Bağlantısallık ve karmaşıklığa dair bilimsel, sosyal ve kültürel çıkarımlar

Öne Çıkanlar Yaşam Bilimleri
Bağlantısallık ve karmaşıklığa dair bilimsel, sosyal ve kültürel çıkarımlar

Prof. Dr. Türker Kılıç’ın Dünya Bilim ve Sanat Akademisi’nde yaptığı “Beyin Araştırmaları Penceresinden Yaşam: Bağlantısallık ve Karmaşıklığa Dair Bilimsel, Sosyal ve Kültürel Çıkarımlar” başlıklı konuşmanın dördüncü ve son kısmını yayımlıyoruz. Kılıç, bağlantısallıktan sosyal ve kültürel çıkarımlarda bulunuyor.

Bugün, yeni bir etik anlayışına ihtiyaç var. Bu anlayış, temelini ortam, ilişkiler, bağımlılık ve bağlantısallık üzerine kurmuş yeni bir sosyal teoriye dayalı olmalı, bilişsel bilişim, yapay zeka gibi alanlarda yapılan çalışmalarda yönlendirici rol oynamalıdır... İklim değişikliği ve eşitsizlik gibi tüm dünyayı etkileyen sorunlar ancak bu bağlamda çözüme kavuşturulabilir.

En büyük bilgi işleme sistemi olan yaşamı bağlantısallık prensibi ile doğada, toplumda, evrende var olan karmaşık sistemler ışığında değerlendirdiğimizde, bağlantıların, ilişkilerin ve ortamın bütünü oluşturan parçalardan daha önemli olduğunu görmekteyiz. Bir yanda yukarıda bahsedilen keşifler, bir yanda da bilimsel gelişmelerin er ya da geç toplumu ve kültürü değiştirdiği gerçeği, bilimde meydana gelmekte olan paradigma değişimi (parçadan bütüne, bütünden bağlantısallığa) açısından (Tablo) bizi bazı önemli çıkarımlara götürmektedir.


Kültür ve toplumun temelinde ortak değer, inanç ve bilgi yatar. Bunların değişmesi vakit alsa da tarih bize eninde sonunda bunların da değişebildiğini göstermektedir. Bilim ve teknolojinin sunduğu araçlar kültür ve toplumun düzenini değiştirirken, bu araçları kullananların toplumun faydasını gözetmesi ve dikkati elden bırakmaması gerekir.

Bağımsız bireyler değiliz

Bugün insanlık olarak elimizdeki önemli fırsatı görmeliyiz: Gerçekleşmekte olan paradigma değişimi sayesinde kendimizi farklı bir gözle görmeli, birbirinden bağımsız bireyler olmadığımızı, aslında bir bağlantısal bütünlük içerisinde varlığımızı sürdürdüğümüzü anlamalıyız.

Bugün karşı karşıya olduğumuz küresel sorunların çoğu kendimizi daha büyük bir bütünün parçaları olarak göremememizden ileri gelmektedir. Capra ve Luisi, küresel toplumun mustarip olduğu olumsuzluklar arasındaki bağlantısallığı bize göstermeye çalışırken [1] şöyle der: Bu sorunları birbirinden ayrı ele alarak anlamak mümkün değildir, zira bu zorluklar birbiri ile bağlantılı ve birbirine bağımlıdır.

Yaşamın bir sistemler birliği olarak düşünülmesi gerektiği konusunda Capra ve Luisi’ye katılıyor, hatta bu düşünceyi bir adım daha ileri götürmek istiyorum. Karmaşık sistemleri daha iyi anladıkça, bilginin bunların içinde nasıl şifrelendiğini daha net gördükçe bu sistemlerin katmanlı bir yapı içerisinde, bir arada var olduğunun farkına varıyoruz.

Gen konusu buna çok güzel bir örnektir. DNA ilk keşfedildiğinde, henüz DNA-RNA- protein yolağının tersine de çalışabildiği bilinmiyordu. Artık bildiğimiz gibi RNA’dan DNA, proteinden de RNA elde edilebilmektedir.

Bir örnek vermek gerekirse, yakın zamanda yapılan bir çalışmada araştırmacılar bakteri adaptasyonu ve bilgi depolama prensiplerini kullanarak bakterinin DNA’sına gerçek veri arşivlemeyi başardılar [2].

Çalışmada koşan bir at oynatan bir GIF animasyonunun piksel değerleri, bir virüs yardımıyla yaşayan bir bakteri popülasyonunun genomuna yüklendi. Daha sonra veri genomdan alınarak tekrar bir GIF’e dönüştürüldü. Baştaki animasyon ile sonra ortaya çıkan animasyon arasındaki benzerlik olağanüstüydü.

Öyleyse, ister 22.000 birimden oluşan genom, 29 harften oluşan alfabe, 2 birimden oluşan dijital dil, 4 birimden oluşan DNA veya RNA, 10 birimden oluşan cebir isterse de 86 milyar birimden oluşan konnektom -bunların hepsi birbirlerine dönüşebilen bilgi sistemleri, bilgi kodlama yöntemleridir. Bilgi işleme ağlarındaki parçalar arasındaki etkileşimi daha iyi anladıkça, bunu ifade edecek matematiksel modellerimizi geliştirdikçe bilginin her bir tür kodlamaya nasıl dönüştürülebileceğini keşfedeceğiz. Bu tür dönüşümler kanımca yaşayan her şeyin, insanların ve toplumların birbirleri ile nasıl bağlantısallık içinde olduğunu anlayabilmemiz için büyük önem arz ediyor.

Yeni bir etik anlayışı gerek

Toplumlar, tarihin başından beri birbirleri ile etkileşim içinde olsa da bugünkü bağlantısallık düzeyi daha önce hiç görülmemiş boyutlardadır. Bu bağlantısallık yalnız- Bağlantısallık ve karmaşıklığa dair bilimsel, sosyal ve kültürel çıkarımlar Bilim ve Üniversite HBT Sayı 179 - 30 Ağustos 2019 11 BEYİN ARAŞTIRMALARI PENCERESİNDEN YAŞAM ca yeni kültüre, sosyal ve siyasi uygulamalara yol açmakla kalmayıp bilim insanlarının da benzeri görülmemiş düzeyde işbirliği yapmasını sağlamaktadır. Bahsi geçen İKP ve İBP gibi büyük ölçekli araştırma projeleri bunun yalnızca iki örneğidir. Giderek büyüyen boyuttaki büyük veri setleri giderek karmaşıklaşan algoritmalarla analiz edilmekte, bilişsel bilişim araçlarına daha da fazla iş düşmektedir.

Dolayısıyla, bugün, yeni bir etik anlayışına ihtiyaç vardır. Bu anlayış, temelini ortam, ilişkiler, bağımlılık ve bağlantısallık üzerine kurmuş yeni bir sosyal teoriye dayalı olmalı, bilişsel bilişim, yapay zeka gibi alanlarda yapılan çalışmalarda yönlendirici rol oynamalıdır.

İklim değişikliği ve eşitsizlik gibi tüm dünyayı etkileyen sorunlar ancak bu bağlamda çözüme kavuşturulabilir. Bilişsel bilişim ve yapay zeka teknolojileri alanında çalışanların toplumlar ve olgular arasındaki bağlantısallığın nedensellik boyutu konusunda farkındalık sahibi olup, farklı alanlardan araştırmacılarla işbirliği içinde çalışmaları sağlanarak emeklerinin sonuçlarını öngörmeye gayret etmeleri sağlanmalıdır.

Tabii ki büyük verinin etik kullanımı, sorumluluk ve politikaların bilimsel ilerlemenin hızına yetişmeleri gibi konularda zorluklar çıkacaktır; ama ne de olsa da insanlık yüzyıllardır bu tür sorunların farklı versiyonları ile zaten uğraşmıştır.

Son söz olarak; nasıl ki beynin, sığırcık sürülerinin, genlerin ve epigenetik etkilerin, sosyal bulaşmanın (social contagion) vb. olguların karmaşıklığını aydınlatmaya başlıyorsak, bilişsel bilişim ile network ve sistemler bilimlerindeki gelişmeler sayesinde bir gün tüm yaşamın ve canlıların arasındaki bağlantısallığı da matematiksel olarak modellemeyi başaracağız.

Evrendeki her şeyi birbiriyle ilişkilendiren bir bağlantısallık olduğu düşüncesi bazılarına başta biraz uçuk gelse de, maddesel düzeyde her şeyin arasında birlik ve bağlantısallık olduğu fikri tarih boyunca pek çok filozof, şair ve din tarafından dile getirilmiştir. Bugün bize düşen; her alandan bilim insanının, ister doğa bilimleri, ister bilişsel bilişim, isterse de sosyal bilimlerden olsun, en büyük küme olan yaşama nasıl etki ettiği konusunda kafa yormasıdır.

Prof. Dr. Türker Kılıç
Beyin Cerrahı, BAU Tıp Fakültesi Kurucu Dekanı

Kaynaklar
[1] F. Capra and P.L. Luisi, The Systems View of Life, Cambridge University Press, 2014.
[2] S.L. Shipman, J. Nivala, J. D. Macklis, and G. M. Church, “CRISPR–Cas encoding of a digital movie into the genomes of a population of living bacteria,” Nature, vol. 547, pp. 345–349, July, 2017.

Bu yazı HBT'nin 179. sayısında yayınlanmıştır.