Kadınlar Venüs’ten erkekler Mars’tan mı?

Yaşam Bilimleri
Kadınlar Venüs’ten erkekler Mars’tan mı?

Kadın ve erkek beyinlerinde farklı olduklarına ilişkin biyolojik-fiziksel izler var mı? Beyin cinsiyette belirletici mi? Yoksa her ikisi de dünyalı olmaları nedeniyle benzerlikleri daha mı fazla?

Kadın ve erkeklerin beyinleri gerçekten farklı mı? Şu günlerde bu popüler soruya bilimsel bir içerik kazandırmak için epey kafa yoruluyor. Genel olarak bu tez genel kabul görür ve sıklıkla da duyduğunuz üzere “kadınların beyinleri farklı çalışır” denir. Peki bu inanç ne kadar doğru ve beyinlerinde karşılığı ve farklılıkları nedir?

Cinsiyetler arasında herkesin bildiği gerçek olan farklılıkları tartışmıyoruz. Tamam, ama bir de gerçekte varlığı bilinmeyen ama hayali olarak çevremizde ve aramızda dolaşan “pek çok farklılık” var.. Temel soru şu : Beynin bir cinsiyeti var mı? Varsa bu nedir? Çünkü, biyolojik cinsiyeti, beynin cinsiyetinin belirlediği ve davranışlarımızın ve kişiliğimizin bu doğrultuda geliştiği “doğrusu”, bilim dünyasında uzun ve tartışmalı bir konudur. İki cinsiyetin beyin yapılarını ve nasıl işlediğini ölçümlemek için çeşitli nöro bilimsel teknikler vardır. Bu tekniklerle yapılan kadın ve erkek beyinleri arasındaki farklılıklar üzerine araştırmalar, İngilizlerin ünlü Bilimler Akademesi Royal Society’nin dergisinin özel sayısında tartışıldı.


Makalelerden birinde, özellikle bu soruyu Dfane Joel doğrudan inceledi. 13-85 yaşlar arasında 1400 kadın ve erkek beyninin yapısını ve onun bağlantılarını inceleyen bir araştırmanın sonuçlarını tartıştı. Ve kadın veya erkek beyni arasında, hangisinin kadın hangisinin erken beyni olduğunu gösterebilecek bir kanıt bulunamadı. Genellikle beyinler, farklı gelişmelerden oluşan biricik mozaik biçimindedir. Yani herkesin kendine özgü ve ileriye yönelik bir beyni oluşuyor. Bu mozaik, biyolojik olarak tam saf terimlerle açıklanamaz, bu mozaiğin içinde, dış faktörlerin etkileri büyüktür ve bu etkilerin de bir şekilde ölçümlenmesi gerekiyor. Bu mümkün olabilir mi?

Mesela bir sinir hücresinin dalları ve sinir yoğunluğu karakter olarak erkek özelliği gösterirken çeşitli dış etkilerle dişi forma dönüştürülebiliyor. O halde biyolojik olarak cinsiyet tek başına beyin farklılıklarını açıklayamaz, çünkü dış faktörlerin beynin yapısını ne ölçüde ne zaman ve nasıl etkileyebildiği de önemli.

Nöroplastisite

Beyinlerimiz istendiğinde biçimlendirilebilir mi (malleable), yoksa değişmez bir yapıya mı sahip olduğu (plastik), sorusu 40 yıldır tartışılıyor. Çok farklı deneylerle beynin yapısının değiştirilebildiği gözlendi. Ayrıca sosyal davranışların veya kalıpyargıların beynin bilgiyi nasıl işlediğini değiştirebildiği de biliniyor.

Beyine dayalı farklılıklar, yani bilişsel beceriler ve davranışsal karakterler, zamana yere ve kültüre bağlı olarak zaman içinde değişebiliyor. Ayrıca yine dış faktörler, eğitim, mali bireyi farklı konumlar içinde bulunması, hatta diyet bile beynin bilgi işleme sürecini etkileyebiliyor.

Kadın veya erkek beyni tartışmasında beyinleri kıyaslarken, beyin sahiplerinin cinsiyetinden daha fazlasını bilmek zorunluluğu ve önemi ortaya çıkıyor.

Yeni bir yaklaşım

Belki de beyinleri anlamak için onu cinsiyetlere ayırmayı bir kenara bırakıp farklı bir yaklaşım denemeliyiz, mesela soralım: cinsiyet farklılığı tam olarak nedir?

Ayrıca, farklılıklardan çok, iki cins arasındaki benzerlikler daha önemli, daha ön plana çıkıyor, çünkü iki cins de yeryüzülü, yani dünyalı! Bu açıdan yaklaştığınızda, iki cins, büyük farklılık yerine, birbirleriyle ortak özellikler gösteriyor, yani erkekler Mars’tan kadınlar Venüs’ten gelmiyor, her ikisi de yeryüzünden geliyor.

Herhangi bir çevresel alan içinde kadın erkek farklılıklarının ortaya koyduğu sonuçlar, yani normal veya normal olmayan davranışlar, yetenek, başarı gibi, tabii aydınlatılması gereken faktörler olarak araştırıcıların önünde duruyor.

Bu arada ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün (NIH), kendi fonlayacağı ve mali bakımdan destek vereceği araştırmaların uyması gereken normlar arasında kadınları ve erkekleri ayrı ayrı incelememe şartı olduğunu da yeri gelmişken söyleyelim.