Ölüm anında beyinde “karanlık depresyon” dalgası

Öne Çıkanlar Yaşam Bilimleri
Ölüm anında beyinde “karanlık depresyon” dalgası

“Yayılan depresyon” adı verilen bu süreç, 5 dakika içinde beynin zarar gören noktasında başlayıp giderek daha uzak noktalarına yayılıyor ve beyni tümden karanlığa gömüyor..

Bilim insanları bunu ilk kez tavşanlarda saptadılar. 1940’larda yayımlanan bir dizi araştırmada, Harvard Üniversitesi dirimbilim (biyoloji) uzmanlarından Aristides Leᾶo kendilerine elektrik şoku uygulanarak ya da atardamarlarındaki kan akışı kesilerek zarar verilen tavşanların bilinçlerini yitiren beyinleri incelendiğinde, elektriksel etkinliğin ansızın sustuğuna tanık olunduğunu dile getiriyordu.

Leᾶo, “yayılan depresyon” adını verdiği bu sürecin 5 dakika içinde beynin zarar gören noktasında başlayıp giderek daha uzak noktalarına yayıldığını ve beyni tümden karanlığa gömdüğünü belirtiyordu.


Bu araştırmadan yaklaşık 70 yıl sonra, Annals of Neurology dergisinde yayımlanan bir araştırma bu sürecin beyin hücreleri ölmekte olan insanlarda nasıl gerçekleştiğini açıklığa kavuşturuyor.

9 hastada denendi

Araştırmacılar bu konuyla ilgili verileri toplamak amacıyla, Berlin ve Cincinnati’deki hastanelerde yatmakta olan ölüm döşeğindeki dokuz hastanın yakınlarından onay alarak beyinlerine elektrotlar yerleştirdiler.

Ardından bu hastaların son dakikalarında beyin hücrelerinde meydana gelen etkinliği kaydettiler. Hastalarda beyin hücrelerinin izlenmesini gerektiren durumlar söz konusu olduğundan, yaşam destek ünitesinin fişi çekilmeden önce de elektrotlar zaten hastalara bağlıydı.

Araştırma kapsamındaki hastaların beyinleri ciddi biçimlerde zarar görmüştü. 47 yaşındaki erkek hastanın arabasına tren çarpmış, 57 yaşındaki bir başka erkek hasta merdiven boşluğunda bulunmuş, öteki hastalar kalp krizi ve felç geçirmişlerdi. Öyle ki, bu kişiler elektrotlar yerleştirilmeden önce bir olasılıkla “yayılan depresyon” sürecinden geçmiş olmalıydılar. Bu araştırmada, beyin ölümünden önce yaşanan son depresyonlarla ilgili ayrıntılara yer veriliyor.

Elektro manyetik güçler

Bedenin öteki organları gibi, beyin de etten oluşur ki, bu da onun hücrelerden ve çoğunlukla beyin hücrelerinden oluştuğu anlamına gelir. Beyin hücreleri işlevlerini yerine getirmek için incelikli kimyasal dengelere bel bağlarlar. Leᾶo’nun tavşanlarda tanık olduğu kimyasal süreçlerin ilk kez insanlar üzerinde araştırıldığı bu yeni çalışma, ölümün kaçınılmaz olduğu o son anlarda insanlarda da çok benzer bir sürecin yaşandığına işaret ediyor.

Beyin hücreleri elektrik yüklü iyonlarla dolduklarında, kendi aralarında ve sinyallerini oluşturan küçük şokların üretilmesine olanak tanıyan çevrelerinde elektriksel dengesizliklere neden olurlar. Araştırmacılara göre, bu dengesizliğin korunması aralıksız sürdürülen bir çabadır-beyin hücreleri dengesizliği korumaya çalışırlarken bile, elektromanyetik güçler iyonlara asılarak onu yok etmeye çalışırlar.

Kana saldırı ve kimyasal enerjinin tüketimi

Bu çabayı körüklemek için, o çok çalışan hücreler kandaki oksijeni ve kimyasal enerjiyi büyük bir hırsla tüketirler. Beden öldüğünde ve beyne kan akışı durduğunda, oksijenden yoksun kalan beyin hücreleri ellerindeki kalan kaynakları stoklamaya çabalarlar.

Yaşamın bu son değerli anlarında sinir hücreleri ileri geri sinyaller göndermenin boşuna olacağı düşüncesiyle giderek sessizliğe gömülürler ve son enerji stoklarını kendi içlerindeki elektrik yüklerinin korunmasına yönelterek asla gelmeyecek kan akışının geri dönüşünü beklemeye koyulurlar.

Elektrotları inceleyen araştırmacılara göre, bu ilk karanlık dalgası görünürde yayılmacı bir seyir izlemiyor. Bunun yerine, beynin tüm hücreleri ansızın gelen bu kıtlığa tepki verdiklerinden, bu dalga aynı anda her yerde oluşuyor. Yayılan o son dalga dakikalar sonra, hücrelerdeki kısıtlı kimyasal stoklarının sıfırı tükettiği ve depolanan iyonların çevredeki dokulara sızdığı anda geliyor. O anda milyonlarca pilin yaşam süreleri ansızın bitiveriyor.

Beyin işlevinin son anları

Araştırmacılar bu sürecin, ölmekte olan hastalar için beyin işlevinin son anlarına işaret ettiğini belirtiyorlar.

Ancak bunun ölümün kesin bir göstergesi olmadığının altını da önemle çiziyorlar. Hayvanlar üzerinde yapılan daha önceki araştırmalar, yayılan dalganın ardından kan ve oksijen akışının yeterince hızlı bir biçimde yeniden sağlanması durumunda, sinir hücrelerinin de yeniden canlanıp kimyasal işlemleri başlatabileceklerini ortaya koyuyor.

Görünüşe bakılırsa, beyin hücreleri ancak yayılan dalganın ardından kutuplaşmanın yok olduğu kimyasal karışımın içinde birkaç dakika daha kaldıktan sonra asla dönüşü olmayan bir noktaya ulaşıyorlar.

Rita Urgan

Kaynak