Ya uzaydan geldiysek?

Yaşam Bilimleri
Ya uzaydan geldiysek?

İnsanlık, yaşamın dünyada başladığı düşüncesine sıkı sıkıya bağlıdır, dünya dışı bir yaşam başlangıcına inanması zordur. Sonuçta somut bir kanıt bulunamadı. Darwin’in, yaşamın “bazı küçük gölcüklerde” başladığını öne sürmesinden sonra, yer altının derinliklerinden, kil topağına kadar birçok hipotez atıldı ortaya ve bunların ortak noktası yaşamın dünyada başladığıdır. Bu konuyu Panspermia teorisiyle birlikte ele alan Graham Lawton soruyor: Ya öyle değilse? (We came from space?, New Scientist, Cilt 227). 1970’li yıllarda uzayın karmaşık organik moleküllerle dolu olduğu ve bunlardan bazılarının kuyrukluyıldızları ve dünyaya düşen meteoritleri oluşturdukları keşfedilmişti. Peki ama prebiyotikten, biyotik (canlı) kimyaya geçiş bu kadar hızlı gerçekleşmiş olabilir mi? diyor Lawton.

Günümüzdekinden farklı fikirlere dayanıyor olsalar da yaşamın başlangıcıyla ilgili alternatif görüşlerin kökeni çok eskilere uzanır. Fransız doğa tarihçisi Benoit de Maillet’nin 1743’te yaşamın uzaydan gelen “tohumlarla” okyanuslarda filizlenmesini söylemesinden sonra çok sayıda bilim insanı farklı Panspermia teorileriyle tartışmayı sürdürdü (Panspermia and the Origin oft Life on Earth, Panspermia-Theory.com). Elbette ki bunların hiçbiri kanıtlanmamıştı ta ki 1970’li yıllarda Chandra Wickramashinghe’nin “artık kanıtımız var” demesine dek. Araştırmacı 1974’te astronom Fred Hoyle ile birlikte meteorit içindeki bakterileri incelemiş ve canlı diatomların (suda ve karada yaşayabilen bir tür alg) dünya atmosferine nasıl düştüğüyle ilgili bir makale yayımladıktan sonra şu açıklamaya yapmıştı: Galaksi yaşamla dolu ve bizim biyosferimiz uçsuz bucaksız, birbirine bağlı bir kozmik ekosistemin bir parçası. Genetik malzemeler, hatta canlı organizmalar dünya ve komşu yıldız sistemleri arasında sürekli değiş tokuş halindeler. Evrimsel değişim önemli ölçüde uzaydan gelen genetik malzemeyle (bakteri, virüs) biçimlenmiştir. Wickramashinghe’e göre uzak atalarımızın yeröteli olduğunu kabul etmek çok büyük bir etki yapabilirdi.

En çok da dinlerin etkileneceğine dikkat çeken Peter Ward’a göre (Washington Üniversitesi) bazı köktendinciler “dışarıda” bir belitin (aksiyom) varlığını kabul etseler de tek yaşamın sadece dünyada var olduğuna inanıyorlar. Bu konuda oldukça iyimser olan Wickramasinghe ise dini liderlerin uzaydaki yaşamı teolojiye dahil edebileceklerine inanıyor. İnsanlar çok tutucu olsalar da eninde sonunda dünyanın değil evrenin canlıları olduğumuz düşüncesini kabul edeceklerdir diyor. Panspermia teorisini destekleyen bazı dolaylı kanıtlar yok değil. 2003 yılında Perseid meteor yağmuru sırasında stratosfere uçan balonun, 27 km yükseklikte bulduğu mikroorganizmaların dünyaya ait olmaları mümkün değildi. Bazı çok uzaktaki astronomik objelerden gelen kızılötesi ışığın, biyolojik malzemelerden çıkan ışıkla örtüştüğü görüldü. Ve 2001 yılında Kerela’da (Hindistan) atmosfere giren bir meteor patlamasına benzer bir sesten sonra yağan yağmur suyu da hücreye benzer yapılar içeriyordu. Ama yine de insanlığın “uzaylı” olduğunu kabul etmesi pek kolay olmayacaktır. Hatta bu İslam dünyasında belki de olanaksızdır. Evet Hıristiyan aleminin şu sıralar “ileri görüşlü” bir lideri var. Peki ama Papa “evrim var” dedi diye tüm Hıristiyanlar evrimi kabul ettiler mi?


Kaynak

*Bu yazı HBT Dergi'nin 51. sayısında yayınlanmıştır.