarak yine de daha müreffeh ve istikrarlı yeni bir dünya düzeni yaratmak mümkün mü?


Kriz kahini olarak da tanınan ekonomist Nouriel Roubini’ye göre, Ukrayna savaşı, son yıllarda başka yerlerde görülen türden küçük, ekonomik ve mali açıdan önemsiz diğer başka bir çatışmalardan biri değil. Analistler ve yatırımcılar, neredeyse hiç kimsenin büyük bir küresel çatışmanın yaklaştığını görmediği I. Dünya Savaşı arifesinde yaptıkları hatayı yapmamalılar. Bugünkü kriz, jeopolitik bir kuantum sıçramasını temsil ediyor. Uzun vadeli etkileri ve önemi büyük olacak.

Ünlü ekonomist Dani Rodrik’e göre ise, Çin ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki jeopolitik çatışma ve hiper-küreselleşmeye karşı verilen tepkiden ölümcül şekilde yaralanan liberal dönem zaten ölüm döşeğindeydi. Savaş ile birlikte belirleyici bir nihai darbe aldı.

Peki neler oluyor ve bunları yansımaları neler olabilir?

Yaptırımlar: Rusya’ya yönelik yaptırımlar kaçınılmaz olarak sadece Rusya’ya değil, ABD’ye, Batı’ya ve gelişmekte olan piyasalara da zarar vermeye başladı. ABD zaten hoşlanmadığı rejimlere hep yaptırım uygulamaktadır. Şu sayılara bakın: ABD/Batı yaptırım sayısı: Rusya 1.sırada: 5.532, Ukrayna’yı işgal öncesi ise zaten Rusya’ya 2754 madde yaptırım uygulanıyordu. Neredeyse iki kat arttırıldı şimdi… İran: 3.616; Suriye: 2.608; K. Kore: 2.077 yaptırım. Tabii Venezüelle da var.

Ayrıca şunu unutmayalım: Yaptırımlar, etkilenen ülkelerin kendi öz üretici güçlerini hızla harekete geçirmelerine ve üretme, yaratma yeteneklerini hızla arttırmalarına yol açıyor. Rusya bu konuda yol aldı, ayrıca İran ihtiyacı olan yüzlerce maddenin ülkesinde üretilmesinde büyük başarılar kazandı ve özellikle fen bilimlerinde ve bilim ve teknolojide yeteneklerini çok geliştirdi.

Rusya’nın yaptırımlara misillemesi: Batının bu yaptırımlara kendi önlemiyle yanıt verme olasılığı göz ardı edilemez: Örneğin, küresel petrol fiyatlarını daha da yukarı çekmek için petrol üretimini keskin bir şekilde azaltmak. Petrol fiyatlarındaki ek artış, petrol ihracatındaki kayıptan daha büyük olduğu sürece, böyle bir hareket Rusya için net bir fayda sağlayacaktır. Putin, Batılı ekonomilere ve piyasalara asimetrik zarar verebileceğini biliyor, çünkü son on yılı ekonomik yaptırımlara karşı ülke içi ekonomiyi finansal ve teknolojik açıdan düzeltmek ve Batının yaptırımlarına karşı ülkeye koruyucu bir kalkan oluşturmak için harcadı.

Fakat bu karşı yaptırım olasılığı Rusya’nın elinde sadece var sayımsal bir koz. Putin son konuşmasında, Rusya’nın Batıya olan petrol gaz anlaşmalarına bağlı kaldıklarını ve sevkiyatı sürdürdüklerini açıkladı.

Stagflasyonist dönem: Ukrayna’daki savaş, hâlâ COVID-19’dan ve bir yıl boyunca artan enflasyonist baskılardan etkilenen küresel ekonomide büyük bir negatif arz şokunu tetikleyecek. Yani durgunluk, daralma ve enflasyon üçlüsü devreye girdi. Pazara gerekli ve talep edilen ürünlerin üretimi ve sevkiyatı daha da etkilenecek. Şok, enflasyon beklentilerinin zaten sabitlenmemiş hale geldiği bir zamanda büyümeyi azaltacak ve enflasyonu daha da artıracak. ABD’de bunun sonuçları görülüyor, enflasyon yüzde 8’in üzerine çıktı ve Biden bundan Putin’i sorumlu tutarak ABD iç piyasasının sorunlarındaki sorumluluğundan kurtulma yolunu seçti.

Finansal piyasa etkisi: Rusya, dünyanın doğal gaz, petrol ve kömür ihracatçıları arasında sırasıyla bir, iki ve üçüncü sırada yer alıyor. Avrupa, enerjisinin büyük kısmını doğu komşusundan alıyor. Rusya ayrıca Amerika’nın uranyum ithalatının yarısını oluşturuyor. Dünyadaki alüminyum ve bakırın onda birini ve nikelin beşte birini sağlıyor. Otomotiv ve elektronik sektörlerinin kilit noktası olan paladyum gibi değerli metallerdeki hakimiyeti daha da fazla.

Petrol ve doğal gaz fiyatları, hem Rusya hem de Ukrayna’nın başlıca hammadde ve gıda ihracatçıları olduğu için diğer birçok emtia fiyatlarında olduğu gibi -varil başına 100 doların oldukça üzerine çıkarak  artacak. İsviçre frangı gibi güvenli liman para birimleri güçlenecek ve altın fiyatları daha da yükselecek. Savaşın bugüne kadar sadece Ukrayna’ya verdiği hasarın 100 milyar doların üzerinde olduğunu da belirtelim bu arada.

Gerilim daha da yükselirse neler olabilir?

The Economist iyimser değil bu konuda , “gerilim sürerse enerji ve metallerin karneye bağlanması gerekebilir. Gerek şirketlerin gerekse halkların yeni düzene uyum sağlamaları acı verici olacaktır. Burada da en fazla bedel ödeyen geliri düşük insanlar ve yoksul ülkeler olacak” diyor.

2022... Küresel bir gıda krizi yılı olacak mı?

Rusya ve Ukrayna, başta buğday olmak üzere dünyanın en büyük tahıl üreticileri. Rusya gezegenin buğdayının yaklaşık yüzde 10’unu, Ukrayna ise yüzde 4’ünü üretiyor. Dünya buğday ihracatının ise neredeyse dörtte biri bu savaş halindeki 2 ülkeden. Ayrıca mısır ve arpanın yanı sıra yemeklik yağların, özellikle de ayçicek yağının önemli ihracatçılarından. Gübre ihracatındaki payını da unutmayalım. Rus işgali, Ukrayna’nın buğdayının dünya pazarlarına taşındığı limanları kapattı. Karadeniz’deki tüm nakliyeler için sigorta maliyetleri arttı. Ukrayna’da bahar ekinleri muhtemelen ekilmeden gidecek; Rus ekinleri yaptırım ve ambargoyla karşı karşıya. Zor bir dönem içinde olacağımız belli. Ama ne kadar zor? www.theatlantic.com’ da David Frum imzalı makale biraz daha iyimser. Tabii doğru yönetimin önemine işaret ederek. Bakın özetle neler diyor?

-Yiyecek bolluğu çağında yaşıyoruz: Hindistan buğday üretimini katladı. Dünyanın 2. büyük buğday ihracatçısı. Keza Vietnam da pirinç ihracatçıları arasında 2. sıraya yükseldi. Diğerleri de yapabilir: Tarımda verim ve üretimi arttıracak yeni politikalara yönlenmeli ülkeler. Tabii gıda rezervleri de önemli. Burada zorlanacak ülkeler hem savaş hem de siyasi istikrarsızlıklarla kronik olarak cebelleşen Yemen, Etiyopya, Mali gibi ülkeler.

-Küresel acil yardım hattı: Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar bütçelerini bu doğrultuda arttırmalı. Örneğin Afganistan Taliban ile birlikte gelen uluslararası izolasyon ile birlikte kötü bir kuraklığın da pençesine düştü.

-Sahra altı Afrika’da üretim: Bu yoksul bölge için yeni bir fırsat doğabilir. McKinsey, Afrikalı çiftçilerin daha yoğun tarım yöntemleri kullanmaları halinde tahıl, hayvancılık ve diğer ürünlerdeki çıktılarını kısa sürede ikiye hatta üçe katlayabileceklerini tahmin ediyor. Sahra altı gıda üretimi, 2000’den 2018’e, 1980-99 döneminde olduğundan iki kat daha hızlı büyüdü. Güney Afrikalı tarım ekonomisti Wandile Sihlobo, dünyanın kullanılmayan ekilebilir arazisinin yüzde 60’ının Sahra altı Afrika’da bulunduğunu söylüyor.

Özlem Yüzak

Kaynaklar
https://www.project-syndicate.org/commentary/new-world-order-avoiding-zero-sum-competition-by-dani-rodrik-2022-03
https://www.theatlantic.com/ideas/archive/2022/03/rising-food-prices-ukraine-russia-war/626967/
https://www.project-syndicate.org/onpoint/russias-war-and-the-global-economy-by-nouriel-roubini-2022-02
https://www.economist.com/finance-and-economics/2022/03/12/can-the-world-cope-without-russias-huge-commodity-stash

Bu yazı HBT'nin 312. sayısında yayınlanmıştır.