Evrimsel biyolojinin büyük devrimcisi Richard Lewontin’in ardından

Öne Çıkanlar Yaşam Bilimleri
Evrimsel biyolojinin büyük devrimcisi Richard Lewontin’in ardından

Charles Darwin’in, yaşamın evrimini anlama konusunda yarattığı devrimci dönüşümün devindiricileri ne doğal seçilim fikri ne de ortak bir atadan türemiş olmadır. Ortak bir kökenden türeme ve doğal seçilimle değişim fikirleri, Darwin’den önce şu ya da bu şekilde vardır.

Darwin’nin canlı evriminin kavranmasına ilişkin benzersiz vurgusu, kalıtılan bireysel biyolojik farkların her bir organı ve organ parçasını değiştiren doğal seçilimin “hammaddesi” olduğu yönündedir. Evrimleşmenin temelinde yatan bireysel özellik farkları jeolojik zamanın akışı içinde bir tür içindeki toplulukların farklılaşmasının, yeni türlerin ortaya çıkışının ve kapsamı geniş sınıflandırma birimleri altında toplanan devasa canlı çeşitliliğinin farklı yüzlerinin vazgeçilmez öğeleri haline gelirler.

Darwin’in biyolojik evrim kuramı bireysel farklılık-çeşitlilik temelli bir değişme kuramıdır. Dolayısıyla, Türlerin Kökeni’nin yayınlandığı tarihten bu yana evrimsel biyolojinin araştırma programı, kalıtılan biyolojik özellik farklarının molekülden morfolojiye tüm değişimlerin nasıl nesnesi haline geldiğini anlamak üzerine inşa edilmiştir.


Yazımızda kendisinden bahsedeceğimiz, kısa süre önce yitirdiğimiz büyük evrimsel biyolog ve genetikçi Richard Charles Lewontin de, genetik çeşitlilik temelli evrimleşmenin Darwin sonrasındaki bir avuç dönüştürücü büyük ismi arasında yer alan, çok yönlü bir entelektüel olarak karşımıza çıkmaktadır.

Devrimci iki makale

Richard Lewontin 1950 yılında Harvard Üniversitesi’nden biyoloji derecesi aldıktan sonra Kolombiya Üniversitesi’nde dönemin en büyük evrimcisi olarak anılan Theodosius Dobzhansky’nin yanında doktoraya başlar. Biyolojik özellik farklılıklarının evrimsel dinamiğine odaklanan Modern Sentez döneminin yıldızı Dobzhansky’nin en parlak öğrencisi (bunlar Dobzhansky’nin ifadeleridir) Lewontin, matematiksel istatistik ve evrimsel genetik alanlarında hayli derin bir bilgi sahibi olarak hızla tanınmaya başlar ve çeşitli üniversitelerde önemli pozisyonlar bularak araştırmalarına devam eder.

Özellikle, Chicago Üniversitesi’ndeyken, 1966’da biyokimyacı bir meslektaşıyla yayınladığı iki makale, evrimsel biyolojinin araştırma programının gidişatını derinden etkiler ve yönünü değiştirir.

Dobzhansky’nin gözde model organizması olan Drosophila pseudobscura ile gerçekleştirilen bu iki evrimsel genetik yayını haklı olarak moleküler evrim çalışmalarının başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Protein çeşitliliği üzerinden genetik çeşitliliği tahminine odaklanan bu iki makalede Lewontin, herhangi bir türün sahip olduğu genetik çeşitliliğin belirli bir yüzde ile saptanabildiği bir yöntem ile, evrimleşme süreçlerinin dinamiklerinin irdeler. Hızlı sonuç veren ve hemen her türe uygulanabilen moleküler belirteçler ile gerçekleştirilen bu genetik çeşitlilik tarama yöntemi, sonraki yıllardaki revizyonlarıyla birlikte 2000’li yıların başına kadar taksonomiden evrimsel süreçlerin anlaşılmasına dek, hemen her evrimsel biyolojik alanda yaygın kullanımda kalacaktır.

Richard Lewontin DNA dizileme teknolojisinin evrimsel genetik açıdan kullanılmaya başlamasından önceki temel metodolojik paradigmayı belirleyen adımı atmakla kalmayıp, seçilimci ve seçilimci- olmayan (nötral evrimleşme) evrimleşme modellerinin hararetle tartışıldığı bir dönemin fitilini de bu şekilde ateşleyecek ve bu diyalektik ilişki sonraki yıllar itibarıyla, modern evrimsel biyolojinin pek çok probleminin çözümüne odaklanmayı hararetle teşvik edecektir.

Evrimsel Değişimin Genetik Temeli

Lewontin’in kendi kuşağı ve sonrasının evrimsel biyologları için bir nevi aydınlanma yaratan eseri ise Genetic Basis of Evolutionary Change (Evrimsel Değişimin Genetik Temeli) adını taşır.

Kolombiya Üniversitesi yayını olarak 1974’te çıkan bu kitap, Lewontin’in kendisinin de dile getirdiği gibi, bütünlüklü ve diyalektik bir argümandır. Evrimsel genetiğin kuramsal bütünün olgularla ilişkisinin sorgulandığı bir bölümle başlayan bu eser, gen ile ürünü (fenotip) arasındaki ilişkiye dair temel yaklaşımları, seçilimci ve seçilimci olmayan (nötral evrimci) argümanlar çerçevesinde kritik ederek, tek genli evrimleşme modellerinin açmazlarını o döneme değin yapılmış tüm kuramsal ve olgusal analizlerin süzgecinden geçirerek ortaya koyar.

Türleşmeye ilişkin çarpıcı bir bölümü de doğal olarak içeren kitap, Lewontin’in 1960’ların başından beri geliştirdiği genlerin birlikte kalıtılma ve evrimleşme perspektifini, tek genli, etkileşimsel bağlamdan ari biçimde ele alan anlayışın yerine koyduğu bir bölümle sonlanmaktadır.

Pek çok evrimsel biyoloğu derinden etkilemiş olan bu kitaptaki perspektifin yeni araştırma alanlarının yolunu açmış olması da şaşırtıcı olmasa gerek.

Örneğin, evrimsel biyologların temel bir gerçeklik olarak kabul ettikleri, bir türün popülasyonlarında genlerinin farklı formlarını bir sonraki kuşağa aktarabilen birey sayısı artıkça, genetik çeşitlilik miktarının da o oranda yüksek olacağı çıkarımı.

Genetik çeşitlilik düzeyi ile popülasyon büyüklüğü arasında neredeyse matematiksel bir kesinlikle gösterilen ve yaygın kabul gören bu doğru orantı, Lewontin’in bu kitapta yine harikulade bir matematiksel argümanla net biçimde ortaya koyduğu gibi, aslında çelişik bir duruma işaret eder: Doğada bu tür bir ilişkilenmenin varlığı olgusal olarak çelişiktir hem de ilgili modelin kendisi aşırıya kaçmış bir kabul düzeyine dayanır.

Sonraki araştırıcıların Lewontin paradoksu olarak adlandırdıkları bu durum, günümüzde genombilim çalışmalarının da katkısıyla, doğal seçilimin son derece karmaşık ve temel bir biçimini genom düzeyinde irdelemenin yolunu açmıştır.

İnsan ırkı tanımı yapılamaz

Richard Lewontin, aynı zamanda, biyolojik açıdan insan ırkı gibi tanımın yapılamayacağını genetik açıdan ilk kez gösteren kişi de olmuştur. 1970’lerin başında o zamanki koşullarda az sayıda genle yaptığı analize göre, türümüzün sahip olduğu genetik çeşitliliğin yüzde 85’i dünya üzerinde yaşayan herhangi bir insan toplumunda içerilmektedir. Türümüzün genetik çeşitliliğinin ancak yüzde 8 kadarı iki farklı toplum olarak tasnif edilen gruplar arasındaki fark ile açıklanabiliyor.

Dolayısıyla, örneğin bir Almanla bir diğer Alman arasındaki genetik fark bir Almanla bir Arap arasındaki genetik farktan daha yüksek olacağından, Alman, Arap ya da siyahi, Beyaz gibi biyolojik “ırk” kategorileri oluşturulamaz. Sonraki tek genli ya da düşük kapsamlı DNA belirteçleriyle ve son on beş yıl itibarıyla da sayısız insan genom analiziyle gösterilen bu durum, ırk kavramını- popüler algıya ve kimi tutarsız biyolojik yaklaşımlara belirli oranda hala hâkim olsa da- biyolojiden çıkarmıştır.

Bilim sosyal bir aktivitedir

Lewontin’in ırk kavramının tutarsızlığına ilişkin ilgisi, hiç kuşkusuz, bilimin gökten zembille inme, saf bir kuramsal ve pratik uğraş olmadığı, sosyal bir aktivite olduğu yönündeki duyarlılığına dayanmaktadır. Gelişiminin başlarından beri sosyal ve siyasi bir aktivist olarak da faal olan Lewontin, bilimin egemen ideoloji ile olan ilişkisini, bu ideolojinin köşe taşlarını bilim yoluyla tahkim etme uğraşları olarak gördüğü zekâ testlerinin nesnelliğini, sosyobiyolojik tezlerin tutarlılığını sınayarak ustalıkla irdelemiştir.

Geniş bir entelektüel birikimi yansıtan bu irdelemelerin odağında, biyoloji ve evrimsel genetik bilgilerinin “bilimsi” bir kisve ile nasıl gizlendiği yatar. Kendini açıkça Marksist olarak nitelemekten çekinmeyen Lewontin, iktisattan felsefeye, tarihten edebiyata uzanan derin okumalarını, döneminin ve günümüzün siyasal ve toplumsal olayları içinde yoğrulan yaşam tecrübesiyle birleştirerek bilime aktaran bir polimat ve cesur bir kişilikti de hiç kuşkusuz.

Lewontin’in Türkçeye de çevrilen, Steven Rose ve Leon J. Kamin’le birlikte yazdığı Not In Our Genes: Biology, Ideology, And Human Nature (Pantheon, 1984) (Türkçesi: Genlerimizden İbaret Değiliz: Biyoloji, İdeoloji ve İnsan Doğası, Yordam Kitap, 2018) bu bütünlüklü bilim anlayışını yansıtır.

Biyoloji felsefesi son yılların en gözde ve verimli felsefe alanlarındandır ve Richard Lewontin biyoloji felsefesinin bugün uğraştığı temel başlıklardan önemli bir kısmının da düşünsel mecrasını açmıştır. Önemli biyoloji felsefecilerinden olan Eliott Sober ile üretken bir mesaisi de bulunan Lewontin, örneğin, biyoloji felsefesinde önemli bir başlık olan seçilim düzeyleri meselesini gündeme getiren kişidir.

Gen, organizma ve çevre 

Gen, organizmam ve çevre arasındaki ilişkilerin düzeyleri genetik ve evrimsel biyolojinin önde gelen önemli tartışma başlıklarıdır ve bu bağlamda da Richard Lewontin’in aktif bir rolü bulunur.

Lewontin, organizmanın, “ölümsüz genleri taşıyan basit cihazlar” olduğu yönündeki kaba moleküler biyolojik kabule şiddetle karşı çıkmaktaydı. Genlerin, evrimsel tarihlerinin koşullaması sonucu iç (diğer genler) ve dış çevresel ortamlarla etkileşen birimler şeklinde görüldüğü, modern evrimsel biyoloji ve genetiğin bulgularıyla örtüşen bir karşı duruştur bu.

Organizmaya çözülmesi gereken sorunlar öneren, organizmanın faaliyetinden bağımsız bir yaşama alanı anlayışının, organizmanın faaliyetleri sonucu, onunla karşılıklı bir şekilde değişen çevre kavramına (niş yapılanması) evrilmesinde Lewontin’in payı büyüktür.

Richard Levins’le birlikte kaleme aldığı Dialectical Biologist (MIT Press, 1985) gen, organizma ve çevre ilişkisinin karşılıklı diyalog yapısı üzerine çok şey öğrenebileceğimiz başlıkları da içeren bir başyapıttır.

Ayrıca, Lewontin’in Türkçeye de çevrilen Triple Helix: Gene, Organism and Environment (Harvard University Press, 2000, Türkçesi: Üçlü sarmal; Gen, Organizma ve Çevre, Say, 2013) adlı yapıtı yine aynı bağlamları şaşırtıcı bir yalınlık ve özetle veren bir klasiktir.

Bilim kolektif üretimdir

Büyük evrimsel biyolog ve genetikçi Richard Lewontin’i oldukça özet bir biçimde konu edindiğimiz bu yazıyı Lewontin’in yaşam düsturu kabul ettiği, bilimin kolektif bir üretim olduğu gerçeğine bir gönderme ile bitirmek istiyorum.

Lewontin onuruna geçtiğimiz yirmi yıl içinde üç armağan kitap hazırlanmıştır.

Bunlarda birincisi Lewontin’in evrimsel genetiğe katkılarına (Evolutionary Genetics: From Molecules to Morphology, Editörler: R.S.Singh ve C.B.Crimbas, Cambridge University Press, 2000), bir diğeri evrimsel biyoloji çerçevesinden felsefe, tarih ve siyasal konulardaki etkilerine (Thinking About Evolution: Historical, Philosophical, and Political Pesrpectives, Editörler: R.S.Singh, C.B.Krimbas, D.B. Paul ve J. Beatty, Cambridge University Press, 2001) ve sonuncusu da popülasyon biyolojisi üzerine olan kritik etkileri (The Evolution of Population Biology, Editörler: R.S.Singh ve M.K.Uyenoyama, Cambridge University Press, 2004) ayrılmıştır.

Bu kitaplarda bölümleri olan onlarca evrimsel biyolog ve filozof dünyaca tanınmış, alanında önde gelen isimlerdir ve hemen hepsi ya Lewontin’in öğrencisi olmuş ya da rahle-i tedrisatından geçmiş bilim insanlarıdır. Yetiştirdiği yüze yakın öğrencisi ve etkilediği yüzlerce bilim insanı ile Richard Lewontin’in mirası, kolektif bir kimlik kazanarak, hiç kuşkusuz, Darwin sonrası en önemli bilimsel gelişmelerin devindiricisi olmaya devam etmektedir.

Ergi Deniz Özsoy
Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü

*Bu yazı HBT'nin 279. sayısında yayınlanmıştır.