Bilimde yeni aşama: “Derin Ekoloji”

Doğan Kuban Y
Bilimde yeni aşama: “Derin Ekoloji”

Türkiye’nin geleceği için herkes reçete yazabilir. Fakat bu, ‘Ne olacak bu ülkenin hali?’ sorusunu soranların sayısını azaltmaz. Sayıya, hesaba ve matematiğe dayalı olan teknoloji dünyasında içi boşalmış geleneklere dayalı istekler gerçekleşmez.

Ülkenin içine düştüğü durum bunu sayısal olarak kanıtlıyor: Dış borç çok. Ödemekte zorlanıyoruz. Devlet kurumlarının gelirlerine el koydu. İşsiz sayısı arttı. Öğretimin kalitesi düştü. Çağdaş ekonomilerin en önemli göstergelerinden biri olan araştırma bütçesi Güney Kore’nin beşte biri.

Fakat bu sayısal göstergelerin yanında toplumun en acıklı geri kalma göstergesi, ülkenin durumunu tartışamayan ve değerlendiremeyen entelektüel düşünce boşluğudur.


Bunun baskı rejimi ile ilişkisi var. Fakat asıl nedeni tartışmaların tümünün politik kavgaya dönüşmesi, her sorunun politik parametrelere göre değerlendirilmesi, 80 milyon halkın yerini partilerin almasıdır.

Cumhuriyet yok, yerine bir şey de yok! Bir milletvekili (hangi milletin miletvekili?) ‘Türk yok!’ demiş. Kanımca onun duyma organı çalışmıyor. Ülkenin geri kalmış hiçbir kurumunun gelişme programı yok. Türkiye soyut bir kavrama dönüşmüş. Bütün okuduklarımız ve işittiklerimiz içi boş, sen, ben kavgaları. Politikanın dili de mahalle kahvesi düzeyinde. Kuşkusuz bu bir genelleme. Ülkede sınırlı da olsa, bilimsel düşünce de üretiliyor. Fakat bu üretim, geleneksel cehalet yapısının vurdum duymazlığını ortadan kaldıramayacak kadar cılız.

Yalan, bir politik araç

Sevgili Okuyucular,

Bugün ülkenin geleceği için endişeleriniz ve sorularınız varsa bunların yanıtı önce güvenilir sayısal değerler içermelidir. Gerçi bu güvenirlik görecelidir. Bütün dünya hükümetleri yalan söylemenin politik araç ve gereklilik olduğuna kendilerini inandırmış görünüyorlar.

Burada sorun çağdaş iletişimin er geç yıkacağı yalan politikasının ömrü ile ilgilidir. Evrensel şiddet ekonomik yalanla ortaktır. Uluslararası ekonomi, müşterisi olan, zaten sadece pazar olarak baktığı ülkelerdeki zorbalığa kulak asmıyor. İnsanlara telefon, televizyon, radyo, internet kullanma, reklam yapma, otomobil kullanma yasağı yoksa, yani pazar açıksa, Amerika, Rusya, Çin, Almanya gibi ülkeler için Suriye ya da Türkiye’nin demokratik rejim sahibi olup olmaması önemli değildir. Türkiye’yi uygar bir ülke olarak görmüyorlar. Kişi olarak kravatlı, dil bilen uygarlarımız olabilir.

Ülkeler öğretimleri ve üretimleri kadar uygarlar. Uluslararası standartlarla karşılaştırılamayan ulusal performansların hikayesine ancak en cahiller inandırılabilir. Dünyada bağımsız ekonomi kalmadı. Bizim gibi samanı, domatesi bile ithal eden ülkelerin politik yalanları kısa sürede kurt masalına döner. Batı kapitalizmi, yok olmak üzere olan egemenliğini yalan ortaklığı üzerine kurmak zorundadır. Fakat her gün gerçekleri ortaya koyan sayısal kanıtları yok etme gücü yoktur. Yerel despotizmler de yalan silahını, ekonomik güçleri oranında kullanabilirler.

Sömürü ne kadar sürer

Bağımlı ekonomiler ve onların halkları yalan ve yönlendirme duvarını aşana kadar, Batı ve diğer güçlü satıcılar onları sömüreceklerdir. Bu birinci planda İslam dünyasında, kendi deyişlerine göre, kaderdir. Evrensel sayısal kriterlere göre bu kader, bilimsel, teknolojik ve eğitimsel yetersizliktir. Bunun ülke yaşamlarına yansıması değişik despotizm modelleri üretiyor. Bunlara bakarak ülkenin uygarlık düzeyi bağlamında bilgi edinebilirsiniz. Şimdi bizde bu oyun sahnede.

Herhangi bir ülkeyi alın, sayısal parametrelerle ekonomisini, öğretimini, toplumsal gelişmişliğini bir kefeye koyun. Öbür kefede geleceği yazılıdır. Yakında uluslararası internet programları her ülkenin geleceğini sayılarla ekrana getirebilirler. Günümüzde de parça parça yayınlanan bu bilgilerin, doğru bir çabayla, doğru sonuçları göstermesi olanağı var.

Dünya aydınlarının, Türk aydınlarının endişesi de söylenmekte olan bu gerçeğin halkın bilincine ulaştığı zaman çıkacak kargaşadır. İç savaş sözleri bundan kaynaklanıyor. Bunun ne partilere, ne iktidarlara, ne halka yararı olmaz. Sınırı da tartışılamaz. Irak, Suriye, Afganistan olasılıkları sergiliyorlar. Fakat milyonlarca Türk’ün Avrupa’ya sığınması diye bir şey olmayacak! Toplum yaşamının sayısal göstergeleri, Türkiye’de olduğu gibi, negatifse, çağdaş uygarlığın yaratılmasına düşünsel, sanatsal ve üretimsel olarak katılamazsınız. Teknolojinin ürettiği araçlara sahip olduğunuz, onları satın alıp kullandığınız zaman uygar olmuyorsunuz. Arabistan’ın, Türkiye’nin hali önünüzde.

Uygarlığın ölçütü salt sayısal değil

Bu gözlem, uygarlığın ölçütünün sadece sayısal olmadığını gösteriyor. Galileo ve Newton kuramları bilimin fiziksel ve matematiksel boyutlarını vurguluyordu. Dünya bir süre fiziği bilimin öncüsü olarak kabul etti. Fizik ve mekaniğin temel oluşturduğu bir teknoloji var.

Fakat kimya ve biyolojinin gelişmesine paralel olarak, 19 yüzyılda sosyal bilimleri de etkileyen, ve Rusya’da komünizmin sınıf kavgası üzerine kurulmasına yardım eden mekanik ve materyalist bilimsel görüş günümüzde egemenliğini yitirmiştir.

Kuşkusuz matematik ve fizik, evrenin oluşumu, değişmesi, dünyanın oluşmasının fiziksel temellerini reddetmiyor. Fakat dünyaya fizikten ve matematikten başka ölçütlerle bakmak gerektiğini gösteren bilimsel ve kuramsal veriler var.

Bunlardan biri, belki de başta geleni ‘Derin Ekoloji’ denen yeni felsefi görüştür. Genel olarak ekoloji fiziksel çevrenin bilimidir. Burada fizik de var, kimya da var, biyoloji de var. Fakat kimya ve biyolojinin fizikten farklı, sayı ile tanımlanamayacak özellikleri var. Bunlar canlı doğaya, insan yaşamına ve sosyal yaşama uzanıyor.

Sevgili Okuyucular,

Türkiye, bütün dünyanın insanları gibi, çağdaş dünya ile aynı ortamda yaşıyor. Müşteri ve giderek köle olmak istemiyorsak, geçmişe bakarak (Cumhuriyet dönemi de dahil) neden geride kaldığımızı öğrenmek zorundayız. Geleceğin kölesi olmak istemiyorsak, dünyanın ulaştığı bilgi ve üretim düzeyine ulaşmak gerek.

“Derin Ekoloji”

'Derin Ekoloji' kavramı, yaşamı mekanik ve kuru bilimselden bütüncül bir dünya görüşüne götürmek isteyen bir felsefedir. Bilimsel dışlanmaz. Yaşamın matematikle açıklanamayan organik düzenini, sosyal yaşamın maddi temeller dışında şekillenen eğilimlerini bütünleştirici (wholistic) bir sistemik görüş geliştirilmeğe çalışılır. Kant ‘Saf Aklın Kritiği’ adlı en ünlü yapıtında, organik doğada kendini örgütleyen varlık kavramını vurgulayarak Derin Ekoloji akımını güçlendiren bir rol oynamış, fizikte ‘Quantum’ kuramı, psikolojide ‘Gestalt’ kuramı gibi gelişmeler bu eğilimi desteklemiştir.

Türkiye’nin geleceği için projeler tasarlayanlar Derin Ekoloji felsefesiyle bütünleşen sistem yaklaşımı içinde, ülkeyi doğru yola yönlendireceğini düşündükleri programları hazırlayabilirler. Kendi kendini örgütleyen varlık kavramı, kendine özgü bir sosyal yapısı, dili, coğrafi konumu, tarihi, ona bağlı önyargıları olan bir toplumun kendini örgütleyebileceği inancını ifade ediyor.

Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Kurtuluş Savaşçılarının, Batılı emperyalistlerin kölesi olan Osmanlı sultanlarına olan tepkilerine paralel, ve hala etkili olan kapitalist emperyalizmin hoyrat tüccarlığından kurtulma çabasıdır. Türkiye’deki çatışma komedisinin senaryosu bize ait değildir. Bütünüyle cehaletin pençesindeki toplum savaşa bile gidiyor. Geçmişi ve çağdaş dünyayı değerlendiren bir program AKP’ye bile yararlı olur.

Doğan Kuban

*Bu yazı HBT'nin 53. sayısında yayınlanmıştır.

Doğan Kuban