Aynı kişiyi hem seviyor, hem de nefret mi ediyorsunuz?

Öne Çıkanlar Toplum
Aynı kişiyi hem seviyor, hem de nefret mi ediyorsunuz?

Sağı solu belli olmayan, bir günü diğerine uymayan kişilerle kurduğunuz ilişkiler, düşmanlarınızla kurduğunuz ilişkilerden daha yıpratıcı olabiliyor. Beden ve ruh sağlığınızın bu ilişkilerden olumsuz etkilenmesini istemiyorsanız bu insanları doğru tanıyın ve nasıl baş edeceğinizi öğrenin.

Sosyal çevrenizdeki insanları düşündüğünüzde çoğunlukla içinizi sıcacık duygular kaplar; bunlarla birlikte olmak için can atarsınız. Görüştüğünüzde bilirsiniz ki duygularınız karşılıksız kalmayacak. Dolayısıyla ilişkinizi sürdürmek için emek harcamaktan kaçınmazsınız.

Ne var ki sayıları az da olsa bazı insanlar sizde farklı duygular uyandırır. Bir yanınız görüşmek isterken, diğer yarınız uzak kalmayı tercih eder. Bu tür ilişkiler Rus ruleti gibidir; şansınız varsa keyif alırsınız, yoksa içinizi bir huzursuzluk kaplar. İşin kötü tarafı neyle karşılaşacağınız bilemezsiniz...


Dost bellediğiniz düşmanlar

Bu tablo size tanıdık geliyorsa dost görünümünde düşmanlarınız var demektir. Psikologlar bu tür beraberliklere çelişkili ilişkiler (ambivalent, ikircikli, tutarsız, dengesiz, istikrarsız) adını veriyor. Bu kişiler yalnızca birlikte geçirdiğiniz süreyi mahvetmekle kalmaz, sağlığınız üzerinde tahmin edemeyeceğiniz kadar olumsuz etkiler bırakır. Çok sayıda araştırmaya göre bu sevgi-nefret ilişkileri, size karşı hep düşmanca davranışlar sergileyen insanlardan daha zararlı ve yıpratıcıdır. Bunlar fiziksel ve ruhsal sağlığınızı bozar. Hatta zamanından önce yaşlanmanıza bile neden olur.

Bunu herkes bilmekle birlikte, kısa yoldan ilişkisini sonlandıramayabilir. Bu dost bildiğimiz düşmanlarla olan ilişkilerimiz basit olmayabilir; en doğru strateji bunlarla ilişkiyi kesmek olsa da koşullar buna izin vermeyebilir.

Ancak ikircikli ilişkiler konusunda daha fazla bilgi sahibi oldukça bunlarla kuracağınız ilişkilerin vereceği zararlardan kurtulabilirsiniz. Hatta bunlarla gerçek dostluklar bile kurabilirsiniz. Çünkü hangi sinyallere odaklanacağınızı bilirseniz, bazı ilişkilerde asıl tutarsız olanın ve çelişki yaratanın kendiniz olduğunu bile keşfedebilirsiniz.

Dostluklarda nitelik önemli, nicelik değil

1970’lerden bu yana binlerce insanlar arası ilişkileri uzun süreler boyunca inceleyen çok sayıda çalışma, çok canlı ve kalabalık sosyal çevresi olan insanların daha uzun yaşadığını ve farklı hastalıklara yakalanma eğiliminin düşük olduğunu gösteriyor. Bu çalışmaların çoğu sosyal çevrenin büyüklüğüne odaklanmıştı. Çevresi geniş olanlar, çevresi dar olanlardan daha uzun yaşıyorlardı.

Ne var ki zaman içinde arkadaş grubundaki kişilerin niteliğinin arkadaş sayısı kadar önemli olduğu anlaşıldı. Bir kere sosyal bağlantıların en belirgin yararı, başkaları tarafından anlaşılıyor ve destek görüyor olma duygusu. Eğer tehlike anında veya zorlandığımız dönemlerde arkamızda birilerinin olduğunu bilirsek, stres düzeyi önemli ölçüde düşüyor. Ancak tanıdıklarımızın tümü duygularımız üzerinde böyle bir etki yaratmayabiliyor. Öyle ki bizi sıkıntılardan korumak bir yana, kendileri “Brutüs” rolünde bizler arkadan bıçaklayabiliyor.

Dost görünümündeki düşman nasıl ayırt edilir?

İngilizcede son yıllarda kullanılan“frenemy” sözcüğü, “friend” ve “enemy” sözcüklerinin birleştirilmesiyle türetildi. Bu sözcük dost sandığınız ama düşmanca davranışlarına da tanık olduğunuz kişileri tanımlar. Türkçede bu ilişklere dost-düşman ilişkileri diyoruz.

Kişiler arasındaki ilişkilerde tanık olduğumuz dinamikleri ölçmek için Brigham Young Üniversitesi’nden psikoloji ve sinirbilim profesörü Julianne Holt-Lunstad ve meslektaşları dostlukları belirli kategoriler altında toplayan bir ölçek tasarladı.

Bu çalışmadan elde edilen sonuçlara göre Holt-Lunstad  kişiler arası ilişki 4 kategoriye ayırıyor:

*İlgi alanınıza girmeyen, önemsemediğiniz ilişkiler

*Sizi her koşulda destekleyen, güvenilir ilişkiler

*Olabildiğince uzak durmaya çalıştığınız, birlikte olmaktan kaçındığınız ilişkiler

*Bazen yakın bulduğunuz, bazen de rahatsızlık veren ilişkiler

İşte bu sonuncu gruptakiler çelişkili (ambivalent) ilişkilerdir.

Çelişkili, tutarsız ilişkiler

Çelişkili bağlantılar, arkadaşlar, ebeveynler, kardeşler, iş arkadaşları, hatta eşler arasından bile çıkabilir. Kısaca dost-düşman ilişkisi kurduğunuz herkes bu gruba girer. Bu insanların ilişkilerinizde sergilediği çelişkiler çeşitli şekillerde ortaya çıkar. Size, saygısız davranmazlar, ama beklediğiniz ilgiyi de göstermezler. Veya tam ihtiyaç duyduğunuz anlarda yanınızda bulunmazlar. Örneğin bu eşiniz olabilir. Bazen aşırı sevgi gösterir, ertesi gün eleştiri bombardımanına tutar. Üstelik bunu herkesin içinde yapar. Böylece gerçek duygularının ne olduğunu bir türlü kestiremezsiniz.

Bu tür ilişkilerde içinizde hep taze tuttuğunuz bir beklenti vardır: İyiliklerin kötülüklerden daha fazla olması ve bu kişilerin özellikle uzak durmaya çalıştığınız kişilerden daha “çekilir” olması. Ne var ki bilimsel araştırmalartam tersini söylüyor. Holt-Lunstad ve ekibinin 102 kişi üzerinde yürüttüğü çalışmada, deneklerin tansiyonlarının bu dost-düşman ilişkilerde, diğer ilişkilere oranla daha yüksek seyrettiğine tanık oldular.

İşin kötüsü olumsuzluklar bununla sınırlı kalmıyor. Holt-Lunstad ve meslektaşı Benjamin Clark farklı bir deneyde çıtayı biraz da yükselttiler. Dost-düşman olarak tanımlanan bir kişinin yan odada bulunması bile deneklerin tansiyonlarının yükselmesine yetiyordu. Bu da, dost-düşmanın  kaygı uyandırması için konuşmasına gerek olmadığı anlamına geliyor. Ayrıca dost-düşmanla ilgili bilinçaltına yönelik bir hatırlatma, kişilerin iç huzurunu bozmak için yeterli olabiliyor. Hatta dost-düşmanın adının bilgisayar ekranında kısa süreliğine belirmesi bile insanların stres düzeyinde belirgin artışlara yol açabiliyor.

Kısaca dost-düşmanlar, insanın üzerinde boğucu bir etki yaratabiliyor. Çoğumuz bu kişilerin desteğine ihtiyaç duyabiliriz ve onları mutlu etmek için çaba harcarız. Ama bu manevi yatırımların karşılık bulmaması o kişilerle ilgili boğucu etkiyi daha da yoğun hale getirmekten başka bir işe yaramaz.

Peki, ya o dost-düşman sizseniz?

Bir diğer önemli nokta da, böyle toksik bir ilişkide dost görünümündeki düşmanın siz olma ihtimalinin küçümsenmeyecek oranda yüksek olması. Bu noktada kendinizle ilgili bu gerçeği kabullenmek o kadar kolay olmayabilir. Bir arkadaş ortamında herkesi iğneleyen, kınayan, hatta alay eden bir kişi olmayabilirsiniz ama bazı kişilere hak ettikleri saygıyı, takdiri ve minnettarlığınızı göstermemiş olabilirsiniz. Doğaldır ki unutkanlıklar karşı tarafta ilgisizlik olarak olarak algılanabilir. Unutkanlığın yanı sıra çekingenlik ve düşüncesizlik de sizi dost-düşman sınıfına sokabilir.

Fiziksel sağlığımız üzerindeki olumsuz etkileri

Çelişkili bağlantıların uzun vadede etkileri, az sayıda bağlantının yarattığı olumsuzluklardan daha fazla.  Bir düzen içinde bu dost gibi görünen düşmanlarla birlikte olmak, kalbe ilave stres yüklerken, vücutta enflamasyon düzeyini de yükseltebilir. Bu ikisi de ölüm riskini artırabilen faktörler.

Hücresel yaşlanma açısından da bir kişiler olumsuzluk yaratır. Kromozomların uçlarında telomer denilen koruyucu kılıflar bulunur. Bu kılıflar hücreler bölünürken DNA’ların zarar görmesini engeller. Yaşlanırken telomerlerimiz her yıl yavaş yavaş aşınır. Çok kısaldıkları zaman hücreler iş göremez hale gelir veya ölür. Kısalmış telomerler yaşlanmayla birlikte gelen hastalıklara karşı insanı savunmasız kılar.. Bu arada tutarsız ve dengesiz bağlantılar da bu çöküşü hızlandırır.

Eğer kendinizi bıçak sırtında yaşıyormuş gibi hissettiren bir birliktelik içindeyseniz veya yüzünüze gülüp arkanızdan kuyunuzu kazan birileriyle arkadaşlık ediyorsanız telomerlerinizin kısalmış olması şaşrtıcı olmamalı.

İş yerlerinde toksik ilişkiler

Bu ilişkilerden zarar gören yalnızca fiziksel sağlığımız değil. İş hayatımızdaki başarılarımız, iş tatmini ve hayata genel yaklaşımımız da bu toksik ilişkilerden etkilenir. Dolayısıyla ilişki dinamikleri iş yerindeki stresin en büyük sorumlusudur. Tutarsız, dost görünümündeki patronlar özellikle zarar verir. 27 çalışma grubu içinden seçilen 993 çalışan üzerinde yapılan son bir araştırma, desteğine güvenilmez, saygısında ve sevgisinde cimri işverenler, çalışanların akıl ve ruh sağlığını önemli ölçüde bozabilir. Sonuçta kaygı bozukluğu, depresyon ve duygusal yıpranma çalışanların başarımını olumsuz etkilediği gibi iş yerinin verimini de düşürebilir.

İlişkiyi koparamıyorsanız seçenekleriniz neler?

Kaygılı bağlantıların paradoksal yapısı göz önüne alındığında basit bir çözümü olmaması da doğaldır. Bir kişi keyfinizi çok fazla kaçırıyorsa ilişkinizi tümüyle kesmeyi düşünebilirsiniz. Ancak bu kişi patronunuzsa, aile üyelerinden biriyse veya sosyal ağlarınızda vazgeçilemez bir konumda ise bu kararınızı ince eleyip sık dokumalısınız.  Bu kişilerle bağınızı koparttığınız an pek çok kişiyle de ilişkiniz kopabilir.

O zaman ne yapılabilir:

*İlişkinin tutarsız, çelişkili, kaygılı ve toksik olduğunun farkına varmanız, kısıtlı da olsa bir miktar koruma sağlar. Dost-düşmanla ilişkiyi devam ettirme kararı aldıysanız, neyle karşılaşabileceğiniz konusunda kendinizi önceden hazırlamalısınız. O zaman yediğiniz darbeler fazla acıtmaz.

*Dostluğun olumlu yönlerine odaklanıp, rahatsız edici yönleriyle ilgili sempati geliştirebilirsiniz. Hoşgörü ve anlayış karşı tarafı da rahatlatabilir.

*Yapabiliyorsanız bu kişilerle seyrek görüşmeye bakın.

Reyhan Oksay

Kaynaklar:

https://www.newscientist.com/article/mg26435131-800-why-frenemies-or-love-hate-relationships-are-so-bad-for-your-health/

https://www.powerofpositivity.com/frenemies-spot-key-signs/

https://www.forbes.com/sites/traversmark/2023/04/12/psychologists-define-what-the-term-frenemy-really-means/

https://www.psychologytoday.com/intl/blog/darwins-subterranean-world/201804/what-is-frenemy