Mustafa Çetiner

Akademi bilimsel çalışmaların neresinde? – 4

Bu konuyu üç yazı ile keseyim dedim ancak geri-bildirimler sonrası devam etmeye karar verdim. Ne zamana kadar, bilmiyorum. Bir süre daha yazmak hevesim var ama. Bu yazı serinin dördüncü yazısı. İlk üç yazıda ülkemizdeki Faz III çalışmalardan, makalelere açık erişimden ve yazıların yayınlanabilmesi sırasındaki “nesnel olmayan” ölçütlerden söz etmiştim. Bu yazımda da bilimde nesnel olmayan ve bilimi...

Akademi bilimsel çalışmaların neresinde? – 3

İki haftadır aynı konuyu yazıyorum. Bu yazı da üçüncüsü. İlkinde “seeding trial” ya da “yemleme çalışma” olarak çevirebileceğim çalışmaları yazmış, Faz III çalışmaların ülkemizde yaygınlaşmasının yararlarından söz etmiş ancak ülke olarak daha fazlasını yapmamız gerektiğine vurgu yapmıştım. İkinci yazımda bilimsel makalelere “açık erişim” konusuna değinmiş ve buradaki tuzaklara dikkat çekmiştim. O ...

Akademi bilimsel çalışmaların neresinde? – 2

Bir önceki makalemi okuyanlar anımsayacaklar yazımın sonunda bilimsel makalelere “açık erişim” konusuna da değinmiştim. Konuyu biraz açayım. Günümüzde çok az sayıda bilimsel makalenin – yaklaşık %10 – açık erişimi var. Bu makaleler sponsorlu makaleler, yani birileri bu makalelerin açık erişimli olabilmesi için en başından yayıncıya büyük paralar ödüyorlar. Eğer bir bilimsel makalenin sponsoru yoks...

Akademi, bilimsel çalışmaların neresinde? – 1

Faz III çalışmaları, henüz FDA ve EMA gibi dünyada kararları önemsenen sağlık otoriterlerinden kullanım onayı almamış ilaçların denendiği çalışmalardır. Ülkemizde son yıllarda yürüyen Faz III klinik çalışma sayılarında büyük artış oldu. Türkiye açısından bu çalışmalara katılımımız önemli. Çünkü klasik tedavi ile sağıtılamamış hastalar için bu yeni ilaçlar büyük umut kaynağı ve hastalar bu çalışmal...

Kan!

Kan, birçok kültürde yüzyıllar boyunca hiçbir bilimsel anlamı olmayan sihirli, esrarengiz ve yaşam için vazgeçilmez bir “hayat suyu” olarak kaldı. Daha da ötesi soyluluk, kültür, din gibi kavramlarla ilişkilendirildi. “Kan bağı”, “damarlardaki asil kan” benzeri nitelemeler ile insanlar, insan toplulukları ve ırklar yüceltildi. “Kanı bozuk” lafı uzun yıllar başkalarını küçümsemek, aşağılamak için k...

Muhammed Ali ve Parkinson

Alanya yakınlarında bir oteldeydik, 1974 yılıydı, sabahın ilk ışıkları ile uyandırmıştı babam. Kardeşim, babam, amcam ve ben kaldığımız otelin oyun salonundaki Shaub Lorenz marka siyah beyaz TV’nin karşısına oturmuş ve Muhammed Ali’nin Foreman ile olan maçını izlemiştik. Henüz 10 yaşındaydım, benden kilometrelerce uzakta, Afrika’da, Zaire’nin başkentinde devasa bir futbol stadyumunun ortasında kur...

Mesane kanseri

Geçtiğimiz hafta Kanser Savaşçıları Derneği, “Mesane Farkındalık Haftası” nedeniyle Ankara’da bir etkinlik yaptı. Etkinliğe Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Kanser Daire Başkanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumundan yetkililer, akademisyenler, sivil toplum örgütü (Kanser Savaşçıları) ve medya temsilcileri katıldı. Kanser Daire Başkanı Doç. Dr. Murat Gültekin ve ülkemizin en iyi bilinen üro...

Aziz Sancar’ı izlerken düşündüklerimdir…

Aziz Sancar Türkiye’deydi. Bakanının “Türkiye Müslüman bir ülke, konum itibari ile biz ara eleman yetiştirebiliriz bizden mucit, bilim adamı çıkmaz” dediği ülkede. Bilimden ve akıldan her gün biraz daha uzaklaşan, bilim ve aklın yerini tutsak beyinlerin almaya başladığı Türkiye’de. Sancar, laik ve fırsat eşitliğine dayanan bir eğitim sistemi yaratmaya çalışan Atatürk Türkiye’sinin ürünü olduğunu s...

Küfür etmek bilimsel olarak iyidir…

Yakın bir arkadaşım “televizyonları izlerken ne yalan söyleyeyim, sürekli küfretme isteği duyuyorum” dedi. Aklıma Nazım Hikmet’in o çok ünlü şiiri geldi. “Beyaz getrleri, beyaz eldivenleriyle o karşımızda Beyaz tırnaklı bir katır gibi dolaşırken Sen sopa çekmek istiyorsun Ben küfretmek istiyorum. ...Kızını, kısrağını, karısını sıradan geçirerek Rugan iskarpinlerinin deliklerine dek... Küfretmek is...