Hayvanlar güneş yanığına maruz kalır mı?

Öne Çıkanlar Yaşam Bilimleri
Hayvanlar güneş yanığına maruz kalır mı?

Güneşin altında yan gelip yatmayı kim sevmez? Fakat madalyonun bir de öteki yüzü var. Birçok hayvanın da en büyük zevki olan bu süreç, güneş yanıkları ya da güneş çarpmasıyla son bulabilir. Yani sadece insanlar değil, hayvanlar da güneşin zararlı ışınlarından zarar görebilir!

Eğer bu hayvanlara da oluyorsa, neden ıstakoz gibi kızarmış bir fil ya da güneşten kavrulmuş bir balık göremiyoruz? Moleküler epidemiyolog Karina Acevedo-Whitehouse’un yanıtına göre gezegenimiz var olduğundan beri tüm canlılar güneşe maruz kaldığı için birtakım savunma mekanizmaları devreye girmiş.

Savunma mekanizmaları


Güneşle deri arasında bir bariyer görevi gören bu mekanizmalardan bazıları saç, kürk, yün, tüy ve pul. Bu arada bu mekanizmanın insanda işe yaramadığını ekleyelim. Mesela, evcilleştirilmiş domuzların derisi, daha az tüylü oldukları için, yaban domuzu akrabalarına göre daha hassastır.

Hatta tüyleri olmasına rağmen kediler, köpekler, keçiler ve koyunlar bile UV ışınlarından olumsuz etkilenebilir. Özellikle kulakları, burunları ve göz çevreleri açıktadır. Yerde sırt üstü yatarak güneşin keyfini süren hayvanların, daha az tüylü olduğu için karın bölgeleri de risk altındadır.

Beyaz veya kısa tüylü ev hayvanları, mesela buldog, Dalmaçyalı, boxer, beagle cinsi köpekler ve kedilerin baş bölgeleri güneş ışığına karşı duyarlıdır.

Tüysüz ya da kalın derisi olmayan hayvanlar ise kendilerini korumak için başka yollara başvurmak zorunda. Fillerin ve gergedanların derisi hem çok kalındır, hem de düzenli olarak yaptıkları çamur banyosu bir tür güneş kremi görevi görür. Güneş yakmaya başladığında ise birçok hayvan ya gölgeye kaçar ya da bir deliğe sığınır. Bunların hepsi hayvanların UV ışınlarıyla baş etme yöntemidir, bu nedenle derisi güneşten kızarmış bir hayvana rastlamayız.

UV ışınlarına karşı koruyucu bileşim

Bu durum albinolar (melanin pigmentinde genetik eksiklik) için geçerli değildir ve güneş onlar için çok tehlikelidir. 2003 yılında Barselona Hayvanat Bahçesi’nde ölen albino goril Snowflake, UV ışınlarına karşı o kadar hassastı ki, bir tür deri kanserine yakalanmıştı.

Moleküler biyolog Taifo Mahmud, balık, kuş, sürüngen ve amfibilerin, gadusol denen ve onları UV ışınlarından koruyan bir bileşim üretebildiğini keşfetmiş. Memeliler hariç birçok omurgalı, gadusol üretebilen genlere sahip. Şimdiye dek sadece zebra balığının bu bileşime sahip olduğu ispatlanmış. Şimdiyse, insanların bu özellikten nasıl fayda sağlayabileceği araştırılıyor.

Neden biz ve diğer memeliler gadusol üretemiyoruz?

Bilmiyoruz. İlk memelilerin geceleri avlandığını düşünürsek, gadusol üreten genlerimizi kaybetmiş olabiliriz. Mahmud, kürk ve kalın derinin evrimsel olarak daha sonra mı geliştiğini anlamamız gerek diyor.

Peki, gadusol üretemeyen memeliler kendilerini nasıl koruyor? Hipopotamların, gözeneklerinden kana benzer kırmızı bir sıvı salgıladığı bilinir. Bu sıvının, hipopotamların derilerini UV ışınlarından koruduğu da 2004 yılında bir grup Japon araştırmacı tarafından ortaya çıkarıldı. Bu sıvı aynı zamanda böcek savar, enfeksiyon önler ve yarayı iyileştirir. Zürafalar mesela, zamanın çoğunu dilleri dışarıda ağaç yapraklarını yiyerek geçirir. Kısmen daha koyu bir renge sahip olan dillerini UV ışınlarından koruyabilmek için de melanin üretirler.

Gelelim sorumuza, hayvanlar da güneş yanığına maruz kalır mı?

Evet. Acevedo-Whitehouse, deniz memelilerinde, özellikle de balinalar, yunuslar ve kaplumbağalarda görülebildiğini ifade ediyor. Çünkü onların kürk ya da pulları yok.

2013 yılında ekibiyle yaptığı bir çalışmada, mavi balina, ispermeçet balinası ve oluklu balinanın sırtlarından alınan deri örneklerinde güneş yanığına rastlanmış. Balinalar, nefes alırken ve sosyalleşirken deniz yüzeyinde saatlerce vakit geçirebilir ve UV ışınlarına maruz kalırlar. İlginç olan ise, derilerinde meydana gelen yanıkları yine kendilerinin iyileştirmesi. Bazı balinalar, derilerinin rengini koyulaştıran ve koruyan pigmentler üretir, bazılarının ise bu strese yanıt veren genleri vardır. Bazıları da derilerinin altında sert bir katman geliştirmiştir.

Henüz deri kanserine yakalanmış bir balina ile karşılaşmadıkları için sevindiklerini dile getiren Acevedo-Whitehouse, iyileşme sürecinin nasıl işlediğini anlamaya çalıştıklarını söyledi.

 

Bronzlaşan balinalar

Kaliforniya Körfezi’nde 2007-2009 yılları arasında balinalar üzerinde yapılan bir başka araştırmada, mavi balinanın en hassas deriye sahip olduğu ve kuzeye göç etmeden önce yaz boyunca “bronzlaştığı” anlaşılmış.

Araştırmada yer alan moleküler dermatolog Mark Birch- Machin, serbest radikallere karşı antioksidan üreten insan vücudunda olduğu gibi, balinaların da benzer bir mekanizmaya sahip olduğunu söylüyor. Balinanın mitokondrisini inceleyen Birch- Machin, DNA hasarının direkt olarak UV ışınlarıyla bağlantılı olduğunu ve bu yüzden yaşlandığımızı belirtiyor.

Araştırma ekibi, yaşlı balinaların ve mavi balinalar gibi derisinde daha az melanin bulunan balinaların mitokondriyal DNA’sındaki (mtDNA) hasar seviyesinin çok yüksek olduğunu bulmuş. Derisinde en fazla melanin olan oluklu balinanın mtDNA hasarı ise oldukça düşük bir seviyede.

Birch-Machin, daha önce balinalarda mtDNA incelemesi yapılmadığını ve elde edilen sonuçların insanın yaşlanma sürecine ayna tuttuğunu dile getirdi.

Mercan Bursalı

Kaynak 1 - 2