Düşler gerçekten içimizdeki gizleri ortaya çıkarıyor mu?

Öne Çıkanlar Yaşam Bilimleri
Düşler gerçekten içimizdeki gizleri ortaya çıkarıyor mu?

İnsanlar oldum olası gördükleri düşlerden belli anlamlar çıkartmaya çalışırlar. Eski çağlarda Mezopotamya ve Mısır’da, düşler tanrılardan gelen iletiler olarak kabul ediliyordu. Yunanlılar ve Romalılar geleceğe yönelik kestirimlerde bulunmak amacıyla düşlerden yararlanıyorlardı. Düşlerdeki birtakım simgelerin insanların içindeki gizlileri yansıttığı inancı 19. yüzyılda ruhbilimci Sigmund Freud ile birlikte ortaya çıktı. Freud’a göre, düşler insanların yoğun bir biçimde bastırdıkları isteklerini su yüzüne çıkartan, bir tür istek gerçekleştirimi ya da arzu giderme işlevi görüyorlardı.

Freud’dan bu yana düşlerle ilgili bilimsel araştırmalarda hayli yol alındı. Araştırmalar düşler konusunda Freud’un öne sürdüğünden biraz daha dünyasal bir gerçekliğe işaret ediyor ve düşlerin sanıldığı gibi gizemli ve olağanüstü özelliğe sahip olmadıklarını ortaya koyuyor. Gerçekte, düşler ile insanların uyanıkken kafalarından geçirdikleri düşünceler sanıldığından çok daha yakın benzerlikler içeriyor. Harvard Üniversitesi’nden Psikolog ve Rüya araştırmacısı Deirdre Barrett “Düş gördüğümüzde kafamızdan geçen istekleri kurguluyor, korku ve kaygılarımızı, toplumsal yaşamlarımızı ve sevdiklerimizi düşünüyoruz,” diyor.

Beyin de biyokimyasal süreçten geçiyor


Ancak düşler uyanıkken kafamızdan geçen düşünceleri sandığımızdan çok daha fazla andırsalar da, beyinlerimiz uykudayken çok farklı bir biçimde işlev görüyor. Barrett, “Uyku sırasında beyin çok farklı bir biyokimyasal süreçten geçer. Bu süreçte beyindeki çeşitli kimyasalların karışımı değişime uğrar. Beynin kimi bölümlerindeki etkinlik büyük ölçüde azalırken, kimi bölümler çok daha etkin duruma gelir.

Örneğin, beynin görüntülerin oluşmasından sorumlu olan ikincil görme korteksi daha etkin duruma gelerek uyku sırasında gördüğümüz canlı görüntülerin oluşturulmasına olanak tanır. Bu arada, genelde düşüncelerimizi fi ltreden geçiren prefrontal korteks bölümündeki etkinlik azalır.

Kimi ruhbilimcilere göre bu son derece değerli bir süreç. Cincinnati Xavier Üniversitesi ruhbilim ve ruhsal çözümleme uzmanlarından Karl Stukenberg düşlerin özünde anlamlı simgeler içerdikleri ya da bastırılmış arzuları aktardıkları görüşüne kuşkuyla yaklaşmasına karşın, öğrenci ve hastalarında düş yorumlarından yararlanmaktan da geri kalmıyor.

Stukenberg, “Düş görme sürecinde beynin bir bakıma daha simgesel anlamdaki işlevleri yerine getiren bölümleriyle mantığa dayalı işlevleri gören bölümleri arasında bir iletişim kuruluyor,” diyor.

Öte yandan, Barrett de düşlerin yorumlanmasına olanak tanıyan bir formülün olmadığına ve düşlerin gün yüzüne çıkarılmayı bekleyen gizli kapaklı iletiler olmadıklarına, ancak insanların uykuda geçirdikleri süre boyunca dünyada nasıl bir süreçten geçtikleri konusuna ışık tuttuklarına dikkat çekerek, “Öyle ki, en azından bu bağlamda Freud’un haklı olduğu söylenebilir. Düşlerin bir anlam taşıdıkları ve kişiliğimizle ilgili birtakım bilgiler içerdikleri görüşünü ona borçluyuz,” diyor.

Rita Urgan

Kaynak