Dünya yarım akıllı insan cinsini yok edecek mi?

Doğan Kuban Y
Dünya yarım akıllı insan cinsini yok edecek mi?

İngiliz fizikçi S. Hawking’in ölmeden önce ‘100 yıl sonra insan cinsi yok olacak!’ mesajı büyük bir bilim insanının acı veren bir duyurusu idi. Ondan önce de aynı tehlikeyi haber verenler oldu.

Bu bilimsel öngörü yanlış ya da acele varılmış bir uyarı olsa bile insanın ruhunu sıkıyor. Bu mesajın insanların çoğunun üzerinde etkili olmadığını görmek, insan denen yaratığın kendi cinsinin yok oluşuna bile duyarsız kalmasının nasıl bir düşünce ve duygu yapısını yansıttığını anlamak zor.

Bugünkü Türk toplumunun içinde bulunduğu kültürel durumla, bu kaba ilgisizlik arasında açık bir cehalet birlikteliği var. Bütün dünyanın benzer ilgisizliği ise acı verici.


İnsanlığın ortak iradesi yıllardır, kutupların erimesine, su baskınlarına, artan hava sıcaklığına, susuzluk ve kuraklık tehlikelerine karşı gereken kararlı tutumu göstermedi. İnsanları, vahşi bir hayvan cinsi olarak görmek bir uygarlık tarihçisi için zordur. Dünyada bir mimari parça, bir insan heykeli, bir tablo için yıllar harcayan sanat tarihçileri, binlerce yıllık bir insan yaşamının herhangi bir kalıntısı için aylarını güneş altında çöllerde geçiren arkeologlar var. Fakat bunların varlığı ilgisizliğin varlığını değiştirmiyor.

İnsan nesli yok olursa

İnsan nesli, diyelim, 2100 yılında dünya coğrafyasından silindikten sonra, dünyayı milyarlarca insanın kemikleri öbek öbek dolduracak. Kimse kemiklerin kime ait olduğunu sormayacak. Dünya tarihini merak eden; Hunların Fransa’ya, İngilizlerin Avustralya’ya Almanların Stalingrad önünde nasıl perişan olduğunu, Amerikan atom bombalarını, dünya üzerindeki hiçbir tarihi olguyu, bir başka planeti merak etmeyecek. Kant’ı ya da Fatih’i bilen de olmayacak. Ne dünyanın insanlarını ne de onların uygarlığını merak edecek bir odak ya da araştırmacı kalmayacak.

Milyarca insan ve hayvan kemiğinin ortasından bir küçük fidan yetişmeyecek. Bilmediğimiz bir gezegende insana benzemeyen yaratıklar, cansız kurumuş belki de tozla örtülü dünyanın ulaşmaya değer olup olmadığını inceleyecek teknolojiye de sahip olmayan, büyük böcekler düzeyinde başka varlıklar çıkabilir.

10 yıl sonra durum netleşir

Hayal kurma bu düzeye varınca, düşüneceğimiz tek şey sıcak dalgalarıyla bilimsel olarak savaşmak ve dünya ısısının yükselmesine engel olacak teknolojik donanımı dünyaya yaymak olacak. Daha bu yıl bazı iklim bölgelerinde ısının 60 santigrada çıkacağı söylenmişti. Bu yükselme, bir günde olmayan ve sürekli canavarlaşan bir süreç olduğu için, olasılıkla 10 yıl sonra iklimsel ısınma nedeniyle o yıl ölenlerin istatistiklerini ve nedenlerini öğrenmeğe başlayacağız. Zengin sanayi ülkeleri ısınmaya neden olan sanayi üretimini daha sıkı kontrol edecekler, belki ikinci dünya savaşındaki hava akınlarına karşı yapılan sığınaklar gibi sıcağa karşı klimalı sığınaklar yapılacak, yeni göçler olacak, kuraklık ve susuzluk nedeniyle açlar çoğalacak ve yeni yemek hapları üretilecek. Kapitalizm daha kırıcı olacak, insan grupları açlık savaşları yapacaklar ve bunlar giderek artacak.

Bu gelişmenin sürekli sömürü, yeni gelir sınıfları arasında sürekli kavgaya neden olması gibi konular Amerikalı akademisyenler tarafından 50 yıldır araştırma konusudur.

Türkiye gibi gelir seviyesi düşük, borcu çok ülkelerde, kentlerin çölleşmemesi için şimdiden insan sevgisine dayalı, insanın varlık olarak yaşamını uzatmak için tedbirler alınması gerekiyor.

Bir yudum aydınlanma

İnsanlar sanayileşme sürecinde, cehaletin baskısı altında yaşadılar ve yaşıyorlar. İkinci Dünya Savaşından sonra ABD’nin dünyayı kendi amaçları için örgütleme süreci başladı. 1950’den sonraki politikalar, kapitalist çukura düştü.

Bu, Marksist bir yorum değil. Günümüzde bu sömürü savaşını hala göz boyayan kapitalist-komünist çelişkisi ile açıklamak yalancılıktır.

Berkeley’de adını daha önce yazdığım bir Amerikan iktisatçısının ABD’de en az gelirle, en yüksek gelir arasında bir yüzyıldan az bir sürede, oranın 1/50 den 1/350 ye yükseldiğine işaret ederek, bunun sosyalistlerin vurguladığı sınıflaşmadan daha beter olduğunu, sonunun kötü biteceğini, yarım yüzyıl önce yayınladığı kitabında yazmıştı.

Ama bilimsel araştırma yapmadan, 1700 TL olan aylık maaşın 350 katının 595 000 TL olduğunu, bunun yılda 6 milyon TL’yi geçtiğini, bu kazancın da, bir çok gecekondu müteahhidinin yıllık kazancından az olduğunu anımsamak bir yudum aydınlanmaktır.

Açları yok mu etsek?!

Eşitsizlik tarih boyunca ağa, bey, kral, imparator, aristokrat, kapitalist, vb. zorbalar nedeniyle binlerce yıldır görülüyor. Aynı zaman içinde fakir-aç ile zengin arasındaki kavga da, bin bir kıyafetle karşımızda. Bu sonsuz eşitsizliği ve bugün bilimsel modern dünyada hala bir milyar aç kalanın varlığını biliyoruz.

Yineliyelim; ‘Yüzyıl içinde insan nesli, iklimsel değişmeler yüzünden, dünya yüzünden silinecek!’ Yani eğriyi ve doğruyu aynı yoğunlukta kullanan insan denilen gelişmiş hayvan cinsi, olasılıkla dünya gezegenini, üzerinde yaşayan bütün canlılarla birlikte yok olacak!

Kendisini tanrı yerine koymuş bir yaratık bugün bunu nasıl karşılıyor? Bu noktadan sonra insanın kendine yakışan bir jest yapması olasılığı var mı? Varsa nereden başlar?

Bir çözüm; zenginler için şu olabilir: Açları yok edelim. Biz biraz daha uzun yaşayalım.

Fakat bunu diyemezler. Çünkü kimsenin ne kadar yaşayacağı bilinmiyor. Zenginin hizmetçileri, ya da kulları yok olunca kendisine kim yardım edecek? Bunun yöntemi şöyle olabilir. Çalışanları bir iki günden sonra işten çıkarabilirsiniz. Bunun da yürümediğini anladıktan sonra, ilk kez aklınıza insancıl bir çare gelebilir: Burada çevremizi olabildiği kadar ortak olarak koruyalım. Yok olmadan yüzyıl önce, aklımıza ilk doğru karar gelebilir.

Bu süreç içinde ilk kez, insanoğlu bir şeyi ortak yapmanın kararların en doğrusu olduğunu düşünmeye başlayabilir. Çok kişinin ortak kararının tek kişiden çok daha güçlü olduğunu ve bu yöntemin kapitalizme büyük para kazandıracağını bir Amerikan üniversitesinin son araştırmaları gösterdi. Fakat dünyanın geleceğinin süresi bilinince kapitalistlerin bundan daha fazla yararlanmaları zor.

İnsanları korkutarak bir yöntemi zorla benimsetmeyi düşünmüyorum. Fakat insanlığın sonu geldiği zaman güneşin, ölmeyi herkese eşit şekilde dağıtması belki insanlara dünyada ulaşabilecekleri en yüksek mutluluğu getirebilir. Ortak düşünerek, kimsenin kimseyi sömürmediği bir ortamda biraz daha uzun yaşamayı gerçekleştirebilecek bir düzen kurmak.

Yaşam boyunca aptalca ölümü düşüneceğinize, bilgelerin yüzyıllar boyunca önerdiği bir ortaklıkla, dünya üzerindeki yaşamınızı uzatmanın yollarını arayın. İnsanların tüm ünlü bilgeleri, yüzyıllar boyunca, aklın egemen olduğu, insanın hırstan, zorbalıktan, aç gözlülükten uzak, hoşgörünün ve özgürlüğün egemen olduğu bir mutluluk ortamında insanlığı kucaklamaktan söz ettiler.

Yoksa para ve zorbalık insanlara uygar olma yollarını tıkadı mı?

Doğan Kuban

Bu yazı HBT'nin 107. sayısında yayınlanmıştır.

Doğan Kuban