Descartes’ın bir cümlesi ve yeniden virüs salgınına dair

Doğan Kuban
Descartes’ın bir cümlesi ve yeniden virüs salgınına dair

Descartes üzerinde yazmağa koyulmuş iken, karşı karşıya olduğumuz virüs felaketi aklımı meşgul etmeye devam ediyordu. Şu anda Virüs, Descartes’dan daha önemli. Nasıl savaşacağını bilmeden kaybolup giden yüzlerce vatandaş var. Fakat düşmanın ne kendisini ne de silahlarını henüz çok iyi bilmiyoruz.

Koronavirüs’ün neden olduğu ölümcül saldırı bütün dünyayı dehşete düşürdü. Descartes’ın ünlü aforizması, insanlara şimdi yapmak zorunda oldukları bir şeyi anımsatmak istiyor mu acaba?  “Düşünüyorum, demek ki varım! “

Zor bir savaş. Toplumun her örgütünün, her kişisinin sınırsız sorumluluğu var. Descartes’ın düşünmeden anladığı, karşılaşılan sorunu masaya yatıracak bir aklın yaratacağı çözüm ya da çözümler. Neleri içerecek? En başta evlerine kapanan insanlara yetecek yemeği ve onun parasını sağlamak. İtalya’da, Almanya’da ve başka ülkelerde olduğu gibi belki de! Benim öğrendiğim kadarıyla, bu ülkelerde işsizlere, gündelikle çalışanlara, ayın sonunu zor getirenlere yaşayacak para veriliyor. Bunun gerçekleşmesi için çok boyutlu bir proje gerekir.


İkinci olarak kapanan okulların öğrencilerine derslerine belki TV ya da internet üzerinden haftada birkaç dersin iletilmesini sağlamak. Bu da ülkede yapılmaya başlandı. Parası olanların akıllı cep telefonları, internetleri, bilgisayarları ve televizyonları var. Olmayanlara bu cihazları temin etmek gerekir.

Seferberlik ciddi olarak uygulanmalı

Bütün bunlar devletin vazgeçemeyeceği hizmetlerdir, sorumluluklardır. Devletin yürümesini sağlamak zorunda olduğu hizmetlerin yanısıra, toplumun da önerilen bütün tedbirleri tam bir disiplinle yapmak gibi bir görevi var tabii.

Doğal olarak bir devletin sorunu, görev ve sorumlulukları her yurttaşa olduğunca eşit dağıtmak, bunları bir seferberlik disiplini içinde gerçekleştirmek. Burada hiç bir politik taraf tutma veya yandaşlık salgının etkisini değiştirmez. Anti-vürüs ilacı bulunana kadar bir çare de yoktur. Seferberlik çok ciddi bir hazırlık ortamıdır. Düşman sayısı ve silahları bilinir. Virüs ise etrafımızda bir hayalet gibi dolaşıyor.

Virüsün Doğa’nın yıkımı ile ilişkisi

Sevgili Okurlar,

Bir yarasa veya benzeri bir yaban hayvanının olasılıkla ürettiği bir virüsün saldırısında, hepimiz evlerimize kaçmaktan başka bir çare bulamadık.

Benim oldukça uzun yaşamımda böyle, bütün dünyayı dehşete düşüren, insanların her an ölümü evde beklediği bir doğal felaket olmadı. İnsanoğlu maymundan insana dönüştüğünden bu yana böyle felaketler geçirdi, çeşitli salgınları falan biliyoruz.

Bilim insanları, doğanın yıkımıyla bugüne kadar insanın temas etmediği patojenlerle temasa geçmeye başladığını söylüyorlar, işte on yıllardır çıkan domuz gripleri, kuş gripleri, ebola, zika ve başkaları…

Virüsün çıktığı yer Çin. Çinliler her tür canlıyı ve bu arada yarasayı yiyorlarmış. Haberlerde okuduğumuz gibi, Birleşik Amerika ve bütün dünyaya bulaşan öldürücü bir virüse tanık oluyoruz.

Hükümetlerin kararı üzerine, insanlar kendilerinin de tehlikede olduğunu düşünerek evlerine kapandılar. Fakat işi ev dışında olanlar, hastanede görevi olan doktorlar, hemşireler, her yere gerekli öteberiyi taşıyanlar, marketlerde v.s çalışanlar günümüzün kahramanları!

Antivirüs bulunduktan sonra bile, sadece bilim adamları değil, insanların tümü belli davranışlara ve belli yokluklara katlanmak zorunda kalacak gibi görünüyor.

Kısa zamamanda bir antivirus bulunmasını dileyerek, bu günlerde zaten büyük sorunlarla boğuşulduğunu, yeterli su, elektrik, enerji, öğretim, yeterli gıda, meselelelerin toplumu zorladığını belirtmek lazım.

Dİkkat çekilen diğer bir nokta da, salgının yol açtığı ve açacağı ekonomik çöküntü. Turizm ve hizmet sektörlerinde çok büyük kayıplar, işsizlik giderek büyüyecek, dolayısıyla salgın durdurulsa bile ülkelerin kargaşası bitmeyecek. Ona da hazır olmak bütün vatandaşların ve devletin bilinçli çalışması gerekli.

Halkın temel ihtiyaçlarını devlet karşılamalı

Sevgili Okurlar,

Virüs etkinliği geçene kadar, insanların disiplinli yaşamayı öğrenmeleri, yardımsever olmayı öğrenmeleri, devletin de böyle ölümcül bir mücadelede örgütlenmeyi öğrenmesini umut ederek, virüs tehlikesi geçince bütün ülkenin çok zor bir ekonomik durum, uzun süre devam eden sıkıntı ve korkunun psikolojık etkilerini düşünerek, halkın yemek ve barınma gereksimini sağlamak, çok önemli bir devlet görevidir.

Salgından sonra devletin sorumluluğu çok artacaktır.

Descartes’a dönersek, filozof, matematikçi olmak dışında astronomi, tıp başta, din dışında insanla ilgili her konuyu irdeleyen evrensel bir düşünürdü. Düşünmek düşünebilir olmaktır. Fakat asıl istenen, bir sorunu akıl dediğimiz insani mekanizmayı kullanarak, sorun olarak çözmektir.

Politik ayrışma şimdi daha tehlikeli

Bu hastalık dönemi bir felaket karşısında sonuca ulaşmak için halka disiplinli olarak, aynı yönde hareket etmeyi öğretebilir. Virüs insanlara sanki yarın yokmuş gibi yaşamaktan imtina etmelerini biraz öğretebilir. Virüs dönemi bizim halkın olaylara bakışını bir ölçüde değiştirebilir, daha şimdiden insanları zor bir ekonomik yaşama hazırladı bile. Şimdiden bütün dünya ekonomisi krize girdi.

Şimdiden halkın politik ayrışmadan uzaklaşması ulusal bir ödevdir. Ancak, bunun en önce baştakiler tarafından uygulanması ve öğretilmesi de şarttır.

Sevgili Okurlar,

Bu yazıyı burada bırakıyorum. İçinde bulunduğumuz evrensel virüs baskını, bir antivirüs aşısı bulunana kadar insanlara korku ve acı dolu bir dönem yaşatacak gibi görünüyor.

Dünyanın hemen her ülkesinde sayısız yasaklar günlük yaşamı parçaladı.

Bu koşullar toplumda her sınıfı da aynı şekilde etkilemiyor. Fakir, işsiz ve umutsuz insanların sağlıkları çok daha büyük bir tehdit altında.

Bizim ülkemizde sosyal yardım sınırlı. Şimdilik hayatlarımızı birbirimize yardım ederek ve sorumluların tavsiye ettikleri korunma önlemlerini dinleyerek, toplumun bu tehlikeye karşı birleşmesine yardım edin!

Bütün dünya savaşa girmiştir, şu an ortak bir savaştayız. Ben dünyadaki uzmanlara inanıyorum.

Descartes sorununa da, ülke olarak elimize verdiği cümle örneği ile başlayabiliriz:

Düşünüyorum, demek ki varım!” Düşünerek ve çözüm üreterek var olabileceğiz.

Doğan Kuban

*Bu yazı HBT'nin 214. sayısında yayınlanmıştır.

Doğan Kuban