Bağırsaklar beyni etkiliyor mu?

Öne Çıkanlar Yaşam Bilimleri
Bağırsaklar beyni etkiliyor mu?

Çoğu zaman kararlarımızı alırken bağırsak sezgisine (gut feelings-İngilizce bir deyimdir ve iç ses anlamında kullanılır; bir tür altıncı his yerine geçer) kulak verdiğimizi dile getiririz. Bu davranış sandığımızdan çok daha büyük bir gerçeklik payı içerebilir. Örneğin, mide bulantısı duygusunun yaşandığı dönemlerde insanların ahlaka aykırı davranışları çok daha katı bir biçimde yargılamasına neden olur. Bu durum bağırsakların kafamızdan geçenleri etkilediğinin yalnızca bir örneğidir. Bağırsakların bedene giren besinleri, toksin ve patojenleri belirleyip bunlarla ilgili bilgileri beyne aktaran bir duyu organı olduğu gerçeğini kolaylıkla unutabiliriz. Bağırsaklarda sindirim sürecinde eşgüdümü sağlayan yaklaşık 500 milyon sinir hücresi bulunur.

Bağırsaklar aynı zamanda yaklaşık 2 kilogram bakteriye de ev sahipliği yaparlar. Bu bakteriler topluca, beynin de aralarında yer aldığı, bedendeki her bir organı etkileyen mikrobiyomu oluştururlar.

Mikrobiyom özellikle de beynin henüz gelişmekte olduğu çocukluk döneminde önemli bir rol oynuyor olabilir. Söz gelimi, bebeklik döneminde bağırsakları Bifidobakteri adı verilen bakteri türünden yoksun olan fareler, görünürde yeni bilgileri öğrenme konusunda öteki farelere kıyasla çok daha fazla zorlanıyorlar.


Bu konuda insanlarla ilgili kanıtlar da giderek çoğalıyor. Bir görüntüleme çalışmasında farklı türlerde canlı bakteriler içeren mayalanmış bir sütü tüketen insanların, dinlenme sırasındaki beyin etkinliğinin değiştiği ve bu kişilerin farklı duyguları yansıtan yüzler karşısında verdikleri tepkilerin yoğun bir biçimde etkilediğine tanık olundu.

Otizm ve Alzheimer gibi birtakım nörolojik hastalıkların bağırsaklardan kaynaklanıyor olabileceğine işaret eden son derece ilginç birtakım bulgular da var. Parkinson hastalığında, hastalığın ayırıcı özelliği olan sinüklein lifleri görünüşe bakılırsa beyne yayılmadan önce ilk olarak bağırsaklarda ortaya çıkıyor. Bunu tetikleyen unsurun ne olduğu henüz bilinmiyor, ama bilinmeyen bir mikrop ya da toksin olabileceği düşünülüyor. Sara hastalığında mikrobiyomdaki değişiklikler, yağ düzeyi yüksek “keto” beslenme biçiminin kimi insanlarda neden nöbetleri önlediğini açıklıyor olabilir.

Bağırsak-beyin bağlantısının irdelendiği araştırmalar insanların ruhsal sağlığını iyileştirmek amacıyla mikrobiyomu hedef alan -psikobiyotik adı verilen- ilaçlarla ilgili görüşün ortaya atılmasında etkili oldu. İrlanda’daki Cork University College uzmanlarından John Cryan böyle bir olasılığın son derece umut verici olduğuna, ancak hangi durumlar için hangi tür bakterilerin yararlı olduğu ve bunların bağırsaklara nasıl aktarılacakları gibi konuların açıklığa kavuşturulması için çok daha kapsamlı çalışmalar yapılması gerektiğine inanıyor.

Bakterilerin gerçekte beyni nasıl etkiledikleri konusu da henüz gizini korumakla birlikte, olay giderek netlik kazanıyor. İnsanların bağırsaklarındaki onlarca trilyon bakteri, vücut tarafından emilen bir yığın kimyasalın üretildiği, yoğun bir metabolik etkinlik alanı. Bu bakterilerden hangilerinin beyne ulaşıp orada nasıl etkili olduklarının belirlenmesi şimdilerde en popüler konuların başında geliyor.

Rita Urgan

Kaynak