İklim grevi ve ötesi…

Özlem Yüzak
İklim grevi ve ötesi…

İsterseniz önce üzerimize giydiğimiz giysilerden başlayalım... Çoğu insan satın aldığı giysinin nasıl bir kumaştan üretildiğinin farkında bile değildir. Oysa sentetik elyaflar, polyesterler, polyamidler ile tıka basa dolu bir pazardır tekstil sektörü. Kökenleri ham petrole dayanır. Yılda yaklaşık 100 milyon tonluk küresel bir Pazar. Sadece o kadar mı? Değil ne yazık ki... Bu sentetik kumaşların yıkanması sonuçlarını denizlerde, okyanuslarda mikroplastik olarak karşımıza çıkar. Önce balıklara ardından onları tüketen insanlara...

Peki ya eskiyen, artık kullanılmayan giysilere ne olduğunu biliyor musunuz? Çoğunun sonu çöplüklerdir, ya da yakılırlar...

Tekstil sektörü hem üretim teknolojileri hem de üretilen ürünün genelde uzak pazarlara taşınmasından dolayı küresel ısınmayı tetikleyen önemli aktörlerden biri. Ancak bugüne kadar pek masaya yatırılmamıştı. Sektörün CO2 emisyonları ilk kez geçtiğimiz aylarda açıklandı. The Ellen McArhur Vakfı hesaplamayı yaptı ve yılda yılda 1,2 milyar ton CO2 eşdeğeri seviyesini ölçümledi. Bu otomobil endüstrisinden kaynaklanan  emisyon seviyesine yakın bir oran.


Otomobil demişken... İlk adım olarak araç sahibi olmayı bir statü sembolü olarak görmekten vazgeçmeye ne dersiniz? İyi haber;  genç neslin araç sahibi olma gibi kaygısı fazla yok. Ama sorun hala büyük...

Peki ya havayolu taşımacılığı? Sektörün küresel ekonomiye her yıl 2.7 trilyon dolarlık bir katkısı var. Her yıl 62 trilyon ton navlun, 4 milyar insan bir yerden bir yere taşınıyor. Sektör 65 milyon kişiye istihdam sağlıyor. Ama küresel emisyonun yüzde 2’sı havayolu taşımacılığından kaynaklanıyor. Havayolu endüstrisi, 2020'den itibaren CO2 emisyonlarını sınırlama sözü verdi ve 2050'ye kadar havacılık emisyonlarının 2005'teki seviyesinin yarısı olacağını taahhüt ediyor. Teknoloji burada önemli faktör. Örneğin yenilenebilir jet yakıtları ile emisyonları yüzde 80 azaltmak olası ... İnsanlara bir yerden bir yere gitmeyin denemeyeceğine göre 2 unsur var devreye sokulması gereken. Biri bilim ve teknolojik gelişmeleri sürdürülebilir kalkınmanın odağına yerleştirmek ve küresel ısınma ile mücadelede bunları uygulamaya almak. Bir diğeri de toplu taşımayı özellikle de demiryolu taşımacılığını geliştirmek. Bu konuda İsveç iyi bir örnek. Biliyorsunuz gelişmişlik sıralamasında en önlerde, bir refah ülkesi. Ayrıca seyahat etmeyi de çok seven bir ulus. Ama İsveç havaalanlarında yolcu sayısı yüzde 8 düşmüş. Nedeni İsveçlilerin “uçma utancı” anlamına gelen flygskam sözcüğünün bir anda çok popüler hale gelmesi. Küresel ısınma gerçeği ve küresel bilinçli yurttaş olgusu insanları uçak yerine hızlı trenlere yöneltmiş...

Bir sorun şimdi kendinize? Türkiye’de “gerçekten güvenli ve hızlı trenlerin” ülkenin her yerine neden yaygınlaştırılmadığını? Sorunun parasal kaynak olmadığını hepimiz iyi biliyoruz..

Bugün küresel iklim değişikliği ile mücadelede önemli bir gün. İklim krizini gündeme taşımak için harekete geçildi. Bugünden başlayarak Türkiye de dahil dünyanın bir çok yerinde bir hafta süreyle insanlar sokaklara dökülecek, grevler gerçekleştirilecek... Gençlerin konuyu sahiplenmesi ve eylemlere önderlik etmeleri ayrıca çok değerli. Amaç 23 Eylül’de New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres yönetiminde gerçekleşecek BM İklim Eylem Zirvesi öncesinde hükümetlere baskı yapmak. Zirvede küresel ısınmayı 2030 yılında 1,5 derece sınırında tutmak için gerekli adımları içeren somut planların duyurulması bekleniyor. BM Genel Sekreteri özellikle devlet liderlerinden mevcut iklim planlarını güncellemelerini talep ediyor. Zirve’de özellikle dört temel alanda somut adımların atılması isteniyor:

  • 2050’de net sıfır emisyon,
  • Yeni hiçbir kömür yatırımı yapmamak,
  • Kirleticilerin ödeyeceği bir vergi rejimi oluşturmak,
  • Fosil yakıt teşviklerine son vermek.

Ancak bırakın azaltmayı karbon emisyonları artış gösteriyor. Bu yüzden sorun çok boyutlu. Evet hükümetler üzerinde baskı kurmak işin en önemli adımı ama kendimize de çuvaldızı batırmayı unutmayalım...

Özlem Yüzak

*Bu yazı 20.09.2019 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayınlandı.


Özlem Yüzak

Bilgi işçisi olarak tanımlıyor kendini... 15 yılı aşkın süredir Cumhuriyet Gazetesi’nde ‘Bilgi Toplumuna Doğru’ adlı köşesinde çağdaş dünyanın anahtarı olan bilgi, bilim ve eğitimin önemi üzerine yazıp duruyor. İnsanın doğa ve insan üzerinde kurduğu iktidardan dehşetli rahatsız; bu yüzden sürdürülebilir kalkınma, toplumsal cinsiyet, iklim değişikliği yine ilgi duyduğu alanlar arasında. “Kıskaçtaki İnsan ve İsyan” adlı bir kitabı bulunuyor.